Güvenlik güçleri kendisine düşen güvenlik boyutundaki görevlerini, otuz yılı aşan bir süreç içerisinde hiç şüphesiz tam layıkıyla yapmış ve terör örgütünü 1986, 1994 ve 1998 yıllarında olmak üzere güvenlik boyutunda tam üç defa bitirmiş, ancak uluslararası ve bölgesel koşullarla siyasi iç dinamikler, örgütün yeniden toparlanmasına fırsat yaratmıştır.
Örgüt üç defa bitirilme noktasına getirilmesine rağmen, güvenlik güçlerinin yaptığı teröristle mücadelesi devletin diğer kurumları tarafından terörizmle mücadele çerçevesinde yeterince taçlandırılamadığı için elde edilen başarı her defasında akamete uğramıştır.
Çünkü şu bir gerçektir ki, terörle mücadelenin dayandığı yasaların ve yetkilerin hepsi güvenlik güçlerine ait değildir. Mücadele sadece güvenlik boyutunda yürütülüyor olsa dahi bu görevin yerine getirilişinde sayısız ihtiyaçlar ve tedbirler ile bir çok yardımcı unsurlar devletin diğer kurum ve kuruluşlarının sorumluluğundadır.
Terörle mücadele gibi ülkemizin hayati meselelerinin çözümü; herkesin elini taşın altına koymasıyla, her kesimin ortak sesi ile devletin tüm birimlerinin aynı kararlılıkla topyekûn olarak hedefe yönelmesiyle mümkün olabilir. Terörle mücadele, çatalla çorba içmek kadar uzun soluklu sabır ve irade ister.
Kalpleri ve Zihinleri Kazanmak
Terörle mücadele bir taraftan güvenlik boyutunda yürütülürken, diğer taraftan da; uluslararası, sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik destek ve medya-iletişim alanlarında eş güdüm halinde ve koordineli olarak devletin ilgili kurumlarınca bir eylem planı çerçevesinde, bilimsel metotlarla ve topyekûn mücadele anlayışı içerisinde sürdürülmesini gerektirir. Tüm bu tedbirler, halkın gönlünde ve örgüte müzahir kesimde yer edinebildiği oranda karşılık bulacağı şüphesizdir.
Dünya terörle mücadele tarihinde, kominist isyandan 1950’li yıllarda Malaya’yı (Bugünkü Malezya) kurtaran İngiliz general Gerald Templer,[[ii]] güvenlik boyutuyla birlikte yukarıda belirtilen alanları, “Kalpleri ve Zihinleri Kazanmak” kuralıyla şekillendirerek başarılı kılmıştır.
İngiliz generali Templer’in uyguladığı “Halkın Kalplerini ve Zihinlerini Kazanmak” kuralının aynısını Peru devleti de askeri önlemleriyle birlikte “Gönüller ve Düşünceler” adı altında söz konusu yöntemi uygulamışlar, bu kapsamda örgütü destekleyen halkın kazanılmasına yönelik tedbirlere başvurmuşlar ve başarılı olmuşlardır.
Ülkemizin ölümsüz lideri Atatürk’de; İngiliz ve Peru devletlerinin mücadelede uyguladıkları “Kalplerin Kazanılması” ilkesini onlardan yıllarca önce 1935 yılında “…Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim”[[iii]] demek suretiyle yaşadığı mücadelenin her alanında bu ilkenin uygulanışını “Kucaklayıcı Güç” olarak görmüştür.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi eski başkanı Daniel Banjami’ye göre ise terörizmle mücadelenin taktik ve ideolojik olmak üzere iki aşaması bulunmaktadır. Taktik aşamada askeri harekâtlar yapılmakta ve sürekli bir istihbarat desteği sağlanmakta, ideolojik aşamada ise “Kalplere ve Zihinlere” hitap edilmekte olduğunu dile getirmiştir.[[iv]]
Diğer taraftan, söz konusu söylem, bu defa yumuşak güç kavramı adı altında Joseph Nye tarafından ilk kez 1990 yılında yayımlanan “Bound to Lead” adlı kitabında kullanılmış[[v]] ve en basit şekilde; iş birliği, ikna ve cazibe yöntemleri ile karşı tarafın “Kalplerin ve Zihinlerinin” kazanılması olarak tanımlanmıştır.
Kalplerin kazanılması, toplumun ruhuna ve aklına hitap edecek şüphesiz kucaklayıcı bir güç uygulamasıdır. Bu uygulamayı yanlız başına yürütmeniz mümkün değildir. Bunun başarısı, kuvvet kullanmayla birlikte ve diğer alanlarda alınacak tedbirlerin eş güdüm içerisinde uygulanmasıyla mümkün olabilir.
Diğer taraftan aynı şekilde, hasmın mücadele azim ve kararlılığını da tek başına kuvvet kullanımıyla ortadan kaldıramazsınız, yine burada da zihinlerde zafer kazanmak ve zihinlerde kabul görmek esastır.
Dünyada; terör örgütlerinin ancak % 4’ü politik amaçlarına ulaşabilirken, % 20’sinin askeri-polisiye tedbirlerle, % 76’sının ise güvenlik tedbirleriyle birlikte askeri olmayan bir kapasitenin yönlendirilmesi ve yönetilmesi ile sonlandırıldığı, yani kalplerin ve zihinlerin kazanılmasıyla gerçekleştiği görülmektedir.[[vi]]
Burada bahsedilen kalplerin ve zihinlerin kazanılması yöntemini sadece halkın kazanılması çerçevesinde dar bir alana oturtmak da elbette yanlış olacaktır. Söz konusu topyekûn tedbirler manzumesine, yani yukarıda sayılan altı adet mücadele alanlarına örgütün “İdeolojik Değerlerine Saldırılması”nı da dahil etmek uygun olacaktır.[vii]
Örgütün İdeolojik Değerlerine Saldırılması
Bir örgütün taban bulabilmesi ve eleman kazanabilmesi için ideolojik olarak kabul görmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi “ davranışların görünmeyen dünyası düşüncelerdir”. Bu bakımdan, bir insana istenilen istikamette davranışta bulundurmak için önce zihin dünyasında gerekli değişikliğin yapılması gerekmektedir.
Zihinlerde yapılan tahribatlar, zamanla insanların ruh dünyalarına nüfuz ederek eylem haline dönüşmektedir. Bunu,“Kalem fikir vermezse, kılıç kesmez” sözü çok güzel ifade etmektedir.
Terör örgütünü ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de insandır. Bir insanı örgüte bağlayan öğe ise ideolojidir. İdeolojik unsur, örgütün hareket noktasını oluşturmaktadır. Örgüt, benimsediği ideoloji doğrultusunda hareket etmekte ve stratejisini buna göre belirlemektedir.
Terör örgütlerinin siyasi eğitim adını verdikleri faaliyetlerin amacı, örgütün dayandığı temel ideolojiyi örgüt mensuplarına benimsetmek ve örgütün hedefleri doğrultusunda bilinçlendirmektir. İdeolojik eğitim de diyebileceğimiz bu süreçle, örgüt mensuplarının örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır.[[viii]]
Terör örgütü, yarattığı bu ideolojik çevrim ile yöre halkı üzerinde zihinsel ve duygusal yönden bölünmüş ve çatışan taraflar oluşturmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, terör örgütünü ayakta tutan en önemli argümanı; ideoljik değerleriyle güçlendirilmiş, ayrılıkçı söylem ve ayrı bir devlet yaratma hedefidir. Örgüt mensuplarının ve müzahir kitlenin kalplerinde ve zihinlerinde bu politik söylem ve ideolojisiyle yer edinmiştir. İşte bu kazanımlarını elde etmesine vesile olan ideolojisi de hedef alınmalıdır. Söz konusu ideolojinin değersizleştirilmesi, kalplere ve zihinler hitap etmekle mümkün olabilecektir.
[[i] ] Ünal Atabay, Topyekûn Mücadele, www.21yyte.org., 31Ekim 2018.
[[ii]] Malaya kaplanı olarak anılır, 1952 yılında “Malayalı Irkların Kurtuluşu Hareketi’ne” karşı mücadele etmiş bir İngiliz generalidir.
[[iii]] Ayın Tarihi, Temmuz 1935, Sayı: 19, s.227.
[[iv]] Suat Gezgin, “Haber ve Terör”, Orhan Gökçe ve Uğur Demiray (Der.), Terörün
Görüntüleri, Görüntülerin Terörü, Çizgi Kitapevi, Konya, 2004, s.15,16.
[[v]] Joseph Nye, Yumuşak Güç, Dünya Siyasetinde Başarının Yolu, Çev. Rayhan İnan Aydın,
Ankara, Elips Kitap, 2005, s.7.
[[vi]] https://www.researchgate.net/publication/301956091,Terörizmi Yok Edecek Gümüş Kurşun.
[[vii]] Atabay, a.g.m.
[[viii]] www.elazig.pol.tr/Teror ve Terorizm.aspx. t.y.