Tatil denince ilk aklımıza gelen güneş, deniz ve kum öyle değil mi? Eşimle beraber bu sefer tatil geleneğimizde bir değişiklik yapalım dedik; Anadolu içlerine doğru gezi yapmayı tercih ettik. İznik, Bozüyük, Söğüt, Eskişehir'de konaklayarak bağlı köylerini, yaylalarını, diğer gezilecek, görülecek yerlerini ziyaret ettik.
Bozüyük-Söğüt arası oldukça yüksek rakımlı bir yerden geçerken imrendiğim yaşam biçimine örnek bir görüntüyü yakalayınca arabamın hızını yavaşlatıp seyre daldım. Bizi fark eden bu asil ailenin reisi Ali Osman Emir kardeşim "Buyurun, buyurun size çay ikram edelim" deyince; insanların geçim sıkıntısı yaşadığı, davet ve misafir ağırlamaktan kaçırıldığı bir süreçte böyle bir jest ile karşılaşmak benim için şaşılası olduğu kadar milletim adına son derece umut ve gurur vericiydi. Türk misafirperliği tüm olumsuzluklara rağmen hala devam ediyordu.
Anında sofra kuruldu. Çayımızı içtik, kahvaltımızı yaptık. Sebzelerden oluşan hediye paketimizi de aldık. Bu arada laf lafı açınca söz ailenin oğlunun özel bir durumuna geldi; bildiğim bir konu olunca bilgi verip yönlendirme yaptım. Sanki Allah'ın irademiz dışında farkında olmadığımız yönlendirmesiyle bizi bu aile ile karşılaştırmıştı.
İkinci güzel rastlantımız; Bozöyük'ten Bilecik'e dönüyoruz. Bir ara Bilecik tabelasını görünce yanılarak ilk sağa girdim, kendimizi bir köy meydanında bulduk. Doğal olarak hatamızı fark edip hemen orada beklemekte olan bir çifte Bilecik öğretmen evine nasıl gideceğimizi sorduk "Biz de tam öğretmen evinin yanında oturuyoruz" deyince hemen bir önceki gün yaşadığımız güzel sahneyi hatırladım. Genç çifti arabamıza aldık, sohbetimize arabada devam ettik; bir işleri nedeniyle gecikme endişesi yaşadıkları anda yanlarında olmuşuz.
Farkındayım sizleri siyasi yazılarımla fazlasıyla sıkmıştım; alın size oldukça farklı bir yazı.