HEDEFE ulaşmak için organizasyon içerisindeki her bireyin enerjisinden yararlanmak, her dernek, her parti ya da her kurum ve kuruluş için son derece önemlidir.
Hedefe ulaşmak için uygulanacak yöntem konusunda, organizasyon içerisinde bulunanların farklı görüşleri, başarıya ulaşmak için değerlidir. Bu görüşler, yönetim tarafından uygulama sırasında göz önünde bulundurulmalıdır.
Yöneticilerin uyguladıkları yöntemle ilgili olarak, bünyesinde bulunulan kuruluşun yönetimini eleştirmek ya da farklı yöntemler önermek her üye için en doğal haktır.
Üyeler, düşüncelerini iç bünyede ifade etmeli ancak "ben ne dersem o olmalı" dememelidir. Uygulanacak yol ve yöntem konusunda tercih hakkı yönetime bırakılmalıdır. İçinde bulundukları organizasyona aidiyet hissedenler kişilerin davranışlarından etkilenerek aidiyet hislerini azaltmazlar. Çünkü, organizasyon sadece yöneticilerin değil, aidiyet hisseden tüm üyeler ve yöneticilerindir. Kişiler çeşitli hatalar yapabilir. Kişi hata yaptı diye idealin peşinde gitmekten vazgeçilmez.
Siyasi parti teşkilatlarından bir örnek verecek olursak; parti teşkilatından bir yönetici yada üyenin yaptığı uygunsuz bir açıklama, partili olmayan kişiler tarafından siyasi partiye maledilebilir ve partinin görüşü olarak algılanabilir.. Ancak partililer, siyasi partinin idealini ve yapısını bildikleri için bu açıklamayı kendi partilerine değil açıklamayı yapan kişiye malederler. Doğrusu da parti mensuplarının algısıdır.
Yönetimin seçilme zamanı geldiğinde, kongrede aday olmak her üyenin hakkı olduğu gibi uygunsuz açıklama yapan yada uygunsuz davranış sergileyen yöneticiye oy vermemek de parti üyesinin hakkıdır. Bu hakkı kullananlar, düşman ilan edilip dışlanırsa güç kaybı olur ve hedefe ulaşmak da zorlaşır.
Klasik yönetim anlayışında olan yöneticiler, kendilerini eleştirenleri dışlamakta ve diyaloğu koparmaktadır. Modern yönetim anlayışında olan yöneticiler ise kendilerini eleştirenlere değer vererek, onların önerilerinden ve enerjilerinden yararlanarak hedefe daha kolay ulaşabilmektedirler.
Bu nedenle, organizasyon içerisindeki farklı uygulama fikirleri ve farklı davranış biçimlerine sahip kişilerin, yöneticiler tarafından dışlanması doğru değildir.
Organizasyon içerisindeki kişilerin birbirleriyle olan kişisel problemleri, organizasyonun hedefe ulaşmasını sekteye uğratmamalı ve bu nedenle kişi odaklı değil hedef odaklı çalışılmalıdır.
Diğer taraftan, "benim dediğim yapılmıyor" diye bünyesinde olduğu grubu, yönetimi, partiyi veya derneği terk edenler ise tamamen yanlışın içerisindedirler.
Bu tür davranışların akıl süzgecinden geçirilmesinde ve böyle davranışlar sergileyenlerin, modern yönetim/yönetişim eğitimi almalarında yarar olduğunu da düşünmekteyim.
Ortak akılla yönetmek, bilimsel bir yöntem olan yönetişimin gereğidir. Bunu uygulamak için karar alma tekniklerini öğrenmek gerekir.
Daha önce yayınladığım bir yazıda karar almayı kolaylaştıracak olan “beyin fırtınası"nın nasıl yapılması gerektiğini, diğer bir yazımda da “sorun çözme odaklı takım ruhu oluşturma” konusunu izah etmeye çalışmıştım.
Sonuç olarak; hedefi belirlenmiş olan bir kuruluşun bünyesinde olan herkes (yönetici, üye vb) hedefe odaklanmalı, birbirine kenetlenmeli ve dayanışma içerisinde olmalıdır.
Yönetici; eleştiriye açık olmalı, uygulanma imkanı olmasa da her fikri dinlemeli ve karar aşamasında dikkate almalıdır...