"Gülen-Muharrem PAKOĞLU İlköğretim Okulu’nun DEĞERLİ, öğrencilerini seven, okulunda başladığı günden bu güne dek, çok başarılı, güzel işlerin altına imzasını atan, kısaca, İNSAN MÜDÜRÜ ve benim de sevgili meslektaşım, kardeşim SAYIN BAHRİ YILDIZBAŞ; Önce sizin ve şahsınızda tüm okulunuzun KURBAN BAYRAMI 'nı en iyi dileklerimle kutluyorum. Sağlık, huzur, mutluluk, başarı, barış, dostluk ve SEVGİLERLE dolu nice güzel bayramlar diliyorum.
Kaç yıl önce saymadım. Ama ben biliyorum. Bir yaz günü markete giderken, yıllardır bildiğim karşı okulun, çiçekler açtığını gördüm. Nasıl sımsıcak, sevgi dolu. Ayaklarım okula doğru gitti kendiliğinden. OKUL beni kendine çekti adeta. İlk kez sizinle tanıştım ve okula yeni atandığınızı öğrendim. Harıl harıl çalışıyordunuz. Çok kısa sohbet edebildik.
Torunum, başka yakın bir okulun ana sınıfına gitmişti. 1. sınıfa da oraya başlayacağını düşünüyordum. Elektronik kayıt sistemi sonuçlarına göre Gülen-Muharrem İ.O na kayıt olduğunu öğrendim. Ben ALLAH'ın sevgili kuluyum. Bunu da her zaman söylerim. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Tabii ki, ilk gün torunumun elinden tutarak, okula koştuk. Benim çocuğum, işitme engelli anne-babanın, aynı özelliklere sahip, korkak, ürkek, çekingen, tatlı bir kız çocuğu. Sizin haberdar olmadığınız, sonra bildiğiniz üzere çok tatsız bir olay yaşadık. Benim ürkek, çekingen, kendinden bile korkan çocuğum ve de emekli yönetici anneanne yani ben, korkunç bir hayal kırıklığına uğradık. Siz konuyu öğrendiğinizde, öyle büyük bir olgunluk, sevgi ve ilgi, tam bir yönetici davranışı ile yaklaştınız ki, sorunu hemen çözdünüz. Tabii ben, bencil bir insan değilim. O an tüm öğrencileriniz adına düşündüm, ne mutlu böyle olgun, sorunları kolayca çözebilen bir MÜDÜRleri var diye.
Sonra odanıza, bir öğretmen çağırdınız. Melek gibi bir şey, gülen gözleri, sevgi dolu gülümseyişi, sımsıcak bakışları ile odanıza güneş gibi doğdu. Öğretmenle biraz konuştuktan sonra, kızımın saçlarını okşayıp, yanaklarından öperek, bu öğretmenime emanet ettiniz. Öğretmenim sarıldı, öptü, elinden tuttu ve sınıfına götürdü. O gidiş o gidiş oldu.
Bu değerli öğretmen, benim biricik öğretmenim MİNE ŞENOCAK'tı. İşte bu güzel, sevgi dolu davranışlarınız, benim çocuğuma ve bana az önce yaşatılan şok edici ortamı unutturdu. Her şer'de bir hayır olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Benim çocuğum sizlerin emekleriniz ve sevgilerinizle büyüdü, büyüdü, büyüdü. Her konuda kapasitesinin de üstünde başarılı oldu. Kendine güvenmeyi, becerilerinin farkında olmayı, kendini ve insanları sevmeyi saymayı öğrendi. Bale, tiyatro yaptı. Folklar yarışmasında ekibiyle birlikte Ankara 3. oldular. Bütün bu güzellikleri sizin sevginiz kazandırdı kızıma. MİNE ŞENOCAK öğretmenim şarkılar söylemeyi, gevezelik yapmayı bile öğretti benim işitme engelli çocuğuma.
Size, öğretmenime ve tüm okul personeline, öğretmenlerine söyleyecek çok sözüm var. Ama şimdilik bu kadarla yetinmek zorundayım.
Değerli Müdürüm BAHRİ YILDIZBAŞ, benim canım öğretmenim MİNE ŞENOCAK iyi ki varsınız, iyi ki sizi tanıdım. Sizi çok seviyorum. Sizlere çok minnet borum var. Yalnız benim çocuğum için değil, emeğinizin geçtiği ve geçeceği tüm öğrencileriniz için.
SEVGİ ve SAYGILARIMLA.
7-H Sınıfı Öğrencisi, NAZ GÜNEŞ'in anneannesi, Emekli Meslektaşınız TİPİ DEMİRCAN HOFMANN"
Tatlı, güzel, sevimli, edalı, vefalı ve çalışkan Naz, şimdi Eskişehir Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun oldu. Almanya’da yaşayan ve maalesef dört yıl önce Anamur’da vefat eden, anneanne Tipi öğretmenime Allah’tan rahmet diliyorum. Başka bir okulda olsa, işitme engeller okuluna gönderilecek Naz Güneş’in, normal okulda okuyarak, bizimle ilk ve ortaokul sürecindeki başarılarını, mutluluğunu ve ilgimizi mektup yazarak anlatmıştır.
Dokuz yıl önceki mektubunu; MEB ve Türkiye’deki tüm eğitim fakülteleri, öğretmen adayları, veliler, eğitimci ve öğretmenlerimize; KAYNAŞTIRMA öğrencilerimizin (engelli) gönüllere yerleştirilmesinde, onlarla aynı ortamlarda eğitim gören çocukların ve gençlerin nasıl başarılı ve sosyal sorumluluk sahibi olduklarına, (SBS ve LGS’deki dereceleri ile okudukları üniversitelerin isimlerini yazmam görgüsüzlük olur) ders niteliğinde ışık tutması amacı ile yayınladım.
2006 yılında, Naz’ı çocuklarının sınıfına istemeyen ve beni bakanlığa (Meb’de ciddiye almamışlardı) şikayet eden velilere ve öğretmene kırıldığım İçin, onu anlayacak ve çok güvendiğim bir öğretmene verdim. Mine öğretmenimizin sevgisi ile tüm veliler ve çocuklar beş yıl süreyle, Naz’ı sınıfın Nazosu olarak, yüreklerine bastılar. Ortaokulda bile hiç birisi, Naz’ı yalnız bırakmadı. Hele birisi var Kİ. Elif Akyol, 15 yıldır Naz ile “Ruhlarının derinliklerinde, kardeşten yakınlar. “
Nazları, Elifleri, Mine öğretmenleri, öğrencilerimi, çalışkan, duyarlı, nitelikli ve yüreği sevgi yüklü bütün öğretmenler ile tüm insanları, canlıları ve doğayı seviyorum.