Toplumsal değişim ve bu değişimin getirdiği düşünce zihniyetini kavramadan, siyasilerin yapabilecekleri her hareket kadük kalır. Toplumsal değişme ile ortaya çıkan yeni durum, ilgili kitlenin bir önceki halinden farklıdır. Kitleyi donuk, değişmez kalıp davranışlara sahip olduğunu düşünerek bilindik tavırları sergilemenin dönemi de geçmiştir. Oysa toplumlar canlı varlıklardır. Değişim ve dönüşüm özlerinde vardır.
Meydanlarda otuz yıl önce atılan sloganlar ile bugün öne çıkan sloganlar bile değişimin çarpıcı yönünü gözler önüne sermiyor mu? “Dün Kanımız aksa da zafer İslam’ın” diyen bir kitle, bugün “adalet, özgürlük, demokrasi ve liyakat” diyor. Dün başkaları için slogan atıyorlardı, bugün nefes alabilmek için haykırmaktadırlar. Dün salt ideolojik saiklerle hareket edilirken bugün toplumsal gerçeklikler üzerinde kitleler pragmatist kaygılarla ve rasyonel düşüncelerle geleceklerini öne çıkarmaktadırlar.
Soğuk savaş döneminin yansımalarını millet olarak hepimiz iliklerimize kadar yaşadık, bazı tavırları, tutumları kazandık. Oysa içinde yaşadığımız tek kutuplu dünya ve küresel kasırga bizi kapalı toplum hayatından dünyayla iletişim içinde olan bir topluma dönüştürdü. Tavırlar, tutumlar, kanaatler hızla değişti. İnsanlar, gerçekçi olmaya başladı, yarınını düşünen, akıl ile izahı olmayan tılsımlara ve içi boş ideolojilere itibar etmeyen bir zihniyette büründü. Hamaset hitabeti yerini akılcı hitabette bıraktı. Kitle iletişim araçları özellikle internet farklı bir neslin ortaya çıkmasını sağladı. Toplum mühendisliğinin kontrol edemeyeceği çok farklı bir toplum var karşımızda. O halde toplumsal değişimin ruhunu iyi anlamak ve ona göre pozisyon almak zorundayız.
Toplumsal değişme, toplumun bütün katmanlarında aynı şekilde gerçekleşmeyebilir. Toplumun daha katı kapalılık gösteren katmanlarında ve kırsal kesimlerde kültürel gecikme dediğimiz durum söz konusu olabilmektedir. Özellikle cemaat-tarikat ve aşiret bağlarının güçlü olduğu katmanlarda toplumsal değişme çok yavaş olur. Bu tür yapılarda biat kültürü ve ona dayalı kolektif dayanışma en üst noktada olur. Bu kesimler, toplumsal değişmeyi en geç kavrayan, hata değişime en çok direnen kesimlerdir.
Bu yapılarla mücadele Cumhuriyetin kuruluşundan beri devam etmekle beraber bir türlü biat kültüründen bireye dönüş sağlanamadı. Moderniteye uyum ve yazılı kurallara karşı menfi tutumlarıyla toplumda sosyal ahenkliliği bozan grupların başında gelirler. 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve ayrılıkçı hareketlerini bu bağlamda değerlendirebiliriz.
Osmanlı devletindeki celali ve Kürtçülük isyanları hep bu çevrelerin istismarı ile ortaya çıkmıştır. Mesela Kürtçülük isyanlarının tamamına yakını Nakşibendi tarikatı şeyhleri tarafından çıkarılmıştır.15 Temmuz darbe teşebbüsü bildiğimiz Fetö terör örgütü ile gerçekleştirilmek istenmiştir. Bu gruplardan kaynaklı toplumsal değişme bazen ileriye doğru değil geriye doğru da gerçekleşebilir. Bugün Ortadoğu coğrafyası ve şu an İran’da ortaya çıkan isyanlar bu durumu yansıtıyor. Bizdeki teşebbüsleri de bu çerçevede değerlendirmek lazım.
Toplumsal değişim, önüne geçilemeyen bir tekâmül olabileceği gibi gerileme şeklinde de tezahür edebilir. Değişim, kaçınılmaz ve önüne geçilemez bir davranış değişikliği olduğu kadar zihni değişikliği de içinde barındırır.
Her zihni değişimin getirdiği öncelikler, vazgeçilmezler vardır. Bir doktor nasıl hastasını muayene ederek teşhisi koyduktan sonra tedavi yöntemini belirliyorsa siyasilerde halihazırda var olan toplumu, önceliklerini ve vazgeçilmezlerini bilerek ona göre siyasetlerini temellendirmek zorundadırlar.
Yeni bir toplum ve yeni bir sosyolojik realite ile karşı karşıyayız. Yeni toplumda, kolektif davranışlar; yerini bireysel davranışlara, menkıbe, hikmet, uhrevi söylemler yerini akıl, bilim ve pragmatist eğilimlere bırakmıştır. Birey; toplumda ve dünya da olup bitenleri takip etmekte, gördüğü adaletsizlikler, hukuksuzluklar, liyakatsizlikler ve önüne konulan anti demokratik engellerin farkındadır.
Yeni toplum, dünyada ortaya çıkan endüstriyel devrimin nasıl sarsıcı sonuçlar doğuracağını görmekte diğer yandan toplumsal gecikmeye uğramış diyebileceğimiz cemaat, tarikat ve aşiretlerin gelişmenin önündeki en büyük engeller olduğunu hatta ülkeyi kaosa bile sürükleyebileceklerinin acısını da yaşadı ve yaşamaktadır. Dolayısıyla biat ve benzeri yaklaşımlara karşı asi bir ruh kazandı. Düşünen, sorgulayan ve muhakemesiyle olayları temellendiren bir kitle var karşımızda.
Yeni toplum; aklı esas alarak, adalet, demokrasi, ferdi özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve liyakati varoluş gerekçesi olarak algılamaktadır.
Siyasilerimiz ülkemizde özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsü ile tarikat zihniyetiyle yönetilen partilerin ülkeyi ne hale getirdiğini mutlaka görmelidir. Biat dönemi, “sizin bilmedikleriniz var” gibi saçma sapan bahanelerle kitlelerin artık kontrol edilemeyeceğini bilmeleri gerekmektedir. Toplum mühendisliğinin her versiyonu toplum tarafında tepkiyle karşılanmaya başlandı. Referandumda iktidarın her türlü oyunu devreye sokması, hile ve devlet gücünü de kullanmasına rağmen baskı ters tepmiştir. Bu sosyolojik olguyu iyi okumak ve politikaları ona göre yapmak siyasetin vazgeçilmezi halini almıştır.
Toplum bilimcilerimizin “yeni toplumsal yapıyı” incelemesi ve siyasilerimizin bu analizleri iyi okuması gerekmektedir. Zira yeni bir sosyoloji ile karşı karşıyayız.
Toplumu kontrol etme ve onu operasyon gücüne dönüştürme süreçleri bitmiştir.
Türkiye üzerinde iddiası olan siyasiler özellikle iktidar ve bazı muhalefet partileri durumunu yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Parti içi demokrasi ile nitelikli insanların geçişkenliğini sağlamalıdırlar. Ortak akıl, istişare ve demokratik kültürü hiçbir bahaneye sığınmadan uygulamalıdır. Hokkabazlığın, bilgi çarpıtmanın ve sanal beka fobilerinin dönemi bitmiştir.
Bu yapılara karşı toplumsal bir refleks olarak ortaya çıkan İYİ PARTİ hem yeni bir parti olması hem de devrimci bir ruha sahip olması hasebiyle diğer partilerden çok daha fazla şansa sahiptir. İYİ PARTİ, onu ortaya çıkaran, ete kemiğe büründüren zihniyeti ve o zihniyetin arka planını çok iyi değerlendirmek zorundadır. Toplumsal değişim hareketlerinin belirli kavramları vardır. O kavramlar İYİ PARTİ’nin yol haritasını belirlemektedir.
İYİ PARTİ, ittifakı sadece milletle yapan, milletle hemhal olan, toplumun bütün katmanlarını kucaklayan, o katmanların yıllardır özlemini çektiği sıkıntıları politikasına esas alan iddiasını kesintisiz sürdürmelidir. Demokrasi bireysel özgürlükler hukukun üstünlüğü adalet ve liyakati başta kendi kuruluşu olmak üzere vazgeçilmezi kabul ederek toplumsal tabandan bir dip dalga yaratmak zorundadır.
Toplumla bütünleşme, toplum tarafından sevilme, sayılma ve toplumda karşılık bulma en önemli kriterimiz olduğu gün, ülkemizde siyaset anlayışı da siyaset yapma açısının da değişeceğini hep birlikte göreceğiz.
Toplumsal değişim süreci devam etmektedir. Bu süreçte inisiyatif alan başarılı olur, yoksa değişim sürecini hiçbirimiz durduramayız. O süreç bir şekilde kendi şartları içinde tekamül eder.