Meseleyi Trabzon üzerinden konuşuyor olsak da, ülkemizin temel sorunlarından birisi yönetimlerdeki bilgisizlik ve kültürsüzlük.
Konu; insanoğlunun tarihsel gelişiminin en önemli eserlerinden olan, içinde barındırdığı tüm tarihi yapıları, bilgi birikimleri, sanatı, yaşayışı, ilişkiler ve inanışlar sistemi ile toplum geleceğine ışık tutan kentlerimizin bu kültürsüzlük yüzünden karşı karşıya kaldığı bozulma.
Braudel’e göre, “…Bir kent, ister büyük olsun ister küçük, içindeki evlerin, anıtların, sokakların toplamından çok başka bir şeydir; sadece bir ekonomi, ticaret, sanayi merkezi de değildir. Toplumsal ilişkilerin mekânsal izdüşümü olarak kent, dünyevi olanı kutsal olandan, çalışmayı eğlenceden, kamuya ait olanı özel olandan, erkekleri kadınlardan, aileyi ona yabancı olan her şeyden ayıran sınır çizgileri ağının kendi içinde kesiştiği, aynı zamanda da onun yapısını oluşturduğu bir mekân görünümüyle karşımıza çıkar. Bu niteliği ile de mükemmel bir şifre anahtarı sağlar”
Anladığımız gibi kentler toplum kimliğini oluşturan (kültürel) hafızalardır. Bu hafızalar ve miras bir defa yok edildiğinde, tekrar var edilmesi mümkün olmayan değerlerimizdir.
Zaman zaman kültürsüzlüğün ve bilgisizliğin toplumları kendi olmaktan çıkardığını yazıyor, bunun adının da kimliksizlik demek olduğunu, toplumları yok olmaya kadar götürdüğünü, hatta birçok milletin bu yüzden tarihten silinip gittiğini hatırlatıyorum.
Kültürel kimliğin ve toplum hafızasının önemini ifade ettikten sonra (TRABZON'da, Rus işgali sırasında mühimmat deposu olarak kullanılan 'Cephanelik' olarak adlandırılan) tarihi kuleye neden bu kadar sahip çıkmamız gerektiğini umarım birileri daha iyi anlamıştır.
Bugün burada işin hukuki boyutunu konuşmayacağım. Biliriz ki, vicdanınız yoksa yaptığınız iş ne olursa olsun, her türlü kılıf uydurabilir ve kendinizi haklı gösterebilirsiniz...
Yüzünüz kızarmazsa, bir kentin ürettiği maddi ve manevi değerleri yok etme pahasına, sözde “yatırım yapıyoruz” mazereti ile kendinizi çok rahat savunabilir hatta taraftar bile bulabilirsiniz!.
Bugün Cephanelik ile ilgili inşaatın durdurulduğuna dair haberler verilse de yarın, kitabına uydurularak kaldığı yerden devam edileceği ortada. Boztepe’ye yapılan ucube otelin inşaatı durdurulabildi mi?
Anormallik o kadar ‘normalleştirildi” ki, hiç kimse bu çarpıklığın farkında bile olamıyor maalesef.
Yaşanan ‘toplumsal hal’ bu olunca da bir kültür kentinde değil de, ne idiğü belli olmayan varoş bir yapının içinde yaşadığımızın farkında bile olamıyoruz. Bu da kentimizin bizden alınmasına, bize yabancılaştırılmasına, Trabzon’un Trabzon olmaktan çıkmasına seyirci kalmamız demektir.
Sözde sanat kentiyiz. Sorarım size; kültürsüz, değerleri ve mimarı yapısı özgün olmaktan çıkmış bir kentin toplumu sanat üretebilir mi? Kentine dair bir marka üretebilir mi? Çevresi, kaynakları, ekonomisi, tarihi, gelenekleri ile bir bütün olarak bir farkındalık ortaya koyabilir mi? Kendi sorunlarına çözüm üretebilir mi? En önemlisi gençlerine bir gelecek olabilir mi?
“Her değişikliğin iyilik işareti olduğu inancını taşımak, acayip bir düşünce ve gaflettir. Çünkü gerileme ve çöküşler de ancak örf ve adetlerin değişmesi ile olur.” -Said Halim Paşa-
BUGÜN tarihi yapılarımızı, verimli topraklarımızı, yaylalarımızı, derelerimizi hatta deniz kıyılarımızı pazarlayanların tek amaçlarının para olmadığını, Trabzon’u TRABZON OLMAKTAN ÇIKARMAK gibi bir gizli planın parçası olunduklarını düşünmemek elde değil.
Çünkü Batılının gözünde İstanbul neyse Trabzon da aynı.