Son yıllarda bilişim teknolojisinin yaygınlaşmasıyla, daha önceden bilmediğimiz, duymadığımız bir yığın yabancı kelime dilimizi işgal etti… Bizim TDK’nun hantal ve yavaş yapısı teknolojideki değişime ayak uyduramayınca ve de Bilişim Derneği gibi bazı STK’lar konuya yeterince önem vermeyince dilimiz yabancı kelime ve kavramların işgaline uğradı.
Yabancı kelime ve kavramların en fazla girdiği alanlardan birisi de sosyal medya… Sosyal Medyada en sık duyduğumuz kavramlardan birisi de “Trol”
Peşin hükümlü, fanatik, karşısındakini düşman gören, karşıt olduğu kişi, grup ve fikirler aleyhine yanlış, çarpıtılmış haberler yaymaktan çekinmeyen taraftar ve taraftar grubunu “trol” olarak tanımlamak mümkündür. Son zamanlarda bu eylemi para karşılığı yapan troller de türedi. Troller, taraftarı oldukları görüş, parti veya sosyal grupları haklı çıkarmak için fotoğraf ve videoları değiştirmekten, metinler ile oynamaktan, sahte anketler düzenlemekten, her türlü belgede tahrifat yapmaktan çekinmezler. Bu sahtecilikleri çok dikkatli özel incelemeye tabi tutulmaksızın ustaca yapanlar olduğu gibi hemen anlaşılacak şekilde acemice yapanlar da vardır. Troller tam bir makyavelist mantıkla hareket ederler. Onlar için hedefe giden her yol mubahtır. Hiçbir ahlaki değer onlar için caydırıcı olamaz. Savundukları “kutsal”, “insani” “yüce” değerlere ulaşmak için her türlü ahlaki değeri çiğnemekten sakınmazlar. Acımasızlardır. Troller sosyal medyadaki bilgi kirliliğinin, kutuplaşmanın ve saygısız-ahlaksız üslubun önemli sorumlularıdır.
Ama asıl sorumlular o trolleri koordine eden, yönlendiren ve yöneten organizasyonlar, yani kuklacılardır.
Ayrıca trol olmamakla birlikte, fikir birliği içinde olmaları nedeniyle, trollerin takipçileri olan ve onların yalan/yanlış/ilgisiz ve çıkarcı yazı ve görsellerini paylaşan büyük bir kitle var.
Koskoca adamlar; Aralarında siyasetçi var, gazeteci var, bürokrat var, akademisyen var. Bunların eskileri var. Karşı cenahla ilgili olumsuz bir haber duyar duymaz doğruluğunu teyit etmeden paylaşıyorlar.
Zaten siyasilerin çirkin üslubu nedeniyle kutuplaşmış toplumu, daha fazla kutuplaştırıyorlar.
Gerçek dışı paylaşımlarla ilgili olarak uyardığınızda da; "onların avukatı mısın?" suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Bu tiplerden her fikre mensup insandan var...
Kutuplaşma ve karşılıklı nefret, hepimizi karşı kampın aleyhindeki her şeye inanmamıza neden oluyor. Onun dışında gerçek dışı paylaşımlar nedeniyle, bunalıma giren, saldırıya uğrayan, hayatı kayan, hatta intihar eden insanlar… Mağduriyet üstüne mağduriyet…
Oysa sosyal medyada paylaşım yaparken, haberin/yazının/görselin doğru olup olmadığını araştırsak, "Bu mümkün olabilir mi?" diye sorsak kendimize. Ve ciddi bir kaynağa (Video, bir gazete veya tanına bir internet sitesinin haberi vb) ulaşmadan paylaşmasak ve hepsinden önemlisi empati ile yaklaşsak olaylara bu kirliliğe meydan vermemiş oluruz..
Allah aşkına, her duyduğunuzu, her gördüğünüzü, her okuduğunuzu paylaşmak, yaymak zorunda mısınız?
Eğer bunu bilerek yapıyorlarsa bunun adı ahlaksızlıktır...
Ahlaksızlardan da ne gazeteci, ne siyasetçi, ne de bürokrat olmamalı..
Eğer bilmeden, araştırmadan yapıyorlarsa bilmedikleri, doğruluğundan emin olmadıkları habere imza atıyorlar demektir.
Sürekli olarak sahte ve yalan yazıları imzalayan kişi de salaktır. Salaktan da siyasetçi, gazeteci bürokrat olmamalı....
Evet toplum düzelmeli..
Toplumun düzelmesi için de önce tepedekilerin, topluma öncülük edenlerin düzelmesi ve sosyal medyadan ahlaksızları ve salakları tecrit etmeli.
Mümkün mü?
Mümkün olmalı!