2020 Ocak ayında 58,8 olan Tüketici Güven Endeksi (TGE), Şubat ayında 1,5 puan gerileyerek 57,3 oldu. Kalan 10 ayda endeksin yatay seyretmesi durumunda geçen yılın tekrarını yaşamamız muhtemeldir.
2019 Yılı içinde bu konuyu “Tüketici güveni dip seviyede” başlığı ile değerlendirmiştim. Nitekim 2019 yılının ortalaması 58,2 çıktı. Bu sonucun anlamı, 2004 yılından beri 60’ın altındaki tek yıllık ortalama olmasıydı.
Endeks sonucu özellikle “işler nasıl gidecek?” sorusuna cevap teşkil ediyor. Zira önümüzdeki bir yıllık dönemde olacakları erken uyarı sistemi gibi önceden vermektedir.
Tüketici Güven Endeksi, TÜİK ve TCMB işbirliği ile gerçekleştirilen Tüketici Eğilim Anketi’ne göre şekillenir. Dolayısıyla sektör paydaşlarının, güvenilir verilere dayanmayan görüşler yerine bu ciddi çalışmanın sonuçlarına odaklanmaları isabetli olur.
Mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, Şubat 2020
Şubat 2020 Tüketici Güven Alt Endeksleri ve değişim oranları:
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklenti endeksi Ocak ayında 79,5 iken, Şubat ayında % 3,4 oranında azalarak 76,8 oldu.
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin genel ekonomik durum beklentisi endeksi Ocak ayında 77,4 iken, Şubat ayında % 1,9 oranında azalarak 75,9 oldu.
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin işsiz sayısı beklentisi endeksi Ocak ayında 56,8 iken, Şubat ayında % 5,3 oranında azalarak 53,8 oldu.
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin tasarruf etme ihtimali endeksi Ocak ayında 21,6 iken, Şubat ayında % 4,2 artarak 22,5 oldu. Bu endeks değeri o kadar düşük ki, 1-2 puan aşağı veya yukarı yönlü hareketi fazla bir anlam ifade etmiyor.
Konuyla ilgili olarak değerlerin ne ifade ettiğini, önceki yazılarda olduğu gibi tekrar edeyim. 0 ile 200 arasında değer alan endeksin, 100’ün altındaki bütün değerleri tüketici güvensizliğini, 100’ün üstündeki değerleri ise tüketici güvenini ve iyimserliği ifade eder.
TGE, Türkiye içinde izlenebilecek en önemli endekslerdendir. Zira enflasyonun tüketici harcamaları üzerindeki etkisi en iyi buradan izlenir. Tüketicinin hissettiği enflasyon TÜFE’nin üzerinde ise (öyle olduğu görülüyor), endeks olumsuz etkilenir.
Tüketici, gelecek döneme ait ekonomik kaygılar taşıyorsa harcamalarını kısma eğilimi gösterir ve bunu da endekse yansıtır. Bunun karşılığı da ekonomik durgunluk olur. Devamlı yükseliş trendine girmiş olan fiyat düzeyi tüketici moralini olumsuz etkiler ve buradan hem şirketler için hem de ülke ekonomisi için yeterli büyüme oranı çıkmaz.
Nitekim 2019 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılada büyüme oranı yüzde 0.9 çıktı. Nüfus artış hızı ise yüzde 1.4’dür. Böyle olunca da fert başına GSYH 9 bin 127 dolara geriledi. TGE’nin yanında, fert başına GSYH’nin daralması da talep artışını frenliyor. Bu durumda tasarruf ve yatırım düzeyi de düşük kalıyor. Neticede işsizlik artıyor ve büyüme olumsuz etkileniyor.
Önemli bir gazetede; “Faizler indi, yatırımların önü açıldı” başlıklı bir yazı okudum. Yazının özeti; “Faiz paranın fiyatıdır. Bu fiyatın ucuz olması maliyeti düşürür, talebi artırır” şeklindeydi. Bu kadar basit yani…
Yazıda enflasyondan, dip seviyedeki tüketici güven endeksinden, düşen fert başına gelirden bahis yok. Eksi reel faizle bankaların nereden parayı toplayıp kredi olarak dağıtacağı da yok.
Ne var?
Düşük kredi faiz oranıyla iş dünyasının ertelediği yatırımlara hız vereceği var!
Neresini düzeltelim?
Talep artmadan yatırım artmaz.
Talebin artmayacağını dip seviyedeki TGE söylüyor zaten.
Negatif reel faiz ile bankalar kaynak bulmakta zorlanırlar.
Kredilerin geri dönüşü ve çevrilmesi zorlaştıkça özel bankalar kredi verme konusunda isteksiz davranırlar.
Böyle olunca da sınırlı sayıdaki kredi talepleri bile kolay kabul görmez.
Döviz kuru yükselme eğiliminde ise, enflasyon düşme eğiliminde olamaz.
Fiyatlar genel seviyesindeki yükseliş hız kesmeden de tüketici talebi hareketlenemez.
Bu bir fasit dairedir ve ekonominin süratle buradan çıkması gerekir.
Son dört aydır faizler hızla düşerken (politika faizi ve mevduat faizi), enflasyon artmaya devam ediyor.
Hani faizler düşünce yatırımlar artacak, enflasyon düşecekti?
Böyle olmadı. Çünkü yatırımların artmasının ve ekonomik düzelmenin tek ölçüsü faiz değil de onun için…
Öncelik tüketici güveninde!
Tüketici güveninin azalması demek, hem tüketici harcamalarının, hem de yatırım harcamalarının azalması demektir. Üstelik tasarruf açığı da oluştuğuna göre, mevduat sahibinin reel olarak ‘enflasyon üzerinde getiri beklentisi’ni de karşılamak gerekir.
Ayrıca, bizim gibi yabancı sermaye girişine bağımlı ülkelerde negatif reel faiz gündemde ise portföy yatırımları da daha fazla reel faizin olduğu ülkelere kayar. TL mevduatından uzak duran tasarruf sahibi ise; altın, döviz veya diğer yatırım araçlarına yönelir.
Bu tablo eşliğinde, işletmelerin bünyesindeki satış tahminlerinde isabet kaydedilebilmesi için bu tip tüketici davranışlarını izlemek ve muhtemel etkilerini doğru yorumlamak hayati derecede önemlidir.
Perakende harcamaları öngörülürken; tüketici güven endeksinin, gelirle birlikte dikkate alınması gereken bir gösterge olduğu unutulmamalıdır.
Ekonomide olası bir zayıflama durumunda; azalan tüketici güveniyle, birçok satın alma eyleminin ertelenmesi çok bilinen bir davranış biçimidir. Üstelik vatandaş ekonominin mevcut haline güvenip güvenmediğini, gelecek 12 aya dair düşüncelerini de TGE aracılığıyla söylüyor zaten.
Geriye ne kalıyor?
Soruları devletin kurumları soruyor.
Cevapları tüketiciler veriyor.
Aynı kurumlar bu cevapları puanlıyor ve açıklıyor.
Perakendecilere de sadece inceleyip gereken tedbirleri almak kalıyor!