Yıl 1970. Lise öğrencisi iken yakından tanıdığım Büyük vatansever, samimi bir Müslüman, eşsiz bir Türk Milliyetçisi; Yürekli bir Atatürkçü; tam bir önder, kahraman bir devlet adamı, son asrın Başbuğu rahmetli ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ anlatmak hem zor hem de çok kolay.
Lider olmak kolay değil. Lider kalmak ise herkesin harcı değil.
Her yıl nisan ayında rahmetli Başbuğ ALPARSLAN TÜRKEŞ ile ilgili yazdığım yazılarda o’nu anlatmanın ne kadar zor olduğunu görüyorum. Hele günümüzdeki lider konumunda olanlara bakınca Türkeş’in değerini yeniden düşünmeye başlıyorum.
O; Duruşuyla, konuşmalarıyla, olaylar karşısında gösterdiği tavırlarıyla yine beni düşünmeye sevk ediyor.
Hakkında öne sürülen olumsuzlukların tamamının yalan ve iftira olduğunu öncelikle belirtmek istiyorum.
Askerliğini rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in yanında o zaman ki mevzuata göre hizmet eri olarak yapan ZABİT HAFIZ ”ZABİT AYDIN” büyüğümüzün anlattıklarını bizzat dinleyen birisi olarak diyorum ki Türkeş BEY tam bir beyefendi, samimi bir Müslüman Türk evladı, eşsiz bir vatansever olmakla birlikte cumhuriyetimizin bütün değerlerini hücrelerinde hisseden, yaşayan ve yaşatan büyük bir devlet adamıydı.
Rahmetli Başbuğ ALPARSLAN TÜRKEŞ Bey; Türk Milliyetçiliğinin siyaset alanında yer almasını sağlayan önderdir. Tartışmasız liderdir. Aynı zamanda Türk Dünyasının önderidir.
O, dış Türklerden söz ederken o günlerde toplumun önünde yer alanların hemen hemen hepsi sözlerini hayalperestlik, maceraperestlik, ütopyacılık olarak niteliyorlardı. Bugün de mevcut olan sözde toplum önderleri de ne yazık ki aynı zihniyettedirler.
O’nun Türk Milleti sevdası ve sevgisini adice, ahlaksızca "ırkçılık, kafatasçılık" olarak algılıyorlardı. Bu zihniyet bugün de aynıdır. Halbuki TÜRKEŞ Bey; yurt içinde milletin kültürel birliğini, yurt dışında da Dünya Türklüğünün birliğinden söz ediyordu. Dış Türklerin varlığını onun sayesinde öğrendik. Ötüken yaylasından çıkışın ne olduğu Türk Tarihine kazıyan lider oydu.
Yerli ve mili duruşun ne olduğunu ondan öğrendik.
Milli Eğitim, Milli Savunma; Milli şuur, Milli ruh, Milli ekonomi, Milli sanayi, Milli Kültür, Milli Tarih, Milli Edebiyat terimleri O’nun sayesinde konuşulur oldu.
Milli Birlik, Milli hayat, Milli Anayasa, Milli dil, Milli Üretim, Milli kimlik, Milli markalar O’nun önderliğinde o günlerde, günümüzde, hatta gelecekte konuşulacaksa O’nun sayesindedir.
Başbuğ ALPARSLAN TÜRKEŞ Beyi bu özelliklerinden dolayı tanımak dışarıdakilerin elbette işine gelmez.
Türk düşmanlarının yerli işbirlikçileri de onu anlayamazlar. Emperyalist dünyanın; Vahşi kapitalistlerin, sömürgecilerin, cumhuriyet düşmanlarının, vatan hainlerinin, Milliyetçilik karşıtlarının ve özellikle son yıllarda türeyen Arap sevicilerinin O’nu anlaması da mümkün değildir.
Rahmetli ALPASRLAN TÜRKEŞ Bey; Aynı zamanda demokrasi aşığıdır.
Bakınız ne diyordu demokrasiyle ilgili:
"Ben Türk Milletini, sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlaktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, ALLAH YOLU’na çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere sıçramaya çağırıyorum."
Türk Milletini birliğe,kardeşliğe,beraberliğe çağırırken de ,etnik bölücülere seslenerek diyordu ki; "Türk milleti bölünmez, kutsal bir bütündür. Hangi partiden olursa olsun veya partisiz bulunsun, her vatandaşın refahını, hürriyetini, şerefini korumayı ve sağlamayı bu milletin bir ferdi olarak namus borcu saymaktayız.”
Her alanda Türk Milleti’nin çağlar ötesine sıçratılması için kafa yoran, fikir üreten, Türk Milliyetçiliğini aksiyoner bir yapıya kavuşturan liderdi O.
Türk çiftçisinin, Türk tarımın, Türk köylüsünün kalkınması için projeler sunuyordu. Tarım Kentleri projesiyle üreten bir toplum hedefliyordu. Ekmeklerini topraktan kazananların kutsal insanlar olduğunu söylüyordu. Üreten bir ekonomik model öneriyordu. Milli ekonomi modelini anlatırken heyecanlanıyordu.
Yerli üreticilerin mutlaka devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini söylüyordu.
"Yer altı ve yer üstü kaynaklarının ekonomiye mutlaka kazandırılması lazımdır" diyordu.
Bu günkü duruma düşmemiz için verimli topraklarımızın ekilmesi, toprakta çalışanların birer milli kahraman olduğunu söylüyordu.
Rahmetli BAŞBUĞ'u bir makale ile anlatmak zor.
O; YERLİYDİ... MİLLİYDİ... VATANSEVERDİ... TAM BİR ÜLKÜ ERİ ve DAVA ADAMIYDI. TEKRARLIYORUM... O; SAMİMİ BİR MÜSLÜMAN TÜRK EVLADIYDI... AYNI ZAMANDA BOZKURT DURUŞLU TÜRK DÜNYASI SEVDALISIYDI...
RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN...