Kendimce özel gördüğüm bir projem için Türk Mitolojisi üzerine akademik, derinlikli bir çalışma yapmak istedim. Çok değerli hocalarım ve arkadaşlarım da kaynak önerileriyle destek verdiler. Derinlere indikçe aslında açıkta olan ama bir yanıyla da saklı duran bir hazinenin değerinin farkında olmadığımızı kavradım.
Türk mitolojisinin en büyük talihsizliği; Sovyetler'in işgal ettikleri coğrafyada tüm inanç ve kültürlerin üzerinden silindir gibi geçmesi, bazı Türk solcularının bunun peşinden gitmeleri ve şüphesiz bazı İslamcılar'ın (özellikle “İslam” demiyorum) “Tengri” sözünü yanlış bir algıyla şirk kabul edip reddetmeleri.
Askerlik yaptığım zamanda yemek duası “Tanrımıza hamd olsun” diye başlardı, bazı arkadaşlar üzerine basa basa “Allah’ımıza hamd olsun” diyerek tepki gösterirlerdi. Sanki haçlılarla Kudüs önünde karşılaştık ve kendimizi Selahaddin Eyyubi zannediyoruz.
Mitoloji kültürlerin sembol anahtarlarını içeren bilgiler bütünüdür. Konu Türk mitolojisi olunca Kafkas, Sibirya, hatta doğu Avrupa coğrafyasını kapsar. Bununla da kalmaz, proto (ön) Moğollar hatta Çin işin içine girer. Çalışmamda özellikle tek tanrılı dinlerden en az etkilenen metinleri incelemeyi tercih ettim. Yakut ve Altay Türkleri'nin efsaneleri bu anlamda inanılmaz verilere sahip.
Metodolojik bir çalışma yaparken bakış açımızı “tarafsızlaştırmak/arındırmak” zorundayız. Mitolojideki Gök Tengri Kur’an’da tanımlanan Allah ile bir değil. Allah hayatın her alanına hâkim ve mutlak güç sahibi. Gök Tengri insanların işlerine mecbur olmadıkça karışmıyor. İslam’daki melekleri, şeytanı, cennet ve cehennemi mitoloji içinde arasanız da bulamazsınız. O nedenleri bildiğimiz bir şey üzerinden bilmediğimizi anlamlandırmaya çalışmak öğrenmeyi saptırıyor.
Çalışmama çok katkı sağlayan Doç Dr. Mehmet Fatih Doğrucan hocamın dediği gibi, “İslam tekçi, mitoloji çokçu” anlayışa sahip. Mitolojinin kozmogonisi (evren tasavvuru) üç temel katmandan oluşuyor. Yer altı, yer ve gök. Ancak yeri gökten ayırmak mümkün değil. Hepsini ayakta tutan ve bağlantılarını sağlayan ulu “dünya ağacı” üzerinde bulunuyorlar. Her son başlangıca neden oluyor, hayatın kaynağı olan su tufanla ölüme de neden oluyor. Umudun bittiği yerden yeni bir yaşam başlıyor. Elleri ve ayakları kesilip tüm akrabaları ve milleti katledilmiş bir çocuk, dişi bir kurdun yardımıyla tekrar türüyor, devlet kuruyor.
Mitolojide Türkler'in döneme dair değer yargılarını, iyi ve kötülerini masallar ve kahramanlar sayesinde öğrenebiliyoruz. Kahramanların yanı sıra savaşılan kötü karakterler de var. Belki animizm ve maniheizmin de etkisiyle hayvan ve bitkiler önemli sembollere dönüşüyor. Kurt, karga, buzağı, geyik, kartal, köpek başlıca semboller. Başta kayın ağacı olmak üzere tüm ağaçlar, akarsular, mağaralar… Her biri öykülerin içinde farklı değerleri ve evreni sembolize ediyorlar.
Okudukça heyecanın yanı sıra hayal kırıklığı da yaşadım. Bu kadar zengin bir kültürün yeterince bilinmemesini, daha doğrusu bilinçli olarak “öğretilmemesini” büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Yunan mitolojisinden Zeus, Herkül, Apollon’u biliyoruz. İskandinavların Thor’undan haberdarız ama Ülgen’i, Erlik’i, Umay’ı ve diğer yüzlerce figürden kendi kültürümüz olmasına rağmen bilmiyoruz.
Dinci kaygı ve yasaklardan sıyrılmalı, Türk mitolojisine hak ettiği değeri vermeliyiz. İlkokuldan üniversite son sınıfa kadar ders olarak okutulmalı. Mitoloji okudu diye kimse dinden çıkmaz.