Bertrand Russell anlatır hikayeyi,
- Birleşmiş Milletlerin bir toplantısında Ekvator’dan gelen çok hoş bir genç hanım vardı, bisiklet meraklısıymış.
Çok dik bir tepede, bisikletinin freni patlamış ve var hızıyla inmeye başlamış, az kalsın ölecekmiş.
Dostum Gilbert Murray bu hanıma,
- Bisiklet son hızıyla giderken korkmadınız mı?” diye sordu.-
-Hayır, dedi genç bayan korkmadım, çünkü kendi kendime ''Ekvadorlu'' olduğunu unutma diyordum.
Tanıdık bir motivasyon!..
Belki de hayatta kalmanın en güçlü fenomeni olarak, kimliğini ve milliyetini hatırlamak.
Vazgeçmez tavrının, kolay pes etmeme alışkanlığının ve nosisepsiyon (acıya dayanma) eşiğinin yüksek olmasına güvenerek karşılamak hayatı.
Napolyon’un,
- Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister, sözünü haklı çıkarmak adına dayanmak.
Bizim bisiklet de on altı yıldır yokuş aşağı indi. Ne fren bıraktı, ne jant, ne de lastik.
Paldır güldür süratlendiği bayırda kaldırdığı tozdan, ilkelerimiz, duru ahlakımız, insan sevgimiz, geleneklerimiz görünmez oldu.
Herşey kalın bir toz tabakasının altında kalıp unutuldu.
Ama bakın ne demiş genç kadın,
- Ekvatorlu olduğunu unutma!..
Bu süreç zarfında gördükleri karşısında elli sene yaşlanan Türklerin tek düşündüğü de buydu.
-Türk olduğunu unutma...çdiyorlardı kendilerine,
Çocuklarını kimliği değiştirilmiş okullara, bin yıl önceki zihinlere şartlanmış öğretmenlerin, müdürlerin görev yaptığı kurumlara gönderirlerken...Türk olduğunu unutma diyorlardı.
Bayrakları yakılırken, yiğitleri toprağa düşerken, ada toprakları çalınırken, Milliyetçiliği sözde de olsa ayaklar altına alınırken, Türk diye bir ırk yoktur diye yılışan aşağılıkları dinlemek zorunda kalırken Türk olduğunu unutma diyorlardı evlatlarına.
Torunlarına Mete Han'ı, Alpaslan'ı, Oğuz Han'ı, Göktürkler'i, Dede Korkut'u anlatırken,
Atatürk andını, Cumhuriyet'in şarkılarını ezberletirken de söyledikleri buydu.
Türk olduğunu unutma diyorlardı büyükler, saçlarını okşadıkları küçüklere.
Ulusal kabiliyetleri ortaya çıkartan tabiattır. Ülkenin coğrafyası, iklimi, denizi, dağıdır.
Ama bu kabiliyetleri ve özellikleri harekete geçiren talih ya da talihsizliklerdir.
İnsanların kalplerinde başkalarının dertlerine katlanacak sabır ve güç her zaman bulunur. Asıl önemli olan başarmaya az kala hala inatla direnerek katlandığımız kendi dertlerimizdir.
Türk milleti ve onun kurucu babaları her güçlüğe dayanmışlardı.
Büyük bir değer yarattıklarının belirtisi olarak onlardan nefret edenlerin bile saygısını kazanmışlardı.
İşte bakın,
Bisiklet daha da hızlandı ama düze çıkmak üzere,
Üstümüz başımız toz toprak, yara bere, kanlar içindeyiz, yorgunuz.
Ama yine de Güneşe dönük yüzümüzde çırpınan Anadolu rüzgarlarının esenliği var.
''Korkma'' diye başlayan marşınızı hatırlayın,
Ve, göklere ulaşsa da feryadınız,
Türk olduğunuzu unutmayın!..