Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) projesi kapsamında ABD’nin istekleri eş başkanlıkça adım adım yerine getiriliyor. Gelecek ,2050,Gelecek 100 yıl, Medeniyetler Çatışması adlı futurist yayınlara baktığımızda Türkiye’nin ne kadar abartıldığını ve başını belaya sokması için şişirildiğini görüyoruz. Bu şişirilmeler sonucu eş başkan yelkenler fora Afrika’da, Güneydoğu Asya’da Müslüman toplumların ayağına giderek üslümanların liderliğine soyunuyor. Tabi gittiği ülkelerde çoğu insanımızın haritada yerini ve adını bilmedikleri yerler.
Suriye’de olaylar başladığında Esed ‘’Türkiye karışmasın’’ dedi. İran defalarca uyardı ‘’Siz bu işe karışmayın’’ diyerek. Rusya ve Çin keza karışmayın dedi. Öyle bir zihniyet ki ‘’realitelerden’’ çok uzakta ve dış politika yürütülüyor. 100-200 yıllık dış politika planlaması olan ülkelerin yanında Türkiye’nin yürütmekte olduğu dış politika ise hiç önemsenmiyor. Hani kırmızı çizgiler vardı, hani güneydoğu kırsalında duruma hakimdik. Soruların ve sorunların ardı arkası kesilmiyor. Saptırılmış, yandaş, gerçeklerden uzak yorumları ile gevezeler medyada bu dış politikayı yere göğe sığdıramıyorlar.
Suriye sınırında tampon bölge kurma hayali ile avunuldu, ne oldu bölge Kürt teröristlerin eline geçti. Ağabeylik yapıyoruz efelenmesi ile bugün için 80 bin Suriye’li güney illerimizde fing atıyor. Gelenlerin arasında El kaide militanı, ayrılıkçı teröristler, misyonerler, ajanlar, provakatörler. Sizin anlayacağınız Mülteci Kampını bile tecritten yoksun bir Türkiye ile karşı karşıyayız.
Adam mülteci: Türk bayrağını yırtıyor, polisi dövüyor, hır gür çıkarıyor. Fail yakalanmıyor, yakalanamıyor. Ne demek yakalanmıyor, yakalanmıyorsa acizlik var veya bilerek göz yumuluyor. Kamp değil anarşist yuvası burası. Hem memleketimde canın güvende olacak, hem bedava yiyecek, içeceksin hem de kolluk kuvvetlerine ve TC yasalarına karşı geleceksin. AKP Hükümeti yol yakınken bu sorunu çözmek durumunda. Yoksa arkası çığ gibi geliyor. Burada aktaramadığımız tehlikeli boyutlarda gelişmeler var.
Gelelim Hatay başta olmak üzere Kilis ve Gaziantep’e: “Mülteci” adı altında Türkiye’ye gelen silahlı adamlar Antakya’da cirit atıyor. Asker elbiseli, silahlı, yanlarında korumalarla tur atıyorlar. Oysa bunlar tam bir çapulcu ve ellerine hak etmedikleri bir değer ve fırsatlar verilmiş, adeta terör estiriyorlar…” İncirlik “planlama ve koordinasyon merkezi” ise, Hatay da artık ABD’nin Suriye konusundaki “operasyon merkezi” olmuştur. Sınır, silahlı gruplar için “yol geçen hanı” durumunda.
Mülteci kampından daha çok evlerde barınanlar var. Nasıl evlerde kalırlar, niçin kamptan çıkmasına veya yasadışı Türkiye’ye girişinr izin verirler. İşte bu aymazlığın bedeli Gaziantep’te bomba olayı ile yaşandı. Kampta kalanların kaydı vardır, kim oldukları bellidir belki ama evlerde kalanların ne olduğu, kimliği, ne yaptığı-ne yapacağı belli değil. Suriye uyruklu olmayanlar da vardır.
Esnafı canından bezdirmişler. Canlarının istediği restorana girip yemek yiyorlar ve hiçbir ödeme yapmadan çıkıp gidiyorlar. Esnafın artık patlama noktasına gelip de, “Yeter artık, yediklerinizin parasını ödeyin” dediğinde sürekli şu cevabı aldıklarını söylüyorlar: “Seninle sonra görüşeceğiz, biz burayı beğendik. Çok yakında senin bu restoran bizim olacak…” Bu öyle yaygın hale gelmiş ki, bakkalı, berberi, ayakkabıcısı vb. hepsi muzdarip ve korku içerisinde yaşıyor.
Sokakta silahlarını göstere göstere geziyorlar, halktan onlara bakan olursa da “Ne bakıyorsunuz? Canınızı yakarız” diyorlar. Esnaftan para ödemeden ya da çok az ödeyerek sıkı pazarlıkla birçok şeyi almak istiyorlar. Bir Suriyeli istediğini alamadığında cep telefonuna sarılıp, “Şimdi Recep’i arıyorum (Recep Tayyip Erdoğan’ı kastediyor), size haddinizi bildireceğim” diyebiliyor. Şu cürete bakın. Sen kimsin aslın çapulcu değil mi? Ya bunlara çanak tutanlara ne diyeceğiz?
Halkı bezdiriyorlar. Polisin Türk halkını değil, sanki vatandaşa karşı onları koruyacağı garantisi kendilerine verilmiş gibi hareket ediyorlar. Halkı sürekli polis çağırmakla tehdit ediyorlar. Sanki polis Türk polisi değil. Örneğin 5 TL’lik bir alış verişte “Al şu 1 lirayı ve sus, yoksa şırta’yı (polis) çağırırım” diyorlar.
AKP ve medyasının mezhep odaklı hedef gösterme ve nefret söylemi, Hatay’da ciddi boyutlara varmış durumda. Görülmeyen asıl tehlike ise Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa ve çevre illerinde olanlar. Bu yüzden adı geçen iller halkı diken üstünde. Mülteci görünüm bozguncular ve teröristler ‘Esad’ı hallettikten sonra sıra size gelecek’ diyerek halkı tehdit ediyorlar ve ne polisimiz ne de hükümetimiz buna karşı hiçbir şey yapmıyor”. Bu algıyı besleyen AKP ve onun medyası, Hatay halkını Alevi-Sünni diye kutuplaştırmayı başarıyor gibi. Bir taraftan “Alevi Esad, din kardeşlerimizi katlediyor” algısı yaratıldı, diğer yandan, “Aleviler silahlanıyor, Esad için savaşıyorlar” propagandası yapılıyor. Hatay’daki tüm Alevilerde ciddi bir tedirginlik yaratan bu atmosfer, sihirli bir el tarafından sosyal paylaşım sitelerinde derinleştiriliyor. Aynı tedirginlik Ermeniler başta olmak üzere diğer etnik toplumlarda da var.
Türkiye doğu ve güneydoğu illerinde terörle, Hatay ve çevresinde kendi kendine başına bela ettiği Suriye’den sızan çapulcularla mücadele ediyor. En kolay çözüm bile çözümsüz hale getirilerek yeni planlara Türkiye’nin evet demesi için zemin hazırlanıyor.
NOT: Bu yazının hazırlanmasında Hamide Yiğit’in katkıları olmuştur. Kendilerine teşekkür ederim.
Bahattin Ayhan
26.08.2012