Türkiye Politikası: 2 yanlış 1 doğruyu götürüyor !

Bahattin AYHAN

Türkiye Politikası: 2 yanlış 1 doğruyu götürüyor !

 

2002 sonrası Türkiye’de ki gelişmeler çok olumlu ve millete güven veren bir ortamda gelişirken çok güzel şeylerde yapıldı. Özellikle Özal’ın dışa açılma siyasetinin devamı olarak Türk insanı yurt dışına giderek ticari ilişkiler geliştirdi. Ne olduysa siyasi iktidarın ikinci dönem zaferinden sonra oldu.

 

Her zafer kazanan, kazandığı zaferi hazmedemez. Nitekim Türkiye’de böyle oldu. Önce Siyasi İslâm’ın temellerini sağlamlaştırmak için kuvvetli olan kurumların yok edilmesine başlandı. Ne dendi? ‘’Ya taraf olursun, ya bertaraf’’ işte ilk kopuş böyle boşladı. Ordu, Adalet, Eğitim gibi kurumlar haksız yere yerle bir edildi. Hız alınamadı. T.C harfleri resmi kurumlardan kaldırıldı. Ve daha bir sürü yanlışlıklar arka arkaya geldi….

 

Dış siyasette güzel açılımlar oldu. Bazı ülkelerle yapılan anlaşmalar doğrultusunda vizeler kalktı. İş dünyası ve turizm hareketlendi. Ekonomik istikrar sağlandı. Komşularla sıfır sorun diyerek çok iyi ilişkiler içine girildi. Ortadoğu’nun lideri Türkiye olacak imajı verilirken, örnek ülke olduğu vurgulandı. Ne kadar gurur verici bir tablo değil mi?

 

Zafer sarhoşluğu bütün iyi uygulamaları bir bir ortadan kaldırmaya başladı. Terör suçlularının ayağına mahkeme götürüldü. Teröristler aklandı. Adı açılım oldu. Açılımın sonuçları da bugünleri yarattı. Komşularla sıfır sorun yerini düşmanlığa bıraktı. Suriye, İran, Ermenistan, Rusya, Yunanistan ile sorunlar yumağı oluşturuldu. Zaferin yerini hatalar ve mağlubiyetler zinciri aldı. Geçen 14 senenin muhasebesi yapıldığında bunları anımsamak yeni çıkış yolları için belki bir ışık olabilir.

 

İyi ve kötüleri arka arkaya toplarsak ortaya çıkan tablo ‘’Mehter Yürüyüşü’’ yani iki ileri bir geri veya iki doğrunun bir yanlış tarafından ortadan kaldırılması şeklinde topallayan demokrasi, adalet, özgürlükler ve vurgunlar, yolsuzluklar Türkiye’yi yürüyemez, doğru yönetilmediği için yapılan yanlışlar düzeltilemez hale geldi.

 

Bir hafta sonra 2016 yılına giriyoruz. Yeni yıl hep umut ve iyi niyet kaynağı olmuştur. Kimse yeni yılın kötü olması için dilekte bulunmaz. Bizde iç savaşın sona ermesi, komşularla iyi ilişkilere dönülmesi. A’dan Z’ye bozulan siyasal, ekonomik ve barışın,  yönetim siteminin, devlet kurumlarının, hak ve özgürlüklerin yeniden dizayn edilerek özgürlükçü, demokrat bir düzene geçilmesi, dayatmalar son verilmesi gibi iyi dileklerimiz var.

 

Rusya ne yapabilir?

 

Durduk yerde ve eni konu hesaplanmadan uçak düşürülmesi olayı Türkiye’nin dış politikasını hezimete uğratmış durumda. Nitekim yandaş gazete yazarları da kıyısından köşesinden bu yanlışlığa kapalı olarak değiniyor ve ‘’Yeni başlangıç’’ diyorlar. Evet yeni başlangıç. Sararmış sayfaları karıştırdığımızda geçmişte Rus Knezlikleri Türklere vergi vererek hayatlarını idame ettiriyorlardı. Altınordu Devletinin dağılması sonrası oluşan Türk hanlarını da zaman içinde karadelik gibi yutarak ortadan kaldırdılar. Orta Asya’ya girdiler ve Orta Asya Türklerini esir aldılar. Esaret hâlâ sürmektedir. Rusların girdiği yerden çıktıkları vâki değildir. Şimdi Suriyedeler. Yüzyıllardır emelleri olan sıcak denizlere ulaşma emellerini adım adım gerçekleştiriyorlar. Bu bağlamda Türkiye’yi de her gün yeni bir kıskaca alıyorlar. Ekonomik yaptırımlar yanında siyasi baskı ve yaptırımları uygulamaya başlıyorlar.

 

Rusya Suriye’de kalıcı ve temel komşu, Ermenistan’la yeni anlaşmalar yaparak kuzeyden de Türkiye’yi abluka altına alarak adım adım ilerliyor. ABD ve AB Rusya’nın Suriye’de kalıcılığına göz yumuyor. Rusya o kadar ileri gidiyor ve artık iç işlerimize de burnunu sokacağının sinyallerini veriyor. Rus yetkili Erdoğan ne zaman istifa edecek? diye soruyor. Bu ne demek gelecek günlerde dış siyasetinizde olduğu iç siyasetinizde de etkin olacağız demektir. HDP genel başkanı koşarak Rusya’ya gidiyor ve ilgi görüyor. Olumsuzlukları arka arkaya sıraladığınızda Türkiye var olan yalnızlığını izolasyona doğru götürüyor. Biz ise hiçbir şey yokmuş gibi yayılmış durumdayız. Güneydoğuda savaş var, İşid ve PKK denen terör örgütlerinin katliamları var. İlçeler ve kasabalar yerle bir ediliyor. Ekonomik kriz artık inkar edilemeyecek düzeyi bile aştı. 2016’dan ne dileyebiliriz? Derseniz ‘’Allah Türk Milleti’ne sabır versin’’ diyoruz. İki yanlış tüm doğruları götürmemesi umuduyla yaşıyoruz.