Türkiye’nin etnik yapısı ve Stratejik Göç Mühendisliği

Nizamettin YILDIRIM

Türkiye üzerine sessiz sedasız sinsi bir plan işletiliyor.

Hedeflenen, demografik yapıyı değiştirmek, Türk kimliğini etkisizleştirmek.

Özellikle siyasal alanda belirleyici olmaktan çıkarmak.

"Seksen milyonu aşan bir nüfusta bu nasıl olur?" diyenleriniz olabilir.

Şimdi olayı inceleyelim.

Resmi rakamlara göre Türkiye’de doğum hızı hızla düşüyor. TÜİK’in verilerine göre 2001 yılında 2.38 iken, 2019 yılında 1.88'e düşmüştür. Kısaca insanlar artık çok çocuk sahibi olmak istemiyorlar. Bunun sebeplerinin en başında da ekonomik durumları ve eğitim düzeyinin artmasıyla daha bilinçli olmaları geliyor.

Buna karşılık göçmenler arasında doğurganlık hızı iki katından fazla.  

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Projenin yararlanıcı kurumu T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’dır.

Araştırmanın başında buradaki bilgilerin TÜBİTAK’ın görüşlerini yansıtmadığı açıklanmakta. Neden bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydular, acaba sonuçlar beklediği gibi olmadığı için mi?

Bu çalışmanın kapağındaki bilgiler şöyle.

2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması Suriyeli Göçmen Örneklemi,

Temel Bulgular, 

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara,

Türkiye Mali kaynağı sağlayan: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)

“1007 Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı”,

Müşteri Kurum: T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Ankara,

Türkiye Kasım 2019

Göçmenler, özellikle Suriye kökenliler üzerinde yapılan araştırmada 2017 yılı itibarıyla 15-49 yaşlarındaki kadın başına doğumlar Toplam doğurganlık hızı 5,3, Toplam istenen doğurganlık hızı 4,2 dir.

Rapordan bazı rakamlar da şöyle.

Türkiye’de Suriyeli göçmen hanehalklarında ortalama hanehalkı büyüklüğü 6,0 kişidir.

Suriyeli göçmen nüfusun %45’i 15 yaşın altındadır.

65 yaş veya üzerinde olan kişiler bu nüfusun %2’sini oluşturmaktadır.

Günümüzde, Türkiye’de Suriyeli göçmen bir kadın ortalama 5,3 çocuk doğurmaktadır.

En yüksek yaşa özel doğurganlık hızı, 20-24 yaş grubunda gözlemlenmiştir (20-24 yaş grubundaki 1.000 kadında 312).

Genel doğurganlık hızı (15-44 yaş grubundaki 1.000 kadın için) 203, kaba doğum hızı (1.000 kişi için) ise 42'dir.

15-49 yaş grubundaki Suriyeli göçmen kadınların yaklaşık %14’ü araştırma tarihinde gebedir ve 40-49 yaş grubundaki kadınların ortalama canlı doğum sayısı 5,5’tir.

Toplam doğurganlık hızı eğitimi olmayan veya ilkokulu bitirmemiş kadınlarda en yüksek iken (5,8),

lise veya üzeri eğitimi olan kadınlarda en düşüktür (4,1).

2018 TNSA Suriyeli Göçmen Örneklemi sonuçları, geriye dönük olarak toplam doğurganlık hızında erken yaş gruplarında artış ve ilerleyen yaş gruplarında bir düşüş olduğunu göstermektedir.

Bunda ne var, onların çocuk sahibi olmaları bizi ilgilendirmez diyebilirsiniz ama maalesef ilgilendiriyor. Yasalar gereği Türkiye’de doğan yabancı uyruklu bir çocuk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı hakkını kazanıyor. Bunlar bir gün ülkelerine bile dönseler, seçim zamanında bulundukları ülkelerde kurulan seçim sandıklarında oy kullanabilecekler.

İçişleri bakanı Süleyman Soylu, Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı’nda uluslararası göç konusuyla ilgili açıklamalarda bulunarak, Türkiye’de Kasım 2018 itibarıyla 405 bin 521 Suriyeli çocuğun doğduğunu aktardı. Bu güne kadar artarak da devam ediyor. Çok kısa bir süre sonra milyonu aşacaklar.

Sadece Suriye uyruklular da değil. Türkiye’de tam 125 ülkeden mülteci var. Haydi Suriye’de savaş bahanesi var, diğer ülkelerde ne var? Kaldı ki bu insanlar bayram kutlamak için memleketlerine rahatça gidebiliyorsa savaş bahanedir.

Halkın çok büyük bir kısmının göçmenlere karşı olmasına rağmen, bunların Türkiye’de kalmalarına göz yuman iradenin aslında 15-20 yıl ilerisi için hazırlık yaptığı ortadadır.

Milyonu aşan bu grup gün gelecek ülkemizde iktidarı belirleyecek. Türk kimliğinin etkinliği kırılacak. Artık Türkler çoğunluk bile olsalar iktidarı belirleyemeyecekler.

Bu iyimser görüş. Daha da beteri var, Allah korusun bir kargaşa halinde bu gruplar da bir güç ve fraksiyon olarak karşımıza çıkacaklar.

Efendim bunlar Müslüman kardeşlerimiz masalı da bu günlerde tutmaz. Çünkü doğu Akdeniz'de Müslüman dediğimiz devletler karşı cephede yerlerini çoktan aldılar.

Uyan artık, atalarımız boşuna dememiş "Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur" diye.

Not: 30 Ağustos Zafer Bayramının 98. yılı kutlu olsun.