Türkiye'nin tadı tuzu & sağlığı

Mustafa HALİLOĞLU

Eskiler hoşlanmadıkları bir şey için "Tuzsuz aş gibi veya tadım tuzum yok" derler, beğendikleri bir şeyi de anlatırken "tadı tuzu yerinde" ifadesini kullanırlardı. Tuz sofralarımızın lezzet kaynağı şüphesiz. Ancak klasik sofra tuzları yani Sodyum klorür (NaCl) insan sağlığı için adeta zehir hükmündedir. Doktorların üç beyazdan kaçın dedikleri un, şeker ve tuzdur. Normal sofralarda kullandığımız 1 gram tuz 21 gram suda erimektedir. Aşırı tuz tüketimi haliyle insan vücudunda ödemlere şişmelere sebep olmaktadır. Tuzdan vazgeçme şansımız yok.. Ancak değeri henüz keşfedilmemiş ve ticari kaygılarla hep ikinci plana itilmiş, lobiler yapılarak gözlerden uzak tutulmuş bir tuz çeşidi var. Kaya Tuzu. Kaya tuzu başlı başına bir besin maddesi. İçerisinde insan vücudunun ihtiyaç duyduğu 82 mineral bulunuyor. Ve 1 gram kaya tuzu 1 gram suda eriyor. Ticari kaygılar, lobi faaliyetleri, troller ve pazarlama eksiklikleri gibi sebeplerle Kaya Tuzu hak ettiği değeri şimdilik görmüyor. Ancak sağlığına önem veren her bireyin sofrasında kaya tuzunu tercih etmesi gerekiyor.

Bunları neden anlatıyorum. Çünkü bu stratejik maden Türkiye'de bol miktarda var. Hatta dünyaya yetecek kadar var. İç Anadolu'nun şirin kenti Çankırı'da Hititler döneminden bu yana 5000 yıldır işletilen bir tuz maden ocağı bulunuyor. Tuz mağarası yıllar içerisinde tuz çıkarıla çıkarıla dağın altında devasa bir labirent halini almış. İçerisinde kamyonların gezdiği, onlarca kilometre uzunluğunda mağaralardan bahsediyorum. Yıllar önce mağara içerisinde bir hırsızlık olmuş ve günlerce çalınan kamyon bulunamamış. Büyüklüğü anlamak adına şu bilgiyi de vereyim; Kamyonlar mağara içerisinde damperlerini kaldırarak rahatlıkla gezebiliyorlar.

Ve bu işletmeler halen çalışmaya devam ediyor. Ancak çıkarılan tuz kış aylarında yollara serpiliyor. Sanayide kullanılıyor. Tuzdan ayrışan özel kil maalesef atık diye dökülüyor. Sofra tuzu şeklinde tüketim ise maalesef çok az. Devletin sağlık politikası olarak bu konuya mutlaka bilimsel olarak el atması, Kaya Tuzuna sahip çıkması gerekiyor.

Buraya kadar anlattıklarım işin bir boyutu ve ilgililerine havale ediyoruz. Kaya tuzunun bir başka özelliğine daha değinmek istiyorum. Ülkemizde 4 milyon 300 bin dolayında kronik astım hastası bulunuyor. Dünyada ise astım hastası sayısı 300 milyonun üzerinde. Çankırı Tuz Mağarasını yarım saat gezip dışarı çıktığınızda nefesinizin değiştiğini hissediyorsunuz. Ciğerleriniz şişiyor, bronşlarınız açılıyor. Nefes almanın keyfini sürüyorsunuz. Polonya Wieliczka ve Azerbaycan Nahçıvan gibi bir çok ülkede Tuz Mağaraları hem turizme açılmış, hem de  astım hastalığının tedavisinde kullanılıyor. Maalesef biz ülke olarak elimizdeki böyle bir imkanı bu günü kadar kullanmamışız. 3-5 yıldır Çankırı'daki Tuz maden sahasındaki mağaraların bir bölümü turizme kazandırma çalışmaları yapılıyor. Maden çıkarılma işlemi bitmiş bazı galeriler Çankırı Belediyesi'ne tahsis edildi. Belediye, Çankırı Tuz Mağarası’nın da astım başta olmak üzere üst solunum yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılabilmesi için Çankırı Karatekin Üniversitesi’nden 3 profesörle çeşitli çalışmalar yapılıyor. Hocalarımız bu bilimsel çalışmalardan sonra klinik araştırmaları tamamlayarak mağaranın sağlık turizmine kazandırılmasını hedefliyorlar. Bu çalışmaları yakinen takip ediyoruz.

Astım ve üst solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisi için ille de Tuz Mağarası gerekmiyor. Kaya tuzu ile oluşturulmuş tuz odaları da benzer işlevi görüyor. Bu fikirden yola çıkan bir ekip, Çankırı'da çok güzel bir proje hazırlamış. Çankırı'nın kaderini değiştirecek, Çankırı'yı sağlık alanında bir dünya şehri yapacak bu proje kısa bir süre sonra gün yüzüne çıkacak. Türkiye'nin tadı tuzu olan Çankırı, Sağlık Turizmi alanında da kendisinden söz ettirecek. Yakın bir zamanda ayrıntılarını sizlerle paylaşmayı ümit ediyorum…