15 yıldır ÜLKEMİZİN “batıyla doğu arasında” durduğu yeri tam olarak bileniniz var mı?
Ülkemizi yönetenlerin marifeti olsa gerek; Nerede durduğumuzu, yönümüzü, nasıl ilerleyeceğimizi bilemiyoruz. Zaman zaman batı kapısında oluyoruz, zaman zaman da Ortadoğu siyasetinin gel-gitleri neticesinde bir sarhoşluk haline düşüyoruz.
Aslında ülke siyasetinin belirlenmesinde dış konjonktürten daha etken iç dinamiklerin dengesidir. Bir Millet kim olduğunu, dünya siyaseti içinde nasıl bir yer edinmek istediğini, kendi ilkeleri ve kırmızı çizgileriyle ortaya koyabilmelidir.
(Bu aynı zamanda partiler üstü olarak ele alınması ve işlenmesi gereken bir devlet politikasıdır.)
Lakin bütün bu gerçekler son yıllarda göz ardı edilmiş, iktidar mevcudiyetini korumak ve devamlılığını sağlamak adına, bırakın bir yer ve yön belirlemeyi ülkemizi bir bilinmezliğin içine sokmuştur.
Cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan millileşme hareketi yok sayılmış, ülkemiz özelleştirme ve küreselleştirme gibi iki sömürü ağının içine düşürülmüştür.
İktidar tarafından bilinçsizce yapılan siyasi uygulamalar; özelleştirmeler, batılılaşmanın gereği diyerek sürdürülen bir çok sivil projeler, “küresel güçlere” teslimiyetin de zeminini oluşturmuştur.
Nereden nereye?
Bir ülke iki yöntemle ele geçirilir. Ya silahla ya da kültürel değerleriyle birlikte, kendi iç ve MİLLİ kaynaklarını kaybedince…
Toplumun bağışıklık sistemini oluşturan MİLLİ düşünce ve MİLLİ tavrın bozulması; kültürel yozlaşma, dini inancımızı temelinden sarsacak uygulamalar ve fetvalar, ülkemizin hastalıklı bir bünyeye sahip olmasına sebep olmuş, bu da dışardan gelecek bir virüse karşı mücadele etme gücümüze büyük zarar vermiştir.
Kendi geleceklerine ve menfaatlerine göre siyaset yürütenlerin, tamamen yabancı unsurların memnuniyetine yönelik bir plan, program içinde olanların, ülkeyi götürdükleri yer bellidir. Uçurum!
ŞİMDİ Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını, tecrübelerini, bilgece düşünce ve öğütlerini ciddiye alma zamanıdır. Kimliksiz ve vizyonsuz bir siyasetle dış güçlere karşı milli bir varlık ortaya koyamayacağımızı, nihayetinde olabileceklerin ülkemize çok ağır faturalar olarak geri döneceğini herkesin bilmesi gerekir. Bu milleti yeni bir kurtuluş destanı yazmaya itebilir.
Türk Milletinin böyle bir tehlike içine girmemesi için “ahlaktan eğitime, tarımdan dış siyasete” ilk etapta ve derhal, MİLLİ OLMA ÜLKÜSÜNE “CAN SİMİDİ” gibi sarılmamız ve “milli bilinci” toplumda yeniden ihya etmemiz gerekmektedir.
Siyaset alanında ki karar vericiler ile ülke yöneticileri de, durdukları yeri bu ülküye göre düzenleyip, ÜLKEMİZİ hangi yöne taşıyacaklarını açık ve net ortaya koymalılar.
“Büyük SORUNLAR küçük adımlarla çözülür.”
MESELE yeriniz ve yönünüz, ülkeyi nereye taşıyacağınız. Hepsi bu!