“Ülke yanıyor, cumhuriyetin damarları kopartılıyor”

Rıfat Serdaroğlu, Türk Milletine birlik ve beraberlik çağrısında bulundu. Serdaroğlu, cumhuriyetin damarlarının kopartıldığını ifade ederken, “Ülkemizi ‘Dar-ül Harp’ olarak gören Badem İktidarına karşı bir araya gelemezsek, neye karşı birleşeceğiz?” dedi.

Eski bakan Rıfat Serdaroğlu, kendisine ait internet sitesinde, gündeme dair çarpıcı yazılarına devam ediyor. Serdaroğlu, Türk Milletine birlik ve beraberlik çağrısı yaptığı son yazısında, ülkenin zor bir dönemeçten geçtiğini belirtti, “Ülkemizi Dar-ül Harp” olarak gören Badem İktidarına karşı bir araya gelemezsek, neye karşı birleşeceğiz?” ifadelerini kulandı.

İşte o yazı:

AKREPTEN KORKMAYAN KARINCALAR

Bu karikatür günümüzü öylesine güzel anlatıyor ki! Sizlerle paylaşmak istedim.

Karıncalar gibi bir araya gelirsek, akrepten de onun zehrinden de kurtulabiliriz…

Türk Milleti olarak şimdiye kadar ülkemiz, demokrasimiz, lâik Cumhuriyetimiz, hukuk ve özgürlüklerimiz için bir ve beraber olabildik mi?

Cumhuriyetin temel değerlerinde aynı şeyleri düşündüğümüz, aynı çağdaş ve gelişmiş Türkiye’yi arzuladığımız halde, bu amaç için beraber olabildik mi?

Maalesef olamadık! Sen eskiden solcuydun, sen sağcıydın, sen Demirelci idin, sen Ecevitçi idin! Artık bu defterleri kapatmak zamanı hala gelmedi mi?

İçinde bulunduğumuz sıkıntılara ve ortaçağ kafalı AKP tarafından sürüklendiğimiz “Federe İslam Devletine” karşı, tıpkı beyin felcine yakalanmış gibi sadece seyrediyoruz!

Sanki görmezden geldiğimiz belaları çocuklarımızın, torunlarımızın da görmesini ister bir halde, film izler gibi seyrediyoruz…

Bu ülke yıllarca emperyalist devletlerin oyunlarına alet oldu.

Bu oyunları bozmak, gerçekleri Türk Milletine anlatmak hiçbir siyasetçinin ya aklına gelmedi ya da yürekleri yetmedi!

Kimi, emperyalist devletlerin “Has Adamı” anlamına gelen “Eşbaşkanları” oldu, kimi “Kürt Devletine” giden yolun taşlarını döşedi, kimi de önceliği hizmete verip susmayı tercih etti…

Devletler, bir ülkeyi soymaya karar verdiklerinde aynı planı uygular.

-Önce o ülkenin ekonomisini zayıflatıp, IMF’ye veya uluslararası tefecilere muhtaç hale getirirler.

-Sonra, içerden bir maşa bulamazlarsa güvendikleri bir adamı gönderip, hükümeti ele geçirirler.

-İstedikleri yasaları kabul ettirip, ülkenin kaynaklarını sömürürler.

-Hukuk Devletini yerle bir ettirir, kendi adamlarına diktatör gücü verirler.

-Topluma korku salıp, önemli kişileri tutuklatırlar. (İlker Başbuğ-Aydınlar-Gazeteciler-Yazarlar-Sanatçılar)

-İlk olarak, kendi alacaklarını, en yüksek faizle tahsil ederler.

-Sömürecek bir şey kalmayınca da kullandıkları adamlarını yok ederler. (Saddam-Kaddafi-Bin Ali gibi)

Değerli Okurlar;

12 Eylül 1980 öncesi bu ülkenin çocukları birbirlerine kırdırılmadı mı?

Sağ ve sol görüşlü çocuklarımızın hepsinin hedefi aynı değil miydi?

Hepsi tam bağımsız Türkiye, gerçek demokrasi, ülke kaynaklarının verimli kullanılmasını istemiyor muydu?

Aynı amaca ulaşmak isteyen çocuklarımız, emperyalistlerin ve din devleti isteyen odakların elemanları tarafından terörize edilip birbirlerine kurşun sıkmadılar mı? “Nato Paşaları” bu durumu bilerek seyretmedi mi?

11 Eylül günü, Ankara’da patlayan 72 bomba ve çeşitli terör eylemleri, nasıl oldu da bir gün sonra sona erdi? (Tıpkı 15 Temmuz’un ertesi günü yüz binden fazla insanın meslekten atılması veya tutuklanması gibi. Sadece bu isimleri alt alta yazmak bile 15 gün süreceği halde, nasıl oldu da bu kişiler bir günde güvenlik güçleri tarafından bulundu?

Yakın tarihimiz ibret alacağımız o kadar çok olayla dolu ki görmemek için kör olmak gerekir.

Karıncaların yaptığını yapmalıyız! Yeni bir sayfa açıp bir araya gelmeliyiz.

Çünkü ülkemiz yanıyor, cumhuriyetimizin damarları teker-teker kopartılıyor. Esas “beka sorunu” budur! Tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesi gibi!

Ülkemizi “Dar-ül Harp” olarak gören Badem İktidarına karşı bir araya gelemezsek, neye karşı birleşeceğiz?

Büyük Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı öncesi, emperyalist devletlere karşı organize ettiği Çoban Ateşi Hareketinin benzerini bu amaçla kurduk.

Sayımız kısa zamanda yüz binleri aştı.

Emperyalizmin, faşizmin karşısında kaya gibi duruyoruz…

23 Şubat Cumartesi günü İzmir’de çok güzel bir toplantı gerçekleştirip, saflarımızı sıklaştırdık.

Zaman sağ-sol, o parti bu parti zamanı değildir. Mevcut partilerin kendilerinden başka hiçbir şeyi düşünmedikleri, çözüm üretemedikleri de artık anlaşılmıştır.

Bunların hepsini, başta klasik siyasetçileri ve Genel Merkez partilerini tarihin sayfalarına gönderip, Türk Milletinin genç beyinlerini devlet yönetimine getirmek zamanı gelmedi mi?

Ne dersiniz? Yapabiliriz değil mi?

Sağlık ve başarı dileklerimle…