MHP konısunda halkı çıktım. Bir süre önce “Devlet Bahçeli’ye Açık Mektup” başlığında bir yazım bu gazetede yayınlandı. Bu yazımda “Akp medyasının sizi nasıl parlattığını görmüyor musunuz“ diye sormuştum. Sonra da şöyle devam etmiştim:
“Yanlış yolda olduğunuzu bari buradan anlayın. Allahtan vahiy mi bekliyorsunuz. O koltukta ne var anlamıyorum. Yirmi yılda ilk kez Türk milletine hizmet fırsatı elinize geçti, bu fırsatı kaçırmayınız.”
Pek çok kişiden beğeni aldım. Bir okurum şöyle yorum yaptı:
“….Bu bir görev. Arkadaşı uyarmak gerek. bu kadar anut bir lider düşünemiyorum. onun bu inadı yüzünden tepemizdeki kara bulutlar asla dağılmayacak. Gurup konuşmasını dinledim. vatan millet Sakarya... Kardeşim memleket elden gidiyor. "Teslim etmeyeceğim" diyor. Elde ne kaldı ki, neyi teslim etmeyeceksin. beynine kan gitmiyor galiba.”
Bir başka okurum ve bir başka yorum.
“Allah sizden razı olsun Sayın Zeynel Kozanoğlu ağabeyim. İçinde bulunduğumuz duruma Sayın Devlet Bahçeli'nin nasıl katkı verebileceği, uygun lisanla ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi... Teşekkür ederim”
Bir tek kişi, kendisini “ülkücü” diye tanımlayan bir kişi yazıma tepki gösterdi. Benim yazdığım üslupla karşı çıksaydı, elbette bu karşı çıkışa saygı duyulurdu ama, bu kişi bana “Senin beynin sulanmış” demeye kadar ahmaklığını sürdürdü.
Neymiş, “lidermiş ve ülkücü ölürmüş de liderinin izinden ayrılmazmış.”
Arkadaşım! Lider vardır, lidercik vardır. Liderin değeri sırf oturduğu koltuktan gelmez. Liderin liderliği kendi yapısından, kendisine özgü üstün yeteneklerinden gelir. Pek hayranı olduğunuz Osmanlı’dan örnek vereyim. Sultan İkinci Mehmet adlı delikanlı o koltukta oturduğu için mi İstanbul’u alabildi? Yoksa kendi kişisel başarısı nedeniyle bu zaferi kazamdı da Osmanlı İmparatorluğuna giden yolu mu araladı?
Devlet Bahçeli ne yaptı? Burada kimileri “Peki sana ne? Sen kim oluyorsun?” diyebilir. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında bu aptalca bir değerlendirmedir. Efendiler, Türkiye’miz enginde seyreden bir gemi… Bir yalnız gemi.
Gemiyi fareler basmış. Sağdan soldan binlerce fare, akla gelmedik yollar bularak gemiyi batırmaya çalışıyor. Gemi batarsa ben de batacağım. Bu farelerin çabasını durdurmayı başaracak tek kişi var. “Fareli geminin kavalcısı” olmaya aday tek kişi.
Bu kişi Devlet Bahçeli’dir. Dünya biliyor ki, ondan başkası değildir.
Umarım Fareli köyün kavalcısı başlıklı masaldan haberin vardır.
Uzun lafın kısası ülkücü olmak önemli değil. Adam olmak önemlidir. Üstelik adam olarak bilinmek önemlidir. Adamlık da seksen yaşında kişilere sövmekle elde edilemiyor. Sen kendi çöplüğünde belki bir şey yerine geçiyorsun ama o yer yer değil bunu bul.
MHP örgütü Devlet Bahçeli’den kurtarılabilirse şahlanacak. Türkiye’nin ülkücü gençlerinin başı bugüne oranla daha dik, dimdik hale gelecek. Ve asıl olan da şu ki, Türkiye’ uçurumun başından dönecek. Bu gerçeği körler bile görüyor.
Benim “Beynim sulanmış” lığına gelince MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında düşündüklerimin yanlış çıkması halinde ve Türkiye’nin şu uçurumun kıyısından döndürülüp selamete ulaştırılması yolunda Bahçeli’nin önayak olması halinde, yemin ederim ben beyinsiz kalsam da gam yemeyeceğim.
Çünkü ben şuna inanıyorum:
“Bugün için seksen yaşındayım ve yüzde yüz beyinsiz kalsam bile yine de toplum içinde beyninin bütünüyle boy gösteren pek çok kişiden daha bir ustalıkla ve daha bir rahatlıkla ömrümün geri kalan kısmını tamamlayabilirim.”