Osmanlı İmparatorluğu'nun hasta adam durumuna düşmesinden sonra, Osmanlı'yı nasıl ayakta tutarız düşüncesi yaygın hale gelmiştir. Bunları şu başlıklar altında toplayabiliriz.
- Osmanlıcılık 2-İslamcılık 3-Batıcılık 4-Türkçülük
Bu akımlara kısaca göz atalım.
Osmanlıcılık: Din, dil, ırk ayrımı gözetmeden Osmanlı vatandaşlarını (Tebaa) bir arada tutma (eşit vatandaşlık) düşüncesidir. Bu düşünce Osmanlı devletinde huzur içinde yaşayan gayrı Müslimlerin isyan ederek devletlerini kurmasıyla iflas etmiştir. Böylece Genç Osmanlılar hayal kırıklığına uğramıştır.
İslamcılık: İslamcılık ikinci Abdülhamid döneminin en belirgin politikasıdır. Amaçları Müslümanları halifenin (Padişahın) etrafında toplamak istiyorlardı, özellikle Balkanlarda halkı Müslüman olan yerlerin Osmanlı'dan ayrılmamalarını düşünüyorlardı. Balkan Müslümanlarının Osmanlı'dan ayrılmaları ve Birinci Dünya savaşında Arapların İngilizler'le birleşerek Türk milletine ihanet etmesi sonucu bu düşünce de tarihin tozlu sayfaları arasında yerini aldı.
Batıcılık: Karlofça Antlaşmasıyla birçok toprağını kaybeden Osmanlı İmparatorluğu batının üstünlüğünü kabul etti. Batıdan bilim teknoloji alarak batıya karşı koymaya çalışıyordu. Bazı ıslahatlar yapıldıysa da Osmanlının çöküşüne engel olunamadı. Bu düşünce içtihat Mecmuasının etrafında gelişti ve son buldu.
Türkçülük: Osmanlı İmparatorluğu dağılınca Türk milleti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Türk aydınları baktılar ki artık Osmanlı'yı meydana getiren milletleri bir arada tutmanın imkânı yok. Onlarda Türklerin ve Müslüman ahalinin yoğun yaşadığı Türkiye’yi elde tutmak ve Türk milletini yok olmaktan kurtarmak için mücadeleye giriştiler. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere Türk milleti bağımsızlığını elde etmek için çok acı bedeller ödedi ve bunun neticesi Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Netice olarak Türk milliyetçiliğini temel alan bir devlet, devletler cemiyetindeki şerefli yerini aldı. İlelebet var ol mayada devam edecek. Devletimizi kuran şehit ve gazilerimizi ve Türk milliyetçiliğinin fikir babaları Yusuf Akçura’yı, Zeki Velidi Togan’ı, Ziya Gökalp’ı, Mehmet Emin Yurdakul’u, Ömer Seyfettin’i… saygıyla anmadan geçmeyeceğim.
Günümüze gelirsek, günümüzde hâlâ İslamcılık akımının peşinden gidenler sanki Osmanlı İmparatorluğunu Türk milliyetçileri yıktı gibi bir düşünceyle her fırsatta Türk milliyetçilerine düşmanlık ederek kin kusuyorlar. Ümmetçilik tarihin hiçbir döneminde istenildiği gibi bir birlik sağlamamıştır. Güçsüzler varlıklarını korumak için güçlünün etrafında toplanmışlar güçlü gücünü kaybedince her millet kendi yolunu çizmiştir.
En yakın örneği Osmanlı İmparatorluğudur. Derinlemesine incelenirse önümüze çok acı olaylar çıkar. Asrı sadet diye andığımız dört halife devrinde bile Hz. Ebubekir hariç üç halife görevinin başında şehit edildi. Sıffın savaşını, Kerbela Olayını (katliamını) nereye koyacağız. En yakın tarihte İran-Irak Savaşı için ne diyeceğiz? Günümüzde Irakta, Suriye de, Libya da, Yemendeki iç savaşları nasıl açıklayacağız? Hayatın ve tarihin gerçeklerini inkâr ederek dış güçlerin oyun diye mi açıklayacağız? Müslüman ülkelerindeki adaletsizliği, hukuksuzluğu görmeden nasıl çözüm arayacağız? Baştaki basiretsiz kralları, aşiret toplumlarını bu kanlı mücadelede nereye koyacağız?
Kıbrıs Barış Hareketinde, Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgal edilmesinde, hangi Müslüman devlet Müslümanların yanında yer aldı? Filistin lideri Yaser Arafat "Ermeniler de bizim gibi ezilmiş halktır, bu yüzden Ermenileri destekliyoruz" demedi mi? Yine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı yapmış Turgut Özal "Azeriler Şii’dir İran yardım etsin" demedi mi? Ayetullah Hamaney Karabağ savaşında "Ermenilere yardım ettik, Türkler başarılı olsaydılar Tebriz’de alırlardı" diye açıklama yapmadı mı? Örnekleri çoğaltmak mümkün. Demek ki her millet kendi milli menfaatini gözetiyor. Bazen milletlerin talihsizliği olarak, millet kavramını içine sindiremeyenler başa gelse de bu hakikat değişmiyor. Günümüzde Ümmetçilik adı altında Türk milletini Arap kültürü ile etkisizleştirerek köklerinden koparmaya çalışıyorlar ama nafile. Her geçen gün Türk milliyetçiliği gelişerek yoluna devam edecek.
Şimdi Türk milliyetçiliğini ayakları altına alan zatı muhteremlere şunu hatırlatalım Türk milleti ve Türk milliyetçiliği hiç kimsenin gölgesine sığınarak günümüze gelmemiştir, hiç kimsede Türk milliyetçilerini ayaklarının altına alamaz. Türk milliyetçiliği er meydanlarından, irfan deryasından, ilim pınarından ve asil bir soydan binlerce yıl mücadele vererek günümüze gelmiştir. Soyu bedel ödemeyenler Türk milliyetçiliğini anlayamaz anlamaya çalışsa bile geçmişin ezikliği içine sindirmesine engel olur. Mahkeme kararına rağmen ‘’Andımızı’’ yasaklayanlar, sizler bugün varsınız yarın yoksunuz, ileride gelecek bir milli hükümet andımızı mutlaka okullarda okutacaktır. Türkiye’nin doğusunda hayatı geçmiş emekli bir öğretmen olarak şuna şahitlik ederim. Yıllarca doğuda görev yaptım Andımız'dan rahatsız olan birisine rastlamadım. Sadece PKK’nın karşı çıktığı bir olaydır. Milliyetçilik nedir? Kısaca milli mukavemeti artırmaktır. Yani birliği beraberliği güçlendirerek gelebilecek tehlikeleri yok etmektir. Bundan kim neden gocunabilir. Milletlerin mukavemetini artırmak için şu unsurlara önem verilir.
İnsan kaynakları: Eğitimli birbirine bağlı vatan ve millet sevgisi ile dolu olmasını sağlamak.
Kültürel dayanışma: Diline dinine örf ve âdetlerine sahip çıkarak gelişmelerini sağlamak gelecekte birlikte ve ortak bir vatanda yaşamanın önemini kavratmak.
Ekonomik durumun güçlü olması, bilim ve teknolojide ileri düzeye geçmek, tarımda en az kendine yetecek düzeyde olmak. Bunun gibi başka unsurları da yazabiliriz.
Şunu açıkça yazmak zorundayım, milliyetçiliğe düşman olanlar günü gediği zaman isteseler de istemeseler de milliyetçilerin yolundan yürümeye mecburlardır. Milliyetçilik aklın ve irfanın sonucu ortaya çıkmıştır. İnsanlık var oldukça Türk milletine yol göstermeye devam edecektir.
Son sözlerim, Tanrımıza hamdolsun Türk milleti var olsun; Türk düşmanları kahrolsun.