Sen bir yamacında mekân tutmuşsun,
Ben diğerinde aynı dağın
Çarkımızı çeviren rüzgâr bir
Zahirimiz yanıltsa da görenleri
Döndüğümüz diyar bir
Gam olmasın tepelerin derdi, dağlar bizim
Günler, aylar, yıllar ne ki, çağlar bizim
Boğaz’dan, bir gurub vakti sandala bin
Arkanda kararan, önünde pul pul kızaran sular
Yanında, semaverden çay dolduran eşin
Kıskanç martıların çığlığına aldırmadan
Böyle bir Gemlik seyahati düşün
Aklında ne yetim kalsın ne dul
Kanayan bütün yürekleri at içinden
Biriken her acıyı, alnından ter gibi sil
Ömer’ce yüklere talip olma artık
Devir o devir değil
Bir günlük, bir vakitlik sade kendin ol
Paydos de cihanın cümle çilesine
Kapat gönül kapını yâd’a
Bir günlük böyle yaşa böyle kal
Kalabilirsen dünya’da
Bir gurub vakti böyle git, ama çabuk dön
Bilirsin, çiçeksiz bahçe mahsundur
Gece-yarısı, sabaha karşı olsa da çık gel
Ziyan yok, uykumuz bölünsün sesinden
Zevk alınır bulut gürlemesinden
Gülen yüzün uzak kalmasın bizden
Sabah- akşam selâm ver, hatırımızı sor
Tiryâkin olmuşuz gerçek bu
Sensiz tadımız kalmıyor dostum,
Vefâsızlık etme olur mu?