Bu kitap neyi anlatıyor?
- İnsanları bölüp birbirine düşüren bahanelerin, iç savaşlara dönüştürülmesine nasıl engel olunur? Bunu anlayan ve uygulamaya koyan dahi Devlet Adamı kimdir? Kim daha güçlüdür; Bu yasaları korumaya çalışan ve yanlışa karşı çıkanlar mı daha güçlüdür yoksa doğru düzeni ortadan kaldırmak isteyenler mi?
- Ata'mıza ve ordumuza karşı yapılan hareketlerin gerçek nedeni, bu ordu ve devlet sisteminin, iç savaşı önleyecek güce sahip olması yüzündendir. Çünkü iktidar kavgalarının ve görüş ayrılıklarının, iç savaşa dönüştürülmesini önlemenin yolu, Atatürk’ün kurduğu üniter (tek merkezli) ordu ve maliye sisteminin korunmasıdır.
Ülkemizde terör ve kargaşa çıkaranlar şimdilik iç ve dış savaş çıkarmamaktadır. Çünkü iç savaş çıkarmaya kalkışsalar üniter ordu sayesinde iç savaş durdurulacak ve savaşı, devlet güçleri, devlet yanlıları kazanacaktır. Dış savaş çıkarmaya kalkışsalar, savaşın askerî kısmını, düzenli ordu kazanacak; mali kısmı da “devletin para basma yetkisi” sayesinde başarılacak; devlet, elindeki yetki ile para basıp savaşı finanse edecektir.
Merkez Bankası ve para basma yetkisi, devletten/ hükümetten alınıp da başkalarına (özellikle de dış güçlere) verilirse, o bankayı yöneten Karunlar(1), sağa sola savaşlar açtırabilecek devlete yüksek faizle borç verebilecek. Onlar, faiz geliri elde ederken bu milletin kanı, boşu boşuna dökülecektir.
- Bu gün ülkemizde “demokratik açılım” adı ile yapılan bazı işlerin sonucunda, devletin gücü azalacak devlete kafa tutanların ekonomik ve siyasal yaptırım güçleri artacak bu da iç savaş riskini arttıracaktır. “Bebek Katili”ne, devlet ile pazarlık yapma cesareti veren güç, devletten başkasının denetiminde ve yönetiminde bulunan para ve silah gücüdür. Bu güne değin devlet kuramayışlarının nedeni de henüz ademimerkeziyetin (yerel özerkliğin) oturtulamamış olmasıdır.
- Türkiye’ye eyalet sistemi ve yerel özerklik şeklinde bir yönetim biçimi dayatmaya çalışanların, terörün finansmanını da Türkler'in kesesinden sağlamak isteyenler olduğu anlaşılmaktadır. Devlete kafa tutanlara, özerklik vermek isteyenler, devlete ödenmesi gereken verginin, iç savaşı finanse etmek için kullanılmasına neden olacaklardır. Dahası "demokratik açılım” adı ile yapılan bazı işler sonunda, bir kesim, terörist eylemlerden vazgeçebilir; ancak bu, iç savaş riskini ortadan kaldırmayacak daha da artırabilecektir.
Arap Devletinde Emeviler döneminde II. Ömer, birtakım demokratik açılımlar yapmış; ancak iç savaşları önleyememişti. Çünkü devlet sistemi, üniter (tek merkezli ordu ve maliye sistemi) değildi. - İslam devletinde aynı dinden, aynı soydan, aynı kabileden olanlar bu denli ortak bağa karşın birbirlerine karşı iç savaşa girişmişler; onların iktidar kavgası, bizim Maraşlar’a değin gelip bulaşmıştır.
Arap devletinde Muaviye, Hz. Ali’ye karşı iç savaş başlattığında ve Hüseyin, Yezit iktidarına başkaldırdığında, “Sen şu mezheptensin ben bu mezheptenim; sen şu millettensin ben bu millettenim” dememiş; bunun iktidar mücadelesi olduğunu açıkça söylemişlerdir. Dahası Türkler'in, Alevi, Sünni, Şii olarak bölünmesi de, Hz. Ali’nin iktidar mücadelesi yüzünden değil Akkoyunlu devletindeki damatların özellikle de Şah İsmail’in iktidar mücadelesi yüzündendir. Çünkü kılıçla sokaklara çıkıp “Ebubekir’e, Ömer’e, Osman’a lanet okuyun. Onlar, Peygamber ehlibeytini iktidara getirmedi” diyenler, Hz Ali’nin zamanında, emrinde, devletinde yaşayanlar değil Şah İsmail’in zamanında, emrinde ve devletinde yaşayanlardır.
Şah İsmail, Uzun Hasan’ın kızı Prenses Marta’nın oğludur. Uzun Hasan’ın yedi tane oğlu ve bu oğullarından doğan dokuz tane erkek torunu hepsi birden ölmüş; yıllar süren iktidar savaşlarından sonra İsmail, Uzun Hasan’ın devletinin başına geçmiştir. Bundan sonra da İran sokaklarına çıkılmış; Arap devletinde yapılan seçimlerde peygamber damadının ve kızının oğullarının, iktidara getirilmeyişi, Hz. Ebubekir’e, Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a sövme bahanesi yapılmış devlet yönetiminin, damada ve kızın oğullarına kalması gerektiği şeklinde dava güdülmüştür.
Şah İsmail, Uzun Hasan’ın kızının oğlu olmasaydı da oğlunun oğlu olsaydı. Anasının babasından kalan iktidara gelmeseydi de babasının babasından kalan devlet yönetimine getirilseydi, devlet yönetiminin, damada ve kızın oğullarına kalması gerektiği şeklinde dava güder ve bu görüşü de, devlet dini haline getirir miydi?
Bu sorulardan da anlaşılacağı gibi; Ata'mızın çalışmalarının ve eserlerinin önemini yeterince kavrayamamış olmak bizi, büyük sıkıntılar ve sınavlar ile karşı karşıya getirmiştir. Biz de Ata'mızın sistemini, bu kitapta dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Asıl başarı da, hepimizin el ele vermesiyle mümkün olacaktır.
(1) 'Bankacıların Anası' unvanlı Rothchild ne demişti: Oğullarım istemezse savaş çıkmaz.