"DOĞRUDAN BIKMIŞIZ HABERİMİZ YOK
VİCDANLA YÜZYÜZE GELDİK AYNADA
AHLÂKI YIKMIŞIZ HABERİMİZ YOK”
Derdi mağfur Ser-i Beyzâgillerden Nefs-i Fısdık karyeli Ebâ-yı Müslim Hazretleri. Pîr-i fâni dedemiz Lâzutî Kıpçak Hoca da işbu Halfetengiz Baba’ya bağlı idiler.
Biz dahi o Savt-ı Kesif’e merbutuz. Gür-ses’li birini dinlemekten damar yollarım genleşebiliyor ve bazen dilini merkep arısı sokmuş gibi beyân-ı lisanda bulunabiliyoruz. Hâlbuki güzel Türkçemizde ne duru, ne sade deyimler ve anlatımlar var.
Misal: “Yalanın bini, bir para.” Yani o kadar ucuz...
Misal: “Yalanın kemiği yok ki boğazına bata.” Di mi yani, Allah vergisi...
Misal: “Bin yalan söyle, bir kuruş kaybetme!” Emriniz olur efem, partimizin mottosudur.
Misal: “Doğruluk minarede kalmış, onun da içi eğri.” Meğer ki neymiş; herkes yamuk...
Misal: “Bana yalan söyleyenlere kızmıyorum, yeter ki inandırsınlar.” Tabiî üstad, sanata saygımız sonsuz...
Misal: “Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır.” İmza; Goebbels Reis...
Misal: “Sultan Süleyman öldü, yalan öldü mü?” Başiskele versiyonu: “Atatürk öldü, yalan öldü mü?” Cevap veriyorum: Yalan ölümsüzdür, yalancılıktan kim ölmüş?!
Bahçecik deyince aklıma geldi; Gürcü kökenli bir abimiz bilardo oynadığımız kahvede hep onu derdi: “Eyda, benum çok pis bi huyum var; yalan soyliyemuyorum, dilum donmuyor.” (Not: Harfler doğru yazılmıştır, ‘r’leri vurgulu okuyabilirsiniz.)
Valla, biz de öyleyiz. ‘Yalan Dünya’ falan diyoruz ya; aslında tek gerçeğimiz dünyalıklarımız... Ahiretmiş, Mahkeme-i Kübra’ymış; eldeki somut verilere göre varsayım.,. Ne demişiz atalar boyu: “Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir.”
‘Para, elinin kiriymiş’; pöh! Para günahları yıkayan en iyi sabundur. Parayı bulursanız bu dünyada cenneti yaşayabilirsiniz; muhtemelen öbür dünya için de cennette, denize nâzır ve lâtif bir köşkte ebedî yaşamı satacak bir din bulacaksınızdır. Elbet paranız yetiyorsa...
Ne çok severiz yalancıktan Yunus’u ve 7’den 77’ye herkesin gevişlediği o sözleri:
“Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan”
Hadi oradan! Oyalanma beşikten mezara kadar.. “Mal, canın yongasıdır” kardeşim. Mülkler ise devremülk, özel mülk diye ikiye ayrılsa da çoğumuz ikisine de sahip olmak isteriz. Bi de “Mülk” Sûresi var ki onu da ‘Tebâreke’ diye okuyu üfleyip geçelim.
Türk’ün iş zihniyetinde “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”. Dolayısıyla eğer varsa onuncu köye mülteci olmaktan başka şansı yok doğru sözlü olanın. Bu arada TUİK verilerine göre 9 köy ülke nüfusunun yüzde 90’ını oluşturuyormuş. Ben istatistik ilminin yalancısıyım.
Yalan deyince aklıma geldi: “Yalancılık artık meslek dalı olarak ilan edilmeli çünkü çok fazla ustası var.” Balzac Emice ancak söyler ama biz tatbik ederiz hamdolsun.
Sivrikayalardan bir arkadaşım çizgisinde çok ilkeli (!) ilerleyen bazı tipleri görünce “Yalana hiç doğru katmıyor” derdi. ‘O tipleri ölene kadar görmekle cezalandırma beni Tanrım’ diye arak ve muharref bir mısra kurmayı denesem de ölüm kurtuluş değil; cenaze namazına da, defin merasimine de gelirler.
Offf! Sıkıldım bu mevzudan… “Yalan da olsa mutluyum ya, bu bana yetiyor.”