"Politika tartışmalarını veri bazlı yap."
Bu söz Chicago Üniversitesi Öğretim üyesi olan Türk bilim insanı Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’e ait. “Verimli ve rekabet edebilir bir Türkiye için” ilk yapılması gerekenlerden biri olarak bu tavsiyeyi yapmıştı.
Çünkü doğru ve güvenilir verilere dayanmayan tartışmalar gerçekler üzerinden değerlendirmelere imkân vermez; duygulara, ön yargılara, sempati veya antipatilere dayalı hale gelir.
Böyle olunca çevresinde gördüğü araba sayısı, dolu lokanta ve otellere bakarak “ekonomide işler tıkırında” zannedenler olur. Türkiye’yi, ekonomik büyüklük açısından, Dünya sıralamasında 17’ncilikten, 21’inci sıraya düşüren yönetimi başarılı bulanlar çıkar.
* * *
Modern işletmeler bu yüzden rekabet piyasasında başarılı olabilmek için doğru ve güvenilir veriler üretmeye ve bu verileri analiz etmeye çalışırlar. Böylece gelecek için çizdikleri doğru rotada, doğru politikalarla, rakiplerinden daha verimli yöntemler uygulayarak yol alırlar.
Devletler için de aynı durum geçerlidir. Bu bakımdan gelişmiş ülkelerde İstatistiksel verileri üreten kurumlar -aynı Merkez Bankaları gibi- bağımsız statüde olurlar.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) da son yıllara kadar hem yasal olarak bağımsız ve hem de kurumsal kültür olarak Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği normlara göre veri üreten bağımsız ve güvenilir bir kurumumuzdu.
2011- 2016 arası görev yapan Birol Aydemir TÜİK’in son bağımsız Başkanı idi. (Halen İyi Parti Genel Başkan Başdanışmanıdır.) O döneme kadar üçlü kararname ile gelen TÜİK Başkanları 5 yıl görev yapardı. Bu sürede görevlerini bağımsız, tarafsız, bilimsel yöntemlere uygun ve şeffaf olarak yaparlardı. Bu yüzden TÜİK en güvenilir kurumlarımızın başında gelirdi.
Ancak 2016 yılından sonra TÜİK Başkanları sık sık değişir oldu. Aydemir’den sonra TÜİK’te 4 defa Başkan değişti, mevcut başkan 5. Başkan durumunda. Aynı dönemde T.C. Merkez Bankası da beş başkan değiştirdi.
Artık yeni TÜİK yönetimleri, Birol Aydemir’in ifadesiyle, “BM normlarına göre değil, yukarıdan gelen talimatlara veri yayınlamakta.”
* * *
TÜİK’İN ENFLASYON RAKAMLARINA İNANAN VAR MI?
Şimdi son enflasyon rakamlarına bakarak “TÜİK’in talimata göre veri açıkladığı” iddiasının doğruluğunu test edelim.
TÜİK, Haziran 2023 itibariyle, yıllık enflasyonu yüzde 38,21 olarak verdi. Bağımsız ekonomistlerden oluşan ENAG’a göre ise yıllık enflasyon yüzde 108,21 olarak gerçekleşti. Aradaki fark neredeyse 3 kata yakın. Hiçbir bilimsel açıklaması olmayan bir sonuç bu.
Bazı kalemlerde bu fark daha da korkunç. Giyim fiyatları TÜİK’e göre bir yılda yüzde 21 artarken, ENAG’a göre yüzde 226artmış. İnanılır gibi değil ama neredeyse on kata varan bir fark söz konusu.
Vatandaşlar olarak kendi gözlemlerimiz ENAG’ın rakamlarının daha gerçekçi olduğunu gösteriyor.
* * *
TÜİK’İN BAĞIMSIZLIĞI ÇOK ÖNEMLİ
TÜİK Eski Başkanı Birol Aydemir çok önemli bir tespitler yapıyor:
“TÜİK’in bağımsızlığı Merkez Bankası’nın bağımsızlığından daha önemlidir.”
“İktidarın ve Mehmet Şimşek’in yapması gereken ilk iş TÜİK’e bağımsızlığını geri vermesidir. Hesaplamalarda yaptıkları yanlışları, manipülasyonları düzeltmektir. Ve gerçek enflasyonu (özellikle son iki yılı) yeniden hesaplattırmaktır.”
Peki, iktidar bu düzeltmeyi yapabilir mi?
Bazı ekonomistler doğru rakamların açıklanmasının sağlayacağı güven ortamı ve faydanın, yaratacağı sakıncalardan fazla olacağını söylüyorlar.
Ancak iktidarın hemen doğru rakamları açıklayabileceğini, hele hele geçmiş yıllara dönük düzeltme yapacağını hiç sanmıyorum.
Çünkü şimdiye kadar TÜİK’in tartışılan rakamları esas alınarak memur, işçi ve emekli maaşları hesaplandı.
Bu yüzden sadece 2023 yılının Ocak ayından Haziran’a kadar bir memurun reel geliri yüzde 12 düştü.
Asgari ücrete yapılan “yüksek oranlı” zamlar sonrasında bile, asgari ücret hala açlık sınırının altında. Daha da kötüsü çalışanların yüzde 60’ından fazlası asgari ücret veya çok yakınında ücret alıyor.
Gerçek enflasyon açıklanırsa, TÜİK enflasyonuna göre yapılan maaş artışlarının gerçek enflasyonun altında olduğu ortaya çıkacak. “Çalışan ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik” sözünün doğru olmadığı anlaşılacak. Milyonlarca insan aradaki fark kadar cebinden çalındığını fark edecek ve bu hakkını talep edecektir.
Mevcut maaş artışlarını bile, enflasyonu azdırma pahasına, para basarak karşılayan iktidar bunu göze alamayacaktır.
Ama hiç olmazsa bundan sonra doğru ve güvenilir veriler açıklamaya başlamaları elzemdir. Çünkü TÜİK’in güvenilir bir kurum haline getirilmemesinin maliyeti daha ağırdır.
* * *
CÜZDANA BAKIYOR ZEKÂTA MUHTAÇ
İlhan Kesici’den duyduğum bir fıkrayı hatırlamanın tam zamanıdır:
Erzurumlu bir esnaf “hesabı kitabı denkleştireyim, bir hacca gideyim” diye niyetlenir. Önce mali durumunun hac masraflarını karşılamaya yetip yetmeyeceğini öğrenmek için muhasebecisine hesapları gözden geçirmesini söyler. Muhasebeci hesaplarını yapar, esnafın “mali durumunun gayet iyi olduğunu, hac masraflarının kendisine fazla bir yük oluşturmayacağını” kendisine anlatır.
Fakat adam bir de kendi cüzdanına, yani elinde mevcut olan harcanabilir maddi varlıklarına bakar. Ve kendi kendine şöyle söylenir:
“Hesaba bakırem hac lazım olmuş, cüzdana bakırem zekâta muhtaç.”
* * *
TÜİK, Erzurumlu esnafın muhasebecisi gibi çok iyimser raporlar veriyor. TÜİK’in verdiği rakamlara bakarsak bütün vatandaşlarımız “enflasyonun üzerinde bir gelir artışı sağlamış” durumda.
Dolayısıyla, TÜİK verilerini kullanan iktidara göre, “bir miktar enflasyon var ama hayat pahalılığı yok.”
Ama gerçek duruma bakınca toplumda orta tabaka fakirleşerek eridi. Alt ve orta gelir grubundaki toplumun üçte ikisini teşkil eden milyonlar derin bir yoksullaşmanın etkisi altında. Bu kesimler en temel ihtiyaç kalemlerine erişmekte bile güçlük çekiyor. On milyonlarca insan sosyal yardımlara, sadaka ve zekâta muhtaç halde.