Yapan değil uyaran suçluymuş!

Ruhittin SÖNMEZ

Garip şeyler oluyor Türkiye'de. Hatay Belediye Başkanı "Hatay elden gidiyor" dedi diye hakkında Valilik suç duyurusunda bulundu.

Hatay Belediye Başkanı, eski AK Partili yeni CHP’li, Lütfü Savaş. Başkan Savaş Suriyeli nüfus artışının şehrin mevcut durumda ve geleceğinde yaratacağı sorunlara dikkat çekti. 

“Hatay’ın nüfusu 1 milyon 670 bin. Gayri resmi verilere göre 800 binin üzerinde Suriyeli var. Yaklaşık her 2 kişiden biri Suriyeli” dedi. Yanlış mı? Değil.

“Hatay’daki doğumların yüzde 75’ini Suriyeli kadınlar yapıyor. Yeni doğan her dört çocuktan üçü Suriyeli” dedi. Yanlış mı? Hayır, doğru. 

Hadi diyelim ki "yanlış"; devletin elindeki "doğru" rakamları bildirin, Belediye Başkanı da kendi rakamlarını açıklasın. Doğrusu ortaya çıksın değil mi? Suç duyurusu da ne oluyor?

Bakın, Türkiye’deki resmi Suriyeli sığınmacı sayısı 3 milyon 700 bin. Türkiye’de 10 yaşın altındaki Suriyeli sayısı 1 milyon 68 bin. 10 senede doğan Suriyeli çocuk sayısından anlaşılıyor ki bunların doğurganlık hızı Türk kadınlarının 4-5 katı.

Zaten Hatay Belediye Başkanı da aynı şeyi söylüyor. Yetkilileri ve halkımızı uyarıyor: “Demografik yapı bizim aleyhimize gelişiyor. 12 yıl sonra Hatay belediye başkanı Suriyeli olabilir.”

Lütfü Savaş “çare bulun” diye adeta yalvarıyor: "Atatürk'ün milli sınırlara kattığı son yer burası. Bu coğrafyada zemin kaygan. Hatay elden gitmesin…"

İli hakkında Ankara’yı uyaran Belediye Başkanı görevini yapıyor… Hatay Valiliği O’nun hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Akıl alır gibi değil.

Rusya- Ukrayna savaşında, Rus nüfusun yoğun olduğu Ukrayna’nın sınır bölgelerinin etkisini görmediniz mi? 

Özellikle sınır bölgelerimizde yoğunlaşan Suriyeli sayısının ileride yaratacağı riskleri görmeyenler, “Suriyelileri göndermeyeceğiz” diyen sözde yerli ve millîler haklı… Ama “demografik yapımız bozuluyor” diye çare arayanlar suçlu öyle mi?

Halen Montrö Sözleşmesi konusunda uyaran Emekli Amiraller ile “dolar 10 TL olacak” diyen ekonomistler yargılanıyor. Şimdi sıra Hatay Belediye Başkanında mı?

Bunlar bir zamanlar FETÖ organizasyonuna dair uyarı yapanların başına gelenleri hatırlatmıyor mu? 

*  *  *

DR. MEHMET ÖZ 

ABD’de ünlü bir doktor olan ve "Dr. OZ SHOW" adlı bir TV sağlık programının da sunucusu olan Dr. Mehmet Öz, ABD’de Cumhuriyetçilerin adayı olarak Senato'ya girmek için çalışma yapıyor.

Ancak Dr. Öz’ün Türk kökenli ve çifte vatandaş olması sıkıntı yaratıyor. 

ABD'de bir Türk ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Öz, "seçilmesi takdirinde Senato'ya giren ilk Türk ve Müslüman olacak" diye konuşuluyordu.

Ancak önce Öz'ün rakibi McCormick "neden ABD ordusu yerine Türk ordusunda askerliğini yaptığını" sorguladı. 

Akabinde "ABD kamuoyunda Öz'ün seçilmesi takdirinde bir Türk vatandaşı olarak nasıl güvenlik brifingi alabileceğine" dair tartışmalar başladı.

Bu gelişmeler üzerine Dr. Öz "senatör seçilirse Türk vatandaşlığından ayrılacağını" açıkladı. Yani "seçilirse Senato'ya giren ilk Türk değil ama ilk Müslüman olacak."

Dr. Öz, 2011 yılındaki bir röportajında ise "Göçmen bir anne babanın oğlu olarak, Türk köklerime derinden bağlı bir Amerikalı olarak büyüme ayrıcalığına sahip oldum" demişti. 

Aslında Öz'ün adaylığının önünde yasal bir engel yok. ABD kanunlara göre, Kongre'de görev yapan çifte uyruklulara karşı herhangi bir yasak bulunmuyor.

Ancak kamuoyunun bakışını yasalarla yönetmek mümkün değil.

*  *  *

KEMAL DERVİŞ, MEHMET ŞİMŞEK, MERVE KAVAKÇI

Ben Mehmet Öz ile alakalı bu haberleri okuduğumda, "acaba Türkiye ve Türk Milleti bu konularda nasıl davranırdı?" diye düşündüm.

Aklıma çifte vatandaş olarak ülkemizin ekonomisini emanet ettiğimiz Kemal Derviş ve Mehmet Şimşek geldi.

Bu iki ekonomistten Kemal Derviş, ABD’de Dünya Bankası’nda kariyer yapmıştı. Babası Türk, annesi Alman, eşi Amerikalı idi. Kürt kökenli Mehmet Şimşek ise İngiltere vatandaşıydı, ilk eşi Amerikalı idi. Bu vatandaşlarımız bulundukları ülkenin vatandaşlarına tanıdığı haklardan da faydalanmak için çifte vatandaş olmuşlardı.

Merve Kavakçı da ABD vatandaşı iken 1999 seçimlerinde Türkiye’de milletvekili seçilmişti. Başörtüsü ile yemin etmesi olay oldu. ABD vatandaşı olduğunu bildirmediği için vatandaşlıktan çıkarıldı. 2017’de yeniden T.C. vatandaşlığına alınıp, büyükelçi yapıldı.  

Buna rağmen ABD Vatandaşlık Yemini etmiş bir kişinin, "şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime" diye yemin ettiğini unutmamak lazım.

İngiliz vatandaşı olanların, bu arada Mehmet Şimşek’in de ettiği yeminde de şu ibareler var: "İngiliz vatandaşı olduğumda Majesteleri Kraliçe II. Elizabeth’e ve vârislerine bağlı kalacağıma tanrının adıyla yemin ederim." 

“Başka bir ülke tabiiyetinde olan bir kişinin, Türkiye’nin ekonomisinden de sorumlu olmasının çok büyük sakıncaları var” diye eleştirenler olmuştu. Ancak Mehmet Şimşek yıllarca Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görevler yaptı. Kamuoyundan tepki gelmedi.

*  *  *  

Çifte vatandaşlık eleştirilecek bir durum değil. Başka ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarının bütün vatandaşlık haklarından faydalanması için zaten devletimiz de teşvik ediyor.

Ancak ABD kamuoyunun milleti temsil makamına ve kritik görevlere gelecek olanlara karşı ve bu kapsamda senatör aday adayı Dr. Mehmet Öz’e gösterdiği hassasiyeti anlamlı ve değerli buluyorum.

ABD kamuoyunda tartışılan konu Dr. Öz’ün Müslüman olması değil. Yine de Mehmet Öz "Kendisinin seküler bir Müslüman, 4 çocuğunun ise Hıristiyan olduğunu açıkladı. Ancak tartışma köken, vatandaşlık ve mensubiyet duygusu üzerinden yürüyor. 

Çünkü vatandaşlık statüsü ülkeye bir sadakat borcu altına soksa da köken ve milli mensubiyet duygusu yeminlerin de üzerinde bir etkiye sahiptir. 

Kendilerini TÜRK hisseden çifte vatandaşlar olduğu gibi T.C. vatandaşı, milletvekili ve bakan olduğu halde kendisini TÜRK hissetmeyenler de var. "AKP ile hepimiz Türk olmaktan kurtulduk!" diyenler de.