OpenAI isimli yapay zekâ şirketi "Sora" markalı video üretim teknolojisinin tanıtımını yaptı. Bu teknolojiyi anlatan birkaç video izledim. Dünyanın bambaşka bir yere gittiğini, öngörülmesi çok güç hatta imkânsız bir geleceğin çok yakınımızda olduğunu gördüm. Açıkçası bu teknolojik gelişmeden dolayı sevinmemiz mi yoksa korkmamız mı gerektiğini bilemedim.
Bu yapay zekâ modeline verdiğiniz metin komutlarıyla, gerçekçi ve yaratıcı sahneler oluşturabiliyorsunuz. Ortaya çıkan videolar son derece gerçekçi, gördüğünüz olağandışı görüntülere bile inanabilirsiniz.
Üstelik sizin bir komutla yaptırdığınız bu videolar için ne oyuncu ne diğer nesneler ne senarist ve ne de yapımcı gerekiyor.
Aslında eskiden "görmeden inanmam" dediğiniz her şey için artık "görsem de inanmam" dedirtecek müthiş bir teknoloji bu.
İsterseniz İstanbul’da evinizde iken, Güney Amerika’da dansçılarla beraber dans ederken veya kutuplarda penguenler arasında çekilmiş videonuzu yaptırıp, sosyal medyada hava atabilirsiniz.
İsterseniz rakip siyasi parti liderini terör örgütü lideri ile Kandil’de şakalaşırken ve bir anlaşmaya imza atarken gösteren, son derece gerçekçi seslendirilmiş videolar üretebilirsiniz. Montaja gerek yok yani… Gerçek bir film gibi dev ekranlarda gösterip, seçim meydanlarını sallayabilirsiniz.
Hatta sadece bugünkü hali üzerinden değil filmin öznesi olan kişi veya kişilerin yıllar öncesi veya yıllar sonrası muhtemel görüntüleriyle de videolar oluşturulabiliyor. İsterseniz Emin Çölaşan’ı Fethullah Gülen’le kucaklaşırken gösteren videolar bile üretebilirsiniz.
Nil nehri kenarında kutup ayısıyla oynarken veya bulutlar üzerinde kitap okurken çekilmiş videolara da şaşırmayacaksınız.
Zaten diğer yapay zekâ uygulamaları ile şimdiden ölmüş sanatçıların kendi sesinden daha önce söylemedikleri; sözlerini, vokalini ve müziğini yapay zekanın yaptığı şarkıları dinleyebiliyoruz.
Bu tür teknolojilerin nereye evirileceğini öngörmek kolay değil. Bu kullanıcıların niyetleri ve bu konuda yapılması muhtemel kısıtlayıcı düzenlemelerin etkinliğine bağlı olacak…
* * *
BİR ŞİRKET VE 7 TRİLYON DOLAR YATIRIM
Yapay zekâ ile uğraşan ABD menşeli şirketler arasında kıyasıya bir rekabet var. Yapay zekâ firması OpenAI’nın yeni programı Sora’yı tanıtmasından sadece üç saat önce de Google şirketi "Gemini" adlı yapay zekâ modelinin tanıtımını yapmıştı. Yine OpenAI tarafından geliştirilen, yapay zekâya dayalı sohbet robotu olan ChatGPT zaten kullanımda. Robot, kendisine sorduğunuz soruları karşınızda bir insan varmış gibi cevaplayabiliyor.
Nvidia Corporation adında Kaliforniya merkezli bir teknoloji şirketi var. Bu şirket "yapay zekaya dayalı bilgi işlemde dünya lideri". Bütün yapay zekâ şirketlerinin ve oyun bilgisayarlarının altyapısını oluşturan grafik işlemcileri üretiyor. Nvidia Corporation’un piyasa değeri (içinde Google, Youtube dahil her biri dünya devi olan şirketlerin oluşturduğu ana şirket) Alphabet’in piyasa değerini geçti.
OpenAI Nvidia’ya bağımlı olmaktan kurtulmak için grafik kartların üretimine yatırım yapacağını açıkladı. Bunun için 7 trilyon dolar (Türkiye’nin yıllık milli gelirinin 10 katı kadar) yatırım almak istiyor. 7 trilyon dolar yatırım yapacak olanların dünyadan ne kadar para kazanacağını tasavvur bile edemiyorum.
* * *
ÇİN’DE YAPAY ZEKÂ UYGULAMALARI
Çin’de şimdiden 1 milyar 300 milyon kimlik bilgisi ve biyometrik fotoğrafı içeren veri tabanıyla eşleştirilen bir yüz tanıma sistemi uygulanıyor. 400 milyon kameranın bağlı olduğu sistemle devlet Çin’de yaşayanları takip ediyor.
Bu sistem elbette "suçluları" yakalama konusunda büyük bir kolaylık sağlamakta. “Kamuya açık alanlara yerleştirilen yüz tanıma sistemleriyle aranan zanlılar, dakikalar içinde tespit edilerek güvenlik güçleri tarafından yakalanıyor.”
Ancak vatandaşlarının özel hayatını da yok etmeye varan bir uygulama bu.
Ayrıca “Ülkede gerçek kimlik bilgileriyle kayıt zorunluluğu olan sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, kişilerin bilgi ve rızası olmadan mahkemelerde delil olarak kullanılıyor.”
Çin’de ABD menşeli sosyal medya platformlarının kullanılması yasak. Yaklaşık 1 milyar aktif kullanıcı sayısına sahip sosyal medya platformu "WeChat" üzerinden hükümet yetkililerinin kişisel verilere erişebilmesi mümkün. Böylece insanların en yakınlarıyla yaptığı mahrem görüşmeler bile bir anda mahkemelerde aleyhe delil olarak kullanabiliyor.
Bir Araştırma Şirketine (IPVM) göre, "Her bir birey için hükümet kişisel bilgileri, siyasi faaliyetlerini, ilişkilerini topluyor… Bu kişinin davranışlarının anlaşılması, ne tür bir tehdit oluşturabileceğinin tespit edilmesi için her türlü veriyi topluyor. Her türlü muhalefeti imkânsız kılıyor ve hükümete vatandaşlarının davranışlarıyla ilgili gerçek tahminler yaratıyor. Bir hükümetin bu tür analizler yapma kapasitesine sahip olacağını George Orwell bile hayal edememiştir."
* * *
TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ
Türkiye'de yüksek teknolojiler geliştirmek için ciddi bir çaba yok. İmalat sanayii ihracatındaki yüksek teknoloji ürünlerinin oranı yüzde 3’ün altında. Sadece savunma sanayiinde SİHA’lar ve bazı silahların geliştirilmesiyle avunuyoruz.
Katma değerli üretim yapabilmek için yüksek teknolojiye, nitelikli iş gücüne, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ihtiyacımız var. Bu alanlarda ve bilimsel yayın, patent gibi konularda dünya sıralamasındaki yerimiz çok gerilerde.
Yüksek teknolojileri üretebilecek insan gücüne sahip çıkmıyoruz. "Giderlerse gitsinler" diyebildiğimiz değerli insan kaynağımızı yurtdışına kaptırıyoruz.
Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı da yabancılara kaptırdığımızı Erzincan’daki altın madeninde yaşanan facia ile öğrendik. Yeni bir haber, 5 Şehir Hastanemiz Danimarkalı bir şirkete satıldı.
Ama olsun, biz ahirete yatırım yapıyoruz: On liseliden biri İmam Hatip Lisesi'nde okuyor. Kur’an Kurslarımız ve camilerimizin sayısı tüm ülkelerden fazla. Tarikat ve cemaatlerin özel okullarının, "sıbyan mekteplerinin" sayıları hızla artıyor. Orta öğretimde imamların ders vermesi yaygınlaşıyor.
Buralarda "gerçek dinin" öğretildiğini söyleyemeyiz. Ama bunları yapanlar her yaştan insanlarımızı ahirete hazırladıklarını iddia ediyorlar.
Dinimizle ilgilenenler derdimizle ve dünyadaki gelişmelerle ilgilenmiyorlar.
Fakir halkın çocuklarını İmam Hatip ve Kur’an Kurslarına yönlendirenler, nedense, kendi çocuklarını yurtdışında okutuyorlar.