Ülkücü katilini büyükelçi atamak Türk milliyetçilerinin refleksini test etmektir
Saygıdeğer büyüğümüz İrfan Çep der ki; "Aslında ülkücü katilinin büyük elçi olarak atanması ülkücü refleksinin testidir."
Yani AKP marifeti ile; bilinen, genel kabul görmüş ülkücü refleksinin son tahammül sınırının ne olabileceği test ediliyor olmalı ki; belki de bagajlarında bulunan Türk milleti ve devletine bir başka operasyonun ön çalışmalarını yapıyorlar. Fetö ile de böyle bir şeyi düşündüler ama "Hangimiz imam olacağız" kavgası ülkemizi 15 Temmuz ihanet sürecine taşımıştır.
Dolayısıyla ülkücüler aidiyet duyurdukları partilerde veya nerede olurlarsa olsun; bulundukları her türlü konumdan azade; sadece hareketin tarihine ve ülkücü şehitlerimize ahde vefa ve saygı gereği aynı dil ve hissiyatımızla ortak hareket ederek tepkimizi göstermeliyiz.
Ozan Ceyhun ülkücü katili diye yıllarca arandı, Avrupa'da kaçak yaşadı.Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Almanya vatandaşı oldu. Yıllarca Almanya meclisinde vekillik yaptı. Bulunduğu her platformda 1915 olaylarına dair Ermeni tezlerini savundu. Bir ara tekrar Türk vatandaşlığı verildi, Türkiye'ye döndü. Ancak kendisi artık yerleşik Türk vatandaşı olmaktan ziyade AB vatandaşı dır.
Ömrünün en verimli ve uzun yıllarını bir başka devletin meclisinde o devlete hizmetle geçiren bir insanın Türk devleti ve milletinin hangi çıkarını korumak üzere Viyana büyük elçisi yapıldı acaba. Bunun açıklamasını özellikle cumhur ittifakının ön koşulsuz destekçisi Balgat mukimi ve avenesi nasıl açıklar, bilmek isteriz. (Lütfen dikkatinizi çekmek isterim, özellikle MHP demiyorum)
AKP ile iş birliği değil fikri bütünleşmeyi siyasal İslamcılığa evrilerek sağlamış olan Balgat mukimleri; bakalım bu şaibeli ismin atanmasını hangi vicdan-i muhasebe ile izah edecekler.
AKP Türk milliyetçiliği hareketine ve onun tarihi hatırasına karşı her türlü yanlışı yapmaya devam ederken; AKP'ye (Ne gibi bir mecburiyet ya da mahkumiyet söz konusu ise) zerre miskal itirazı olmayan Balgat'ın bundan sonra AKP her ülkücüyü tek tek zindanlarda toplayıp, sonra da kurşuna dizse ağızlarından bir kelam çıkar mı diye merak yetmiyor değilim.
El insaf, ülkücü hareketin bütün değerlerini ve anılarını sürekli itibarsızlaştıran, değersiz gören AKP'ye tahammülün sınırı nereye kadar olacak acaba.
AKP'ye sürekli ver ver; be insafsız bir gün de istesen ne olur!
Biz boşuna demiyoruz; "Sivil Türk milliyetçiliği" "Ülkücü Hareket"in daha verimli ve ısrarlı takipçisi olabileceği gibi netice alacak düşünce ve eylemler geliştirilebilir.
Anlaşıldı ki; bu hareketin inisiyatifi üç-beş kişinin inisiyatifinde veya bir parti veya kurumun uhdesine terk edildiğinde bugünkü hallerimizle baş başa kalıyoruz. Yani birileri Türk milliyetçileri ile dalga geçercesine; "Biz sizi öyle bir tezgaha getirip bize de öyle bir hizmet ettiriniz ki; bizden bir karşılık beklemeyi bile ar edinirsiniz" diyorlar. Böyle bir zulme, aşağılanmaya daha ne kadar tahammül edeceğiz.
Sen devletin bekası adına hükumete destek olacaksın, her türlü vebaline ortak olacaksın ama ittifak ortağının hiç umurunda olmadan ülküdaşının katiline paye verip, ödüllendirecek. Bunun adına utanmazlık tan, arsızlıktan öte ne denebilir ki.
AKP bu cüreti nereden alıyor; Türk milliyetçiliğinin kurumsal kimliğinin ve yetkinliğinin kendilerinde olduğu var sayılan Balgat mukimi ve üç beş avenesinin; kendilerinin her türlü kararına kayıtsız şartsız kabule amade oldukları zamandır.
Bundan sonra hem Balgat mukimi ve avenesi, hem de AKP ve onu ete kemiğe büründüren BOP projesinin ağa babaları görecekler; "Türk Milliyetçiliği Hareketinin inisiyatifinin kimlerin uhdesinde olduğunu.
HDP üzerinden İYİ Parti'ye gönderme yapmak acizi-yetin bir ifadesidir
HDP ne demiş de İYİ Parti ona "Haklısın, sizin yanınızdayız" demiştir.
İYİ Parti, CHP ile seçim iş birliği yapmıştır, "Siyasi ve fikri bütünleşme" yapmamıştır.
Şimdi benim "MHP'nin kurumsal kimliğini gasp etmiş olanlar HDP ile işbirliği değil ama "fikri bütünleşme" yaptılar ki; her ikisi de Andımızın artık Türk okullarında okunmamasını sağlamak için ne gerekiyorsa onu yaptılar" demem mümkün mü; pekala mümkündür.
Elbete böyle bir fikri birlikteliğin olmadığına gönülden inanıyorum. Bütün mesele; İYİ Parti'ye yapılan CHP ve HDP üzerinden iz'ansız ve insafsız göndermelerdeki vicdansızlığa tenezzül edilmesi durumunda karşı argüman olarak da çok şeylerin söylenebileceğine dikkat çekmektir.
Dolaysıyla,Türk milliyetçileri olarak nerede olursak olalım; öyle veya böyle, bir şekilde yan yana geldiğimizde karşılıklı olarak gözlerimizin içine baktığımızda mahcubiyet duyacağımız ithamlar içeren ifadeler kullanmamanız gerekir.
Ne oldu; İYİ Parti siyasi arenaya yer alınca ucube sistem, kendi mucitlerinin ayaklarına dolandı. Bu sefer "Madem ki İYİ Parti bize bunu yaptı; hayallerimizi, planlarımızı alt üst etti biz de en zayıf halkalarını bulur, koparır sonra da tespih taneleri gibi dağıtırız" çabası içine girdiler.
İYİ Parti'ye içeriden ve dışarıdan yapılan operasyonların arkasında bu niyet var. Dikkat ederseniz tek adamlı sistem için CHP'ye sürekli lazımsın derken, İYİ Parti'ye de 'gereksizsin' diyorlar. 'İYİ Parti'ye Saroscular sızdı veya var' deniyor ama CHP'ye hiç öyle bir isnatta bulunmuyorlar. Niçin; dedim ya İYİ Parti'nin varlığı uzun vadede "Tek adamlı sistemin iki partili yapısı"na uymuyor da ondan.
Hatta Soros İYİ Parti hakkında bu dedikoduyu bizatihi kendisi yayıyor olmasın. Pekala mümkündür; ne isteyip de aldıkları AKP'ye alternatif olabilecek bir İYİ Parti'nin varlığı alışverişlerini bozar da ondan.
Öyle ya; AKP kurulurken aynı masa etrafında kimler vardı; Erdoğan, kurmayları ve Soros var idiyse ve hala ne isteyip de alıyorlarsa; niçin kendilerine durduk yerde bir maliyet unsuru oluşturup da İYİ Parti'ye yatırım yapsınlar.
Bu düşüncem size çok garip gelmiş olabilir. Bence hiç de değil. Türk Genelkurmay Başkanı'nı terör örgütü lideri ilan edip, hapse attıran kumpas sürecinin müsebbibi olanların o günkü iradeleri bu gün de hala cari olup, o günlerde hangi inisiyatife sahipseler bugün de aynısına sahipler. Bunlar Allah'tan korkup kuldan utanır olmadılar ki; aklımızdan yukarıdaki iddialarımız geçmesin.
Bu ülkede boynumu hep giyotinin altında hissediyorum
Bu ülkede tek adam iradesine dayalı hukuk ile muhteremin keyfinin istediği her an giyotini boynumuza inebileceğinin tehdidi altındayız.
Kavala, siyasi olarak baştan suçlu ilan edilip, sonra da bunu delillendirmek için iki yıl boyunca belge arandığını anlamış durumdayız. Ama ne yapsalar mızrak çuvala sığmadığı için istedikleri suç delili bulunamayınca adamı sonunda beraat ettirdiler.
Amma ve lakin; tek adamın egosu, intikam hırsı bunu kabullenemedi. Bir şekilde öyle veya böyle Kavala hapiste yatmalıydı ve nitekim sonunda düşüne düşüne adamı; herkesi bir şekilde istemeleri durumunda üzerinden suçlu ilan ettikleri 15 Temmuz ihanet kalkışmasına atıfla suçlu ilan ettiler ve tekrar tutukladılar.
Bu yöntem ile tek adam biz özgüven sahibi nitelikli, özgül ağırlığı yüksek olan insanlara aba altından sopa göstererek tehdit amaçlı gönderme yapıyor ama ne yapsa faydası olmayacaktır, bunu kesinlikle bilmesi gerekiyor. Hiç kaçarı yok; su donduğu sürece içinde olduğu boruyu bir şekilde patlatacaktır.
"Tek adam" şunu bil ki; yıllar sonra bugün sana muhalif olmanın onurunu yaşayacağım; aynen Kenan Evren'e karşı olmanın bugün onurunu yaşadığımız gibi. Mesela, Gezi Parkı'nda niçin bir gün (İlk üç günde) olsun geçirmedim diyerek, sürekli hayıflanıp dururum. Sanırım bu da benim bir ömür boyu sürecek ezikliğim olarak kalacak.
Kavala ile siyasi olarak hiç bir şekilde ortak tarafımız yoktur. Sadece ve sadece tek adamın keyfine dayalı tecelli eden hukuk anlayışına dikkat çekmek istedim.