Son günlerde yaşadıklarımız her birimizi derinden sarstı. Farklı düşünceler içerisinde olsak da, olaylara farklı açılardan bakıyor, farklı yorumluyor olsak da, aynı acıda birleştik, aynı duyguyu yaşadık diye düşünüyorum.
İlk olarak Elazığ, Sivrice merkezli 6,8 şiddetindeki 22 saniyelik depremle sarsıldık. 45 Canımızı enkazdan sağ olarak çıkardığımıza şükretsek de, hayatını kaybeden 41 insanımız için kahrolduk. Bin 600’den fazla insanımız yaralandı, yüzlerce ev yıkıldı, binlerce ev yıkılacak.
3 Şubat sabahı İdlip’te askerlerimize yapılan kahpe saldırıya uyandık. Yine ocaklarımıza ateş düştü. Üçü sivil, beşi asker sekiz vatan evladı şehadet şerbetini içti.
Van’ın Bahçesaray İlçesinde, düşen çığın altında kalanları kurtarmak için bölgeye giden, arama-kurtarma ekiplerinin de üzerine çığ düşüyor. 24 Saatten az bir süre içerisinde meydana gelen iki çığ sonucu 41 kişi hayatını kaybediyor, 75 kişi yaralanıyor.
Çarşamba akşamı Sabiha Gökçen Havalimanı'na inen uçak Pegasus Havayolları'na ait uçak, hava muhalefeti nedeniyle pistten çıkıp, 30 metreden düşerek üçe bölünüyor ve bir facianın eşiğinden dönüldü. 3 Can kaybı, 180 yaralı.
***
İdlip’teki saldırıya silahlı kuvvetlerimiz anında gerekli cevabı veriyor. Saldırının yapıldığı hedefler ateş altına alınarak imha ediliyor. Mehmetçiğin kanının yerde kalmaması yüreğimize biraz da olsa su serpiyor.
Deprem için ne diyoruz? Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Depremi durdurma şansımız var mı? Kader inanmak imandandır", çığ faciası için, “Maalesef çığ, heyelan tüm bunlar hep tehditler” diyor. Aynı güne denk gelen Van’daki ikinci çığ ve Sabiha Gökçen Havalimanı'nda yaşanan uçak kazasından sonra, "Tüm bu hadiselerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, şehit olan askerlerimize, itfaiye mensuplarımıza, korucularımıza Cenabı Allah'tan rahmet diliyorum” diyor.
Bu felaketler sonrası devletin bütün kurumlarıyla milletin, bu acılar karşısında hiçbir ayrım gözetmeksizin tek yürek, tek vücut olarak hareket etmesi, şüphesiz en büyük gurur ve sevinç kaynağımız.
Keşke, arama-kurtarma ekiplerinin olay yerine yetişip, anında kurtarma faaliyetlerine başlayacağına, yaralıları enkaz altında çıkarmadaki özverileriyle, Kızılay’ın kaç kişiye, kaç çeşit sıcak yemek dağıttığıyla, dağıttığınız yardımların çokluğuyla, yardım çadırlarının kalitesine ve dağıttığınız çadırların çokluğuyla övüneceğinize, insanları yaşatmayı becerebilseydiniz. Sivrice depreminden de gördük ki öldüren deprem değil, depreme uygun olmayarak inşa edilen binalar.
***
Ben, teselli ikramiyesi peşinde değilim. Büyük ikramiyeyi, hayatımı kaybetmek istemiyorum! Kadere elbette inanıyoruz. Peki, atımızı sağlam kazığa bağladık mı tevekkül etmek için? Önce aklımızı kullanarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık mı? Meydana gelecek felaketler için öngörümüz var mıydı? Gerekli tedbirleri aldık mı? Almamız gereken bütün önlemleri almışsak o zaman elbette “kader” diyeceğiz.
İnsan, tabutlara omuz vererek yücelmez! Ölülerinin ardından ağıtlar yakarak yücelmez. İnsan yücelten, gerekli tedbirleri alarak, insan kaynaklı hatalardan dolayı ölümleri durdurmaktır. "Her canlı ölümü tadacaktır" diyor yaradan. Biz buna iman ediyoruz.
Depreme dayanıklı binalar yaptık mı? Şehirlerin fay haritası çıkarıldı mı? 1/1000 Ölçekli uygulama planlarında fay hatları belirlendi mi? Fay hatları üzerindeki binalar için tedbir alındı mı? 99 Depreminin üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçti. Bu süre içerisinde dönüştürdüğümüz depreme dayanıklı bina oranımız nedir? Kentsel dönüşüm konusunun neresindeyiz? Bu tedbirleri almaları gerekenler almadıysa, kul gerekli tedbirleri almadı da başına felaket geldiyse kaderden mi? Yağmura çıkarsan ıslanırsın, ateşe yaklaşırsan yanarsın, dikkat etmezsen düşersin... Önce sen üzerine düşeni yaptın mı ki başına gelenlere kader diyorsun? Önce elinden gelenin en iyisini yap, sonra tevekkül et Allah’a. O zaman başına ne gelirse kaderdendir.
Ne yazık ki, geçen hafta yapılan Belediye Meclis toplantılarının hemen hemen tamamında, önleme faaliyetlerinden daha fazla afet sonrası alınacak tedbirler üzerinde durulmuştur. Bu, olaylara nasıl baktığımız konusunda ışık tutmaktadır. Görülüyor ki pek ders aldığımız yok. Aynı şeyleri yapıyor ve farklı sonuç alacağımızı umuyoruz.
Doğal yasalar vardır ve dünya durdukça devam edecektir. İnsan, doğal yasalarla savaşarak başarılı olamaz. Uzlaşmak ve iş birliği yapmak zorundadır. Bu da ancak aklı gereği gibi kullanmakla olur. Doğal afetlere karşı gerekli önlemler, uluslararası standartlara göre alınmalıdır. Ancak o zaman yardım etmekle övünmek yerine yaşatarak seviniriz.
Şeyh Edebali’nin Osmangazi’ye söylediği, “Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” öğüdü rehberimiz olmalı...