Seller alıp gidiyor,
Deprem yıkıyor,
Korona korkudan çatlatıyor, ekonomiyi patlatıyor.
Ahlak ortalıkta geziyor,
Şehit cenazeleri can yakıyor,
Kadınlar sokaklarda dövülüyor,
Çocuklar istismar ediliyor,
Hastalar koridorlara sığmıyor,
Trafik kurallarını kavga ile hallediyoruz,
Akıllı cihazlar sayesinde sokakta yaramazlık yapmayan çocuklar ve gençler evlerde, cafelerde akıllı akıllı oturuyor,
Aynı anda beş iş yapan, kendisinin farkında olmayan zeki gençler ortalıkta,
Okullarda muhabbet, mevzu, hay hay, lay lay,
Dershaneler ve etütler merdiven üstünde, altında, orası olmazsa evde, oda olmazsa kursta veya kişisel gelişimde;
Matematik, fizik, kimya, biyoloji profesörleri yetiştiriyor, edebiyatçılarımızı olimpiyatlara katıyor gibi yapıyor, YKS sınavlarında fiyasko yaratarak milyonlarca lira vergi kaçırıyoruz.
Özel okulların ve dershanelerin (yasal olmayan) çoğu Allah’a emanet, canım cicim, zeki çocuk, yüzlük çocuklar deyip, en iyi fen lisesine, en iyi üniversiteye yerleştireceğiz deyip insanların en kutsal değerleri üzerinde oynayarak uçurup götürüyoruz. Üç beş tane yüksek puanlı çocuğun isminin altına birinci oldu diye yazarak hilecilik yapıyoruz. LGS ve YKS sınavlarına milyonlarca kişiden % 4-5’i bile belirtilen, veliye sözü verilen, başka bir deyimle nitelikli okullara ancak yerleşebiliyor.
Okullarda kurslara, seçkin okullara, özel okullara, dershane, etüt, kurs merkezlerine ve özellikle özel derslere ve kimseye yalan söze gerek kalmadan yukarıda belirttiğim yüzde 5’lik başarı dilimi yine devam edecektir. Çünkü toplumumuzun % 3-5 aralığındaki bireylerinin algılama yetisi fazladır (Bkz:çoklu ve kreatif zeka) Veliler bu kadar parayı boşuna ödemeyecek, kimsenin yalan konuşmasına gerek kalmadan, düzgün bireyler yetiştireceğiz.
İşini düzgün yapan yönetici, öğretmen ve OKULLAR kaybolup gidiyor, hatta bitiyor.
LGS ve YKS sınav sonuçları yıllardır velilerin ve gerçek eğitimcilerin içini yakıyor.
Gelelim esas meseleye;
Bütün bu vahim olaylar, başarısızlıklar olduktan sonra, yukarıda saydıklarımın sözde uzmanları harekete geçerek TV kanallarından Türkiye’yi kurtarıyor. Bizler de yıllardır bunları kuzu kuzu dinliyoruz.
Dersaneler, Özel OKULLAR ve Anadolu liseleri ve bu kadar üniversite olmadan; sosyal, kültürel, sanatsal ve akademik alanlarda eğitimde katılımcılık ve nitelik vardı. Uzmanlık alanı gerektiren; afet, sağlık, eğitim, hukuk, güvenlik ve din adamlığı gibi alanlarda TV’lerde şov yapan,sosyal medyada bilgelik taslayan kişiler; üniversite bitirdiklerinde sahaya çıkmadan, pratiği yaşamadan, alanında pişmeden sadece hazırladıkları tezlerle olayların teorik boyutlarını belirterek proje üretemiyor, hükümetlere plan sunamıyor, olaylar patlak verince laf ebeliği yapıyorlar.
Alanındaki pratiklere katılmadan, bitirdiği fakültede göreve başlayan kişiler; ne afette tedbir almayı, ne sorunları önceden farketmeyi, ne de yarınlara proje sunmayı başaramazlar.
Ahırı görmeyenden veteriner, tarlayı sürmeyenden ziraatçı, sağlık ocağında pişmeyenden doktor, selleri yaşamayandan afet uzmanı, depremlerin şiddetini farketmeyenlerden mühendis, kendisi ahlaklı olmayanlardan yönetici, İslami bilgisi olmayandan imam, merhameti, adaleti ve vicdanı olmayandan hukukçu, hakim, savcı, insanını sevmeyenden kanun adamı, vatanını sevmeyenden komutan, soba yakmayandan, köy kahvesinde Mehmet amcanın askerlik anısını dinlemeyenden, kapısının önünü süpüren Ayşe teyzenin elini öpmeden, öğrencisinin ıslak ayakkabısını sobada kurutmayandan, aile ve devlet terbiyesinde örnek olmayandan, çocukları ve gençleri gönlüne sokmasını bilmeyenden de öğretmen ve eğitim yöneticisi olmaz.
Bu ülkedeki sorunlar da bitmez. Hükümetler ciddi yasalar çıkarmadıkları sürece, masa başında oturularak görevler yapılmaya devam edecektir.
Eğitimde ciddi hamlelere ihtiyaç vardır. Gerçekleşmesi için Milli Eğitim Bakanlığının sahada tecrübe kazanan, kendini yetiştirmiş; bilgili, becerikli, nitelikli, donanımlı, çalışkan ve özgün düşünen bağlantısız eğitimcilerden yararlanması gerekir.
Sağlıklı ve Mutlu tatiller.
Bu afiş konuyu hem çok güzel anlatıyor, hem de içimizi incitiyor.(?!)