Umutsuz insan yaşayamaz...
Halk arasında, halk diliyle şu sözü hep duyarız.. "Fakirin ekmeği umuttur.” Umut'un bittiği yerde, hayat biter,..
Mutluluğun en önde gelen ilkesi; umuttur...
Elbette umutsuz yaşanmaz... İnsanlığın tarihinde hiç inkar edilmeyecek temel varlıkları görmek,duymak,onları algılamak ve anlamak hiç de zor değildir.
Geçmişten günümüze kadar insanoğlu “UMUT” ile yan yana olmuştur. Umudun tanımını yaparken ona “VARLIK” sıfatını yakıştırmak en doğru sözdür. Umut'un insan yaşamında gerçek anlamda bir varlık olarak görülmesinden unutum vazgeçemeyeceğimiz bir duygu olduğunu anlamalıyız. Elbette umut, bir insan gibi et ve kemik değildir.İnsan gibi konuşmaz... İnsan gibi yaşamaz.İnsan gibi düşünmez, insan gibi davranmaz ancak bütün bunlar umutun bir varlık olarak görülmesi ya da varlık olarak kabul edilmesinde engel değildir..
Umut; insan ile her saniye ,her dönem birlikte yan yana yürüyen bir varlıktır.Hemen hemen insanin her düşüncesinde, daha da önemlisi duygu dünyasında yer bulmuş bir varlıktır..
İnsanlar çağlar boyunca ne durumda olurlarsa olsunlar umut etmekten, umuda dayanmaktan hiç vazgeçmezler.
Felsefeye göre bakarsak en kötü insandan en iyi insana kadar her bir canda hayat bulan tek varlık umuttur.Bütün bu çarpıcı gerçeklerin karşısında sorulması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir sorum var:
Umut nasıl oluyor da bu kadar güçlü bir duygu olarak insana hükmediyor,insan beyninde egemenliğini sürdürüyor? Bu sorunun cevabını filozoflara bırakalım isterseniz... Eski çağ filozoflarından THALES şöyle diyor: HER ŞEYİN YOK OLDUĞU ANDA BİLE UMUT VARDIR.
Thales’in bu sözü umudun kendi varlığı ve gücü ile ilgili çok ciddi ipuçları vermektedir. İnsanlar, ağlasalar da, her şeylerini kaybetseler, her şeylerini bırakmak zorunda kalsalar da, umutlanmaktan vazgeçmiyorlar. İnsanın ayakta kalması için devam edebilmesi ve iyi günlere kavuşması için umuda ihtiyacı var. Dolayısıyla insan var oldukça umut da onunla birlikte var olmaya devam edecek.
Bu günlerde en çok konuşulan olay MİLLİ PİYANGO İdaresi'nin yıl başı ikramiyesi değil mi? Halkımız kim ne derse desin büyük ekonomik sıkıntı içinde yaşıyor. Zor olmayan çok küçük bir azınlığın dışında herkesin ekonomiden kaynaklı sıkıntıları var. Ayrıca işsizler ordusu her gün çoğalıyor. Üniversite mezunu yüz binlerce genç işsiz.
Çok çarpıcı bir rakam vereyim... Genç insanların yüzde 30'unun ne yaptıkları belli değildir... Sadece bu sene 246 bin genç Türkiye’yi terk etti..
Geçen yıllarda bir yazımda belirtmiştim. Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir anket sonucuna göre erkeklerin yüzde 85, kızların yüzde 76'sı Türkiye’de yaşamak istemediklerini beyan ettiler.Bunun tefsiri şudur:geleceğimizden umutlu değiliz... Maalesef umut noktasında çok mesafe kaybettik... Umutsuzluğun tek sorumlusu ülkemizi yönetenlerdir...
Umutsuzluk söz konusu olduğunu ülkemizde bulunan Suriyeli insanlara lütfen bir bakınız..Bu insanlar niçin doğdukları toprakları terk ettiler?
Son yıllarda Suriye’deki iç savaştan kaçan insanlar çeşitli ülkelere gidip o ülkelerde kalmaya çalışıyorlar. Bu insanlar daha iyi bir hayata sahip olmayı umarak türlü tehlikeleri göze alıp yola çıkıyorlar. Kimileri, yollarda dolandırıcılar tarafından aldatılıyor, kimileri batan botlarda hayatlarını kaybediyor. Bu insanlar bu tehlikeleri göze alıp yine de yola çıkıyorlar. Bu insanları adeta gözü kara bir şekilde kararlı kılan varlık kuşkusuz umuttur. İnsanlar daha iyi bir yaşama sahip olabilme umutlarını yüreklerinde taşıyarak ilerliyorlar. Dışarıdan bakıldığında bu durum, oldukça trajik bir olaylar zinciri olarak görülebilir. Ama görülen bir başka çarpıcı gerçek de umut etmenin ne kadar güçlü bir varlık olduğudur. İç savaş örneği belki bazı insanlar için tahayyül edilmesi zor bir durum. Ancak hayatın her alanında umudun insana bambaşka işler yaptırabileceği gerçeğini görmek zor değildir.
Gece uyuyup da gündüz kalkan her insan aklında ve yüreğinde taze beklentiler ve umutlar ile güne başlıyor. Söz gelimi, düşük maaş alan bir işçi, muhakkak ki, daha iyi bir maaş almayı umarak yeni güne başlıyor. Kanser olan bir insan daha fazla yaşamayı umarak zorlu ve karışık tedavi süreçlerine katlanmak durumunda kalıyor. Sınav sabahı okuluna doğru giden öğrenci,sınavdan başarılı olmayı umarak o yolu katediyor. Bir kıza aşık olan genç, o kız ile evlenmeyi umarak hayal dünyasına yeni güzellikler ekliyor.
Bütün bunları umut etmeyen yaşam nasıl anlamlı olabilir ki?
İnsan duygu dünyasını umutla beslenmedikçe ne tadı olur ki yaptıklarının? İnsan ruhu için taze ve soğuk pınarlardan gelen bir sudur umut. Bu sebepledir ki, her insanın hayatında en az birkaç defa sorması gereken bir soru da kuşkusuz; “Umut olmazsa ne olur?” sorusudur.
Ülkemizde zor günler yaşıyoruz... Düzelecek diye umut ediyoruz... Ne olursa olsun;hayat yaşanmaya ve yaşamaya değer..Umudumuzu kaybederek bu güzel hayatı devam ettirmek en büyük umut olsa gerek..
Yeni bir yıl, yeni bir umut ışığı ile yolda yürümeye devam etmeliyiz..Çünkü şunu çok net biliyoruz... UMUTUN BİTTİĞİ YERDE HAYAT BİTER…
HERKESE UMUT DOLU YILLAR DİLİYORUM…