Yeni parti girişimlerine farklı bakış

Dr. Sakin ÖNER

MHP'nin dış desteği ile ayakta duran AKP iktidarı, 17 yıl sonra bünyesinden  ilk defa yeni birkaç parti doğurmaya gebe. Bu partilerin kuruluş amaç ve hedeflerini, duygusal ve rövanşist olarak değil, Türk siyasetinde Son yıllarda meydana gelen gelişmelere göre değerlendirmek gerekir. 

AKP 7 Haziran 2015 Seçimini kaybetti ve büyük bir şok yaşadı. Bu yüzden Erdoğan, Bahçeli'nin erken seçim önerisine balıklama atladı. Koalisyon hükümetinin kurulması bilinçli olarak önlenerek 1 Kasım 2015'te erken seçim yapılmasına karar verildi. Bu karardan sonra peşpeşe meydana gelen PKK orijinli kanlı terör olaylarının etkisiyle AKP, 1 Kasım Seçimleri sonucunda  MHP oylarının yüzde 4'ünü alarak yeniden tek başına iktidara geldi. Bu, MHP'nin AKP'yi ilk kurtarışı değildi, son kurtarışı da olmayacaktı.

AL BAŞKANLIĞINI, KURTAR KOLTUĞUMU 
1 Kasım 2015 Seçimleri, MHP için bir dönüm noktası oldu. MHP, beş ayda 2 milyon oy, 40 milletvekili kaybetti. Parti içi muhalefet olağanüstü kurultay çalışmalarına başladı. Muhalefet birkaç ayda parti teşkilatlarında büyük bir karşılık gördü. Muhalefetin kurultay için yeterli imzayı toplamasına rağmen, MHP Genel Merkezi kurultayın toplanmaması için her türlü engellemeyi yaptı. Sonunda bütün engellemelere rağmen  kurultay toplandı. Maksatlı olarak kurultaya katılan Cemal Enginyurt malumu, usulsüzlük  iddialarıyla kurultayın iptali için şikayet etti. 

İşte o anda ani kararların adamı Bahçeli, bu süreci ancak iktidarın desteğiyle önleyebileceğini gördü. O anda Recep Tayyip Erdoğan'ın dahi gündeminden çıkardığı Başkanlık sistemini, yeniden gündeme taşıdı. Bu sistemi öyle dizayn etmeliydi ki, hem Erdoğan'ın, hem de kendisinin işine yaramalıydı.  Bu Başkanlık sistemi öyle olmalıydı ki, dünyadaki Başkanlık sistemlerinin  hiçbirine benzememeliydi. Ama  RTE'nin ülkedeki, Bahçeli'nin de partideki saltanatının sürekliliğini sağlayacak bir Başkanlık sistemi olmalıydı. İşte sadece Türkiye'ye mahsus Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu şekilde oluşturuldu. RTE, kendisini tek adamlığa taşıyacak bu sistemi çok beğendi ve Anayasa değişikliği gerektirdiği için referanduma götürme kararı aldı.  Karşılığında MHP kurultayı davasının bir yıl ertelenmesini sağladı. Bu arada nevzuhur Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 16 Nisan 2017 tarihinde referanduma sunuldu.

MÜHÜRSÜZ OYLARIN GÖLGESİNDE KALAN REFERANDUM 
Bu süreçte Meral Akşener ve arkadaşları parti içi mücadelelerini bir yana bırakarak, ülkeyi tek adam diktatörlüğüne götürecek bu sistemin kabul edilmemesi için, AKP ve MHP'nın 'Evet' blokuna karşı, muhalefetin 'Hayır' kampanyalarında yoğun çalışmalar yaptılar. Bu süreçte de birçok engelleme ile karşılaştılar. Yüzde 85 katılımın olduğu bu referandum, YSK'nın seçimlerin bitmesine beş dakika kala aldığı mühürsüz oyların sayılması kararının gölgesinde kaldı. 2,5 milyon mühürsüz oyun sayılması sonucunda 'Evet' yüzde 51.41, 'Hayır' yüzde 48.59 oy aldı. Yani Evet kılpayı kazandı. Bu sonuç, yüzde 10'lar civarında olan MHP oyları düşülürse, AKP oylarının yüzde 40'lar civarına düştüğünü ortaya koyuyordu. Referandumdan iki ay sonra MHP kurultay davası, MHP lehine sonuçlandırıldı. Bu karardan sonra Meral Akşener ve arkadaşları için yeni bir  parti kurmaktan başka çıkar yol kalmamıştı. İşte İYİ Parti, bu mecburiyetin sonucunda 25 Ekim 2017 tarihinde kuruldu. İYİ Parti, kurulduktan sonra da her türlü hukuk dışı baskı ve engelleme, basın ve medyada karartma ile karşı karşıya kaldı.

İYİ PARTİ KATILMASIN DİYE ERKEN SEÇİM 
MHP ve AKP bloku, İYİ Parti'nin katılamayacağını hesaplayarak, 2019 sonbaharının sonunda yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin bir yıl  erkene çekilmesine karar verdiler. Ayrıca ekonomi çok kötü gidiyordu. Eğer bu seçim, yerel yönetim seçimlerinin sonuna kalırsa, Cumhurbaşkanlığı ve meclis çoğunluğu elden gidebilirdi. 

24 Haziran 2919 tarihinde yapılacak bu baskın seçim sürecinde, İYİ Parti'yi seçime sokmamak için akla gelen her türlü engel çıkarıldı. Son olarak YSK eliyle öldürücü darbeyi vurmaya hazırlandılar. Fakat Akşener'in bu hazırlığı sezmesi üzerine Kılıçdaroğlu ile görüşüp 15 CHP milletvekilinin İYİ Parti'ye transferini gerçekleştirince 'Evet' blokunun yapacağı bir şey kalmadı. Bu yüzden, YSK Başkanı Sadi Güven, Erdoğan'ın "Bu işi niye geciktirdiniz?" fırçasına muhatap oldu. 

İYİ Parti, yine her türlü  engellemeyle mücadele ederek, ilk defa girdikleri bu seçimde 5 milyon seçmenin oyunu alarak yüzde 10 oranına ulaştı ve 43 milletvekili çıkardı. Bu seçimde AKP yüzde 42.6 oranında oy aldı. Bu sonuç, AKP'nın erime sürecine girdiğini, İYİ Parti'nin ise toplumda ciddi bir karşılığının bulunduğunu, siyasi yelpazede önemli bir boşluğu doldurduğunu ortaya koydu. Eğer eşit şartlarda çalışma yapabilseydi İYİ Parti'nin alacağı sonuç birkaç puan daha üstte olacaktı. 

İYİ PARTİ OLMASAYDI 
Bu seçimden dokuz ay sonra 31 Mart 2019 tarihinde Yerel Yönetim Seçimleri yapıldı. Bu seçimler sonucunda dokuz ay önce yüzde 53.6 oranında oy alan Cumhur İttifakı 2 puan gerileyerek yüzde 51.6 oy oranına indi. Daha önemlisi AKP ve MHP, Ankara,İstanbul, Adana, Mersin, Antalya gibi büyük illerin Belediye Başkanlıklarını  CHP'ye kaptırdılar. Bu sonucun alınmasında en büyük rolü İYİ Parti oynadı. Bu seçim sonuçları, İYİ Parti kurulmamış olsaydı, siyasi denklemin değişmeyeceğini, büyükşehirlerin AKP'nin elinde kalmaya devam edeceğini ortaya koydu. Eğer İYİ Parti'nin aldığı yüzde 10 oy Cumhur İttifakı saflarında kalsaydı, bu blokun oyları yüzde 60 civarında olacaktı. 
Cumhur İttifakı'nı oluşturan partiler, Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu'nün 14 bin oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanmasını bir türlü hazmedemediler. Sürekli itirazlar ve çeşitli baskılarla YSK eliyle İstanbul seçimlerinin 6 Mayıs 2019 tarihinde iptal edilmesini sağladılar. 23 Haziran 2019 tarihinde yapılan ikinci İstanbul seçiminde ise, Ekrem İmamoğlu, milli vicdanın bu adaletsizliğe tepkisi ve Türk milletinin feraseti sonucunda, 806 bin oy farkıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandı.  

ERİMEYE KARŞI TAVŞAN PARTİ 
7 Haziran 2015 tarihinden itibaren peşpeşe yapılan 5 seçim şu sonucu ortaya koydu: AKP giderek eriyor. Sistem, AKP'yi MHP ile ittifaka mahkum etti.  İttifak sistemi olmasa, AKP iktidarı kaybedecek. AKP'nin eriyen oyları, başta İyi Parti olmak üzere MHP ve Saadet Partisi'ne kayıyor. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının 806 bin oy farkıyla kaybedilmesi AKP'nin paniğe kapılmasına sebep oldu. 

İşte bu süreçte AKP'nin kuruluşundan itibaren kurucu, bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi politikacıların, iki yeni parti kuracakları söylentileri açıkça dillendirilmeye başlandı. Yeni parti kurma çalışmalarının AKP'nin bu erime sürecinde hızlanması zamanlama yönünden manidardır. 

Gül-Davutoğlu-Babacan üçlüsü AKP'de aktif görev ve sorumluluk aldıkları dönemde RTE'ın keyfi ve hukuksuz hiçbir tasarrufuna karşı çıkmamışlardır. Bunları engellemeye çalışmamışlardır. En ufak bir muhalif tavır ortaya koymamışlardır. Bu tutum ve davranışlarını, aktif görevlerinden ayrıldıktan ve uzaklaştırıldıktan sonra da değiştirmemişlerdir. Muhalefet yapma iradesini, cesaretini, azim ve kararını bugüne kadar göstermemişlerdir. 
Bu yüzden bu çıkışları kesinlikle inandırıcı gelmemektedir. Özellikle son günlerde basın ve medyaya
 sızan Erdoğan-Babacan görüşmesindeki ifadeler dikkat çekicidir. Erdoğan'ın yeni parti kurma çalışmalarına sadece kırgın olması, sitem etmesi ve "Partinizi kurmayı geciktirmeyin" demesi, insanı bu işin ciddiyeti konusunda tereddüde düşürmektedir. Son olarak Cumhurbaşkanının Bosna-Hersek gezisine katılan Ahmet Hakan'ın izlenimlerini yansıttığı yazısında, Erdoğan'ın konuya sakin bir şekilde, şefkat diliyle yaklaştığını söylemesi de çok anlamlıdır.  Bu girişimlerin çok ciddi olduğuna inanan Erdoğan'ın tepkisinin acımasız olacağını herkes bilir. 

Bize göre bu yeni parti girişimlerinin amacı, AKP'nin eriyen oylarının İYİ Parti, MHP ve Saadet Partisi'ne kaçmasını önlemektir. AKP'nin eriyen oylarını, aynı kökenden gelen, fakat nefret dili yerine sevgi dilini kullanan ılımlı AKP göletlerinde tutmaktır. Ahmet Davutoğlu'nun parti kuracağı konusunda kesin şüphelerim var. Çünkü onda o cesareti göremiyorum. Abdullah Gül'ün güdümünde kurulacak Ali Babacan'ın partisinin ise tam bir muvazaa partisi (tuzak parti) olacağına inanıyorum. Ayrıca bu partinin hedefinin AKP'yi bölmekten çok, oradan kopacakları tutmak ve İYİ Parti, MHP ve Saadet Partisi'nin gayri memnunlarını da yanlarına çekmek olduğunu düşünüyorum. Erdoğan onun için Babacan'a "Partinizi bir an önce kurun" talimatını vermiştir. Eski AKP'lilerin kuracakları yeni partileri bir defa da bu gözle değerlendirmenizde yarar bulunmaktadır.