Bu söz, eğer bilinçli söyleniyorsa, bir karşı devrim özlemidir.
Böyle bir özlem ise ihanettir, Anayasa suçudur.
Yok öylesine iç siyasete oynamak için söyleniyorsa da bir gafletin, bilinçsizliğin ya da cehaletin göstergesidir.
Bunu söyleyenler siz, hangi kategoridesiniz?
Beyler unutmayınız ki, bu devlet, 23 Nisan 1920’de temelleri atılmış; 29 Ekim 1923’de de Cumhuriyet'in ilanıyla da resmen kurulmuştur. 24 Temmuz 1923 tarihli o günkü adıyla: Lozan Sulh Muâhedenâmesi) bugünün Türkçesi ile de Lozan Antlaşması’yla da tapusu alınarak dünyaya tescil ettirilmiştir.
Yani biz Türkler, Yeni Türkiye’yi, Osmanlı'nın yanmış, yıkılmış küllerinden, vatan evlatlarımızın kanları ve canlarıyla yedi düvele karşı savaşarak kurduk.
Şimdi bu "Yeni Türkiye" söylemi neyin kafası?
Bakın Yeni Türkiye’nin tapusu nasıl alındı bilir misiniz?
10 Milyon km2 olan Osmanlı Cihan devleti, mezhepçilik ve ümmetçilik sevdasıyla, bilim ve teknolojiden uzaklaştırıldı. Çağın gerçeklerine uyum sağlayamadı.
Sadece Ulu Hakan (!) Abdülhamit zamanında bile (Birilerinin gram toprak kaybedilmemiştir ısrarına rağmen) bir buçuk milyon kilometre kare toprak kaybedilmiştir.
Özetle Osmanlı, çağdaşlaşamadığı için, teknolojiyi yakalayamadı. Bunun sonucu askeri gücünü ve üstünlüğünü kaybetti.
Avrupa’da milliyetçilik rüzgârları eserken Osmanlı’da ümmetçilik ve mezhepçilik fikri etkendi.
Kaçınılmaz sonuç gerçekleşti. Halife'nin cihat çağrısına da hiçbir İslam ülkesinden yanıt gelmedi. İslam’ın halifesi yalnız başına kala kalmıştı. Halifelik ümmeti birleştirmemişti.
Osmanlı yıkıldı. Son padişah Vahdettin, bir İngiliz zırhlısı ile ülkeden kaçtı.
Ümmetin halifesinin başkenti İstanbul; işgal güçleri tarafından işgal edildi. Türk askeri dağıtıldı. Sevr denen antlaşma ile Anadolu emperyalistlerce pay edildi.
Ne hikmetse ümmet Türküsü çağıranlardan tık çıkmadı.
Ne mi oldu?
Mustafa Kemal önderliğinde asil Türk milleti birleşti.
Kanları ve canları ile özgürlükleri için cepheye koştular.
Çetin savaşlar sonucu, "KURTULUŞ SAVAŞI" ile vatan kurtarıldı. Tasma vurulmak ve köleleştirilmek istenen Türk, İstiklaline kavuşmuş; sömürgeciliğe ve köleliğe HAYIR demişti.
İşte o zaman: YENİ TÜRKİYE kurulmuştu.
Tapu meselesi vardı. Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve diğerleri bu vatanı kurtarmışlardı. (Hepsinin de mekânları cennet olsun.)
Tapu ise uzun uğraşlar, kesintili görüşmelere karşın:
24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış bir barış antlaşmayla; dünyaya: Yeni Türkiye’nin kurulduğunun tescili ilan ettirilmiştir.
Anladın mı sürme akıllım, Yeni Türkiye’nin nasıl kurulduğunu? Şimdi neyin kafası ve kimin emriyle meydanlara çıkıp, Yeni Türkiye demektesin?
Azıcık akıllı, azıcık Türk ol! Ol ki, başına örülmek istenen belanın farkına var. Cehaletinden yararlanılarak, seni din sosuyla kandırarak:
Amacı Türkleri Anadolu’dan atmak ve büyük İsrail devletinin önünü açmak olan; Yeni Türkiye ya da 'Hilafet isterim' sahteliğinin aracı da, taşeronu da olma.
Esen kalınız.