"Edremit Körfezi’nden Çanakkale’ye kadar uzanan Kaz Dağları'nda bir doğa kıyımı yaşanmaktadır. Doğa harikası olan ve Ege Bölgesi'nin akciğerleri olarak tanımlanan Kaz Dağları'nda on binlerce ağaç kesilmiş, doğadaki bu büyük yıkım bölgenin hayvan varlığına da yansımış, milyonlarca hayvan yuvalarından olmuştur. Milli Park olan bölgedeki uygulamanın kısa ve uzun vadede ekolojik sisteme verebileceği zararlar bizleri üzmektedir. Bilinçsizce atılan adımlar endemik bitkilerin ortadan kalkmasına ve su kaynaklarının kurumasına yol açabilir. Körfez Bölgesinin su ihtiyacının büyük bölümü halk arasında 'Binbir Pınarlı Kazdağları' deyişinde kendisini bulmaktadır. Ayrıca, Kaz Dağları sadece Kaz Dağları değildir. Oksijen oranında dünya liderliğine oynayan bir bölgenin oksijen kaynağıdır.
Kanadalı bir şirkete verilen altın arama izni ile meşru gösterilmeye çalışılan bu doğa katliamı orta vadede insan yaşamını da tehdit edecek, siyanürle altın ayrıştırılması sürecinde toprak ve yer altı suları kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Üstelik tesis bölgenin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’na sadece 14 kilometre uzaklıktadır. Küçük bir ihmal yüzbinlerce insanın sağlığına ya da hayatına mal olacaktır. Ayvalık ve Bergama arasında yer alan Kozak Yaylası üzüm bağları ile tanınırken, bölgedeki altın çıkarma çalışmalarının bağcılığı ne kadar olumsuz etkilediği bölgenin yakın tarihinde görülmüştür.
Hiçbir maddi gelir insanların, doğanın ve hayvanların yaşamından önemli değildir. Sivil toplum kuruluşları Anadolu’nun giderek çölleşmesi üzerine kafa yorup sürecin nasıl tersine çevrileceğini düşünürken elde kalan doğal zenginlikler hükümet eliyle ortadan kaldırılmaktadır. Yoğun miktarda bozkır, tarıma ve ormana elverişsiz alan varken nükleer santrallerin, termik santrallerin, altın ve mermer madenlerinin doğal zenginlikler talan edilerek kurulması neredeyse genel bir politika haline gelmiştir. Yerin altındaki kaynakları yerin üzerinde yaşayan her türlü canlıyı yok sayarak çıkarmaya çalışan anlayışa kararlı bir şekilde karşı çıktığımızı ifade etmek isteriz. Yapılan ticari anlaşmanın rakamları, kesilen ağaçların sayısı kamuoyunda tartışılmaktadır. Biz tüm bu rakamların ötesinde, ülkemizin 'yaşayan tek bir ağacının kesilmesi' lüksüne sahip olmadığına inanıyoruz.
Bu bağlamda iktidarı hatasından dönmeye davet ediyoruz. On yıllar önce İstanbul’un yönetimini teslim alıp, İstanbul’u geri dönülemez şekilde beton yığınına çeviren ve bugün 'İstanbul’a ihanet ettik' diyen anlayışın, ileride Türkiye’yi çöle çevirip 'Türkiye’ye ihanet ettik' demesini beklememeliyiz. İş işten geçtikten sonra getirilen nedametin kimseye bir yararı yoktur.
Ayrıca bölge Türk sosyo-kültürel birikimi içinde korunması elzem bir bölgedir. Zira Körfez bölgesindeki Türkmen köylerinde Kazdağlarına bir nevi kutsiyet atfedilmektedir. Kaz Dağları'na verilen isim dahi Türk mitolojisinden gelmektedir. Türkmen köylülerin her yıl Ağustos ayında Kaz Dağları'nın tepesinde Sarıkız denilen bölgeye çıkarak on gün kaldıklarını sosyolojik açıdan düşündüğümüzde bölgenin toplumsal yapımız açısından da önemi dahi iyi anlaşılmaktadır.
Kaz Dağları'nda yapılan katliama karşı tüm siyasi partileri ve sivil toplum örgütlerini ivedi olarak göreve çağırıyoruz. Derneğimizin aktif olarak protesto gösterilerinde yer alacağını, hukuk sınırları içinde yapılacak tüm protestoları da destekleyeceğini Edremit’de bir panel düzenleyerek halkı bilgilendirme açısından üzerine düşen görevleri yerine getireceğini kamuoyuna saygılarımızla duyuruyoruz.
YAD
Yönetim Kurulu adına
Genel Başkan
Halil KONUŞKAN"