Yeni dünya düzeni bitiyor anlaşılan. Şimdi yeni yeni dünya düzenimiz kapıda... Üretim ekonomisinin gerekliliği ortada.
Şu anda üretim ve tüketimin birlikte azalmaya başlayacağı bir düzene doğru gidildiği değerlendirildiğinde, resesyonla (durgunluk) karşılaşacak gibiyiz. Yani üretileni de satamayabilir ülkeler... İdare-i maslahatla geçiştirilemeyecek konular da vardır.
Ekonomi gibi, sağlık gibi...
Bu ahval ve şerait içerisinde dahi, kendi kendine yetebilen millî bir iktisat modeli tek çıkış yolumuz olarak görülüyor. Tarım, en stratejik üretim kaynağı... Satmasak da karnımızı doyurabilmek en önemlisi. Parayla bile dışalım yapamayacağımız bir dönem olabilir.
Ekonomi konusunda yeterli insan kaynağımız var. Hasta olunca doktor aramıyor muyuz? Neden ekonomide uzman kişilerimiz değerlendirilmiyor? Korona 'nın ekonomik yönü gözardı edilirse tıbbî yönü de yeniden, bir daha, bir daha hortlar ve toplumları çökertir.
Konunun sosyal patlama boyutu ise ayrı bir konu...
Allah aymazlığımızı gidersin.
Şu sorulara cevap aramalıyız şimdi;
- Dünya yeniden tarımın ve hayvancılığın önemini kavrarken küreselleşme döneminden, millî ekonomi modellerine doğru bir geçiş süreci yaşar mı?
- Ekonomi yönetimleri, kendisini koruma duvarları altına almayı mı seçecek,yoksa tek ekonomi merkezli dünya devleti mi kuruluyor?
- T.C.Merkez Bankası'nın içinde yer almadığı, 40 merkez bankasının ortak hareketini içeren yapılanma ne anlama geliyor?
- Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü kimlerin kontrolünde?
- Virüslenmenin propaganda ayağı var mı?
- Krizi fırsata çevirebilen ülkeler hangileri olabilir?
Ve... Dolar niye artıyor? Güvensizlik dönemlerinde altın artmaz mıydı?
- Petrolün varil fiyatını 25 dolara gerilemesinin ekonomimize bir katkısı olacak mı? Meselâ çiftçiye mazot desteği gibi...
Tüm bunları ve benzerlerini sorduğumuzda Türkiye Cumhuriyeti'nin imkân ve kabiliyetleri açısından, kıtlık gibi bir sorunla karşılaşma riskine karşı en önemli yapmamız gereken, kendi çözümlememiz; tarım üretimine yönelik uygulamaların önemidir.
Bu konuda, ve genellikle herkonuda, duyarsız bir yönetim anlayışı ile karşı karşıya olduğumuz düşünüldüğünde, millî bilinç sahibi bir muhalefet anlayışı ile acilen tarım konusuna vurgu yaparak gündeme oturtmalıyız diye düşünüyorum.
Ekonomist olmadığıma göre, en az TV'ye çıkardıkları kadar ahkâm kesme hadsizliği yapmaya karar verdim. Çünkü, damdan düşenin halini damdan düşen anlar.
Tırnağın varsa başını kaşı diye bir devlet adamlığı şekli yoktur.Nereden mi başlamalı?
- Vergi ve SSK'dan kaynaklanan e-hacizleri kalkmalı...
- Devlet kurumları piyasaya olan ödemelerini (özellikle belediyeler) bir düzene koymalı. Kasamda para yok diyen belediye en azından çek versin ki tedarik zinciri canlansın.
- Vatandaş nezdinde devlet kavramını ve kurallara uyma kültürünü yıpratan,haksız yere yazılan trafik ve vergi cezaları kaldırılmalı.
- Mecburen üye olunan meslek ve ticaret odaları, üyelerini aidat hacizleri ile sömürmek yerine bu konuları dile getirmeli,
- Vergileri katmerlendirip, esnafı krediye mahkum ettiğiniz dönem, sürdürülebilir DEĞİL. O vergiler bu şekilde tahsil edilebilir değil. Çünkü ÜRETİMSİZİZ!!
Gemi karaya oturdu!! Siz ise Titanic mürettebatı gibi orkestra ile meşgulsünüz. Yoksa çöküş başlayacak. Bunu göremiyor musunuz? Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyin diyeceğim ama o tavuk da artık virüslü haberiniz olsun.
DAĞ FARE DOĞURDU DİYECEĞİM ama FARE BİLE DOĞMADI, DAĞIN RAHMİNDE ÖLÜ OLARAK KALDI ve O DAĞ ZEHİRLENİYOR!