Yerli ve milli nemiz kalmış ki?

Nazım PEKER

Etrafımız AVM’lerle doldu, raflarında ise yabancı ürünler. Telefondan bilgisayara, sigaradan makarnaya kadar hep yabancı marka ve yabancı ürün!..

Hep Marlboro içerdiniz. Milli ve yerli olsun istediniz ve “Tekel 2000” sigarasını gördünüz, adı ilginizi çekti, Türkçülük damarınız şaha kalktı hemen aldınız. İçimi hoş, adı tanıdık sevindiniz. Ve artık bundan gayrı “Tekel 2000” almaya ve içmeye karar verdiniz, öyle mi?

Acı gerçeği öğreniyorsunuz ki Tekel, yıllar önce British American Tobocco’ya satılmış; kahroluyorsunuz değil mi?

AVM’de dolaşıyorsunuz deterjan almak istediniz. Raflarda her marka deterjan sıra sıra dizili gözünüz yerli ve milli arıyor. Ama bu raflarda bir tek “Eti Bor- Etimatik” yok değil mi? Yıkılıyorsunuz.

İçiniz yanıyor serinlemek istiyorsunuz, cola arıyorsunuz ama bir tek milli kolamız yok. Ankara ve Niğde gazozlarından başka!..  Bir başka bunalıyorsunuz.

Hanımdan telefon geldi makarna almanı istedi. Hemen bölüme koşuyorsunuz, adı Türkçe kendisi milli ve yerli arıyorsunuz, arıyorsunuz, arıyorsunuz: Barilla, Pastavilla doldurmuş rafları. Tam küfredecek iken gözünüze “Nuh’un Ankara Makarnası” ilişiyor. Seviniyorsunuz hemen üç beş paket kucaklıyorsunuz.

O da ne? Nuh’un Ankara Makarnası’nın da Hollandalılar'a satıldığını öğrenip yıkılıyorsunuz.

Pirince bakıyorsunuz, Osmancık ararken paketlerin üzerinde ABD menşei yazısını görüp delirme noktasına geliyorsunuz değil mi?

Et reyonuna hiç uğramayın, yıllardır etler zaten yabancı Brezilya, Sırbistan vs. meşeili.

Hacı Şakir sabunlarının bile yabancıya satıldığını öğreniyorsunuz. Telefon aklınıza geliyor. Cebinizdeki telefon yabancıların, onların kullandırıcısı Türkcell, Türk Telekom isimlerini görüp aha da bizim işletmeler demekte iken onların da Vodofon dahil hiç birinin yerli ve milli olmadığını öğrenip içiniz yanıyor, soda içmek istiyorsunuz; o da ne üzerinde Coco Cola Company yazmıyor mu?

Başınız ağrımasın midenize kramplar girmesin mi? Gripin atmak istiyorsunuz onunda üzerinde Sanofi imzası var.

En iyisi su dediniz ve bir şişe “Hayat” su aldınız. Meraklanmayın onu da İsrail’e satmışız.

Oturup düşünüyorsunuz ve bir karara varıyorsunuz, Türkiye’de “Türk malı aramak k…… de bakire aramak” gibi olmuş.

Bütün bu tespitlerden sonra, sakın ola yabancı malları boykot etmeyiniz, etmeye de cüret etmeyiniz: benden söylemsi aç kalırsınız Alim Allah. Acınız artar, mideniz guruldar da; acınızı ve mide gurultunuzu dindirmeye yerli ve milli ilaç da bulamazsınız.

O kadar.

Ama Batı bizi kıskanıyor, Batı bize imreniyor ve dış güçler bizi yıkmak (!) için uğraşıyorlar.

Siz anladınız gerçeği değil mi? 24 Haziran akşamı, “Nasıl koduk ama” diyen muhteremlere, “Hele şu toz, duman bir dağılsın; ata mı, eşeğe mi bindiğini görürsün” demiştim.

Bilmem görebildiler mi yoksa biat ve itaat anlayışıyla devam mı etmekteler?

Lafından başka, “Yerli ve milli” hiçbir şeyimiz kalmamış gibi.

Esen kalınız...