Sizlere, vatanın bütünlüğü ve milletin birliği konusunda bu tahakküm düzenine karşı asgari müştereklerde mi birleşmemiz gerekir diye bir soru yöneltmek isterim.
Hemen ardından da soru ile ilgili kendi cevabımı arz edeyim.
Hayır!
Asgari müştereklerinizde değil, azami müştereklerimizde birleşecek, birleştirecek fikirler, eylemler, söylemler ve tutumlar içerisinde olmalıyız.
Peki asgari müştereklerimiz hususunu bir yana bırakırsak nedir bu azami müştereklerimiz?
Anayasamızın ilk 4 maddesine bir göz atalım:
I. Devletin şekli
MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Devam edelim.
Kurucu değerlerimiz ve ulusal ödevlerimiz nelerdir?
Cumhuriyetçi
Milliyetçi
Halkçı
Devletçi
İnkilapçı
ve laik bir yönetim sisteminin devamlılığını sağlamak.
Tabi bu sosyal bir hukuk devletinde, tabi bu, sistemin normal işleyişini devam edebilmesini hedeflemiş hatta demokrasi ve çağdaşlaşma adına yurdu ve yurttaşı bir adım daha öteye taşımayı hedeflemiş ülküler için geçerlidir.
Bugün yurdumuzda yaşadıklarımıza bakınca, hatta yaşananların, yaşatılanların birebir tanığı ve yaşayanı olunca, yukarıda azami müştereklerimiz diye önemini vurguladığımız temel değerlerimiz konusunda bir araya gelmekten başka şansımız olmadığını düşünüyorum.
Benim gibi düşünenlerin de sayısının az olmadığını bir de.
Neye mi güveniyorum bu hususta?
Damarlarımızdaki dolaşan sözde değil özde, o asil kana!
Malumu tekrar tekrar ilan etmeyelim dostlar diyeceğim ama tekrarında bir kez daha fayda görüyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, artık laik, sosyal ve bir hukuk devleti değildir.
Artık milletin iradesi, demokrasi ve hukuk kuralları içerisinde yönetim şekline yansımamış ve yine milletin kendi kendini yönetmesinde kendinde söz hakkı kalmamıştır.
Oyunun kurgulayıcılarının ilmek ilmek, satır satır çizdikleri uzun vadeli planları dahilinde, demokrasi tramvayına bindirip de, kimi zaman imam, kimi zaman papaz elbiseleri ile evimizin içine kadar gönderdikleri, getirdikleri taşeronlarının, ocağımızı, yurdumuzu başımıza yıkma taaruzları ile karşı karşıya olduğumuz günleri yaşıyoruz.
Dünya üzerinde hiç bir millet, hele hele bizler gibi kanla irfanla bir Cumhuriyet idaresini kuran bu toprakların insanları, maruz bırakıldığı, maruz kaldığı bu durum karşısında eylem ve söylemlerinde müştereklerinin asgarisinde değil, azamisinde birleşmelidir.
Bu bir yurttaşlık görevidir.
Bu, çocuklarımızın yarınları için bizlere düşen bir ödevdir.
Unutmayalım!
Köklerimize, şehadete ermiş toprak altında uyuyan binlerce Mehmetçiklerimize de, borcumuzdur, zamanı geçmeden ödeyelim.
Tanrı Türk’ü koruyacaktır elbet, yeterki Cumhuriyet değerleri ve Atatürk’te birleşelim.
“Dünyada düşünenlere de ihtiyacı vardır yapanlara da.
Ama düşündüğünü yapanlara çok daha ihtiyaç vardır ” demiş İrlanda’lı S. Breathnach.
Zamanıdır şimdi, bizler de Mustafa Kemal Atatürk gibi düşündüklerimizin hayata geçmesi için birlikte azami mücadele edelim …
Atatürk ile kalın.
Selam ile…
Cem Ayaz