Demokrasilerde yerel yönetimlerin önemi tartışılmaz. Yerel yönetimler aldığımız nefes kadar önemlidir çünkü nefes aldığımız havanın temizliğinden yerel yönetimler sorumludur. İçtiğimiz su kadar, önemlidir çünkü içme suyunun temizliğinden, hijyeninden yerel yönetimler sorumludur. Yediğimiz ekmek kadar önemlidir çünkü yediğimiz ekmeğin sağlıklı olmasından yerel yönetimler sorumludur. Yerel yönetimlerde görev alacak insanlar bu önemin farkında olmalı ve aynı zamanda ahlaklı olmalı, bırakın çalmayı, çaldırmayı harcayacağı her kuruşu ihtiyaç sıralamasına göre özenle harcamalıdır.
Yerel yönetimler çok önemlidir çünkü halka ilk dokunan kurumlardır.Vatandaşla iç içedir. O yüzden 31 Mart'ta yapılacak seçimler çok önemlidir. Bu yerel seçimler yukarıda saydığım önemlerin yanında hayati bir önem daha taşıyor. Artık deniz bitti. 16 Yıldır iktidarın yaptığı hatalar, hunharca yapılan savurganlıklar ve keyfi yönetimin devam etmesi mümkün değil. 16 Yıldır iktidarın deme yanılma deneme yanılma el atıp da kaos yaratmadığı alan kalmadı. Eğitimde, tarımda, hayvancılıkta, adalette hele hele ekonomi ve dış politikada.
1999 Krizinde Kemal Derviş geldi. Önlemler paketi hazırladı. İki yıllığına özel tüketim vergileri koydu. İki yıl sonra ülke toparlanacak ve bu vergiler kalkacaktı. Fakat 16 yıldır bu özel tüketim vergileri katlanarak tahsil edildi. Kazandığı yüz liranın 65 lirasını direk ve dolaylı vergilerle geri veren tek ülke biziz. Bu 16 yılda iki trilyon dolar toplandı. Dile kolay iki trilyon dolar. Bu parayla bir Türkiye daha inşa edilirdi. Ama o kadar kötü yönetildik ve o kadar savurganlık yaptık ki bu iki trilyon dolar eridi üstüne 70 milyar dolara bütün fabrika ve kurumları sattık o da yetmedi 130 milyar dolar olan dış borcumuz 450 milyar dolara yükseldi. Şimdi borçlarımızın faizini ödemek için borç arıyoruz.
Kemal Derviş geldiği zaman kemerlerimizde sıkacak delikler vardı. Kemerimizdeki son deliğe kadar sıktık. 16 Yıldır varımızı yoğumuzu hükümetimize verdik. Şimdi kemerde delik değil kemerimiz yok uçkurumuz iple bağlı. Milletin vereceği bir şey kalmadı. Bu borçların millete kemer sıktırarak ödenmesi mümkün değil. Başta uçan sarayın satılarak devlette çok sıkı yeni bir tasarruf dönemi başlatılması, yeni üretim politikaları ve yeni kalkınma modelleri geliştirmemiz şart. 16 Yıldır devam eden politikalarla yürümemiz mümkün değil.
Eğer Cumhur İttifakı yüzde 50'nin üstünde oy alırsa hiçbir şey değişmez. İktidar onu uyarmaya çalışanlara, "siz de kimsiniz halkım bana oy veriyor, benim yaptıklarımı onaylıyor, dört milyon değil sekiz milyon Suriyeli'yi alırım, milli iradeye karşımı geliyorsunuz" diyerek aynı politikalarla devam eder. O yüzden iktidarı uyarmalıyız. Başta Suriye ve mülteci politikalarını onaylamadığımızı, uygulanan bütün politikaların gözden geçirilmesi gerektiğinin uyarısını yapmalıyız. Cumhur İttifakı yüzde 50'nin altında kalırsa işte o zaman vatandaşın feryatlarına kulak verir, yeni olumlu arayışlara girer. Onun için bu yerel seçimler hayati önem taşıyor.
Son yaşananlara bakılırsa vatandaşlarımızın bunun bilincinde olduğu görülüyor. Daha önceki seçimlerde iktidar mensupları ne kadar absürt şeyler söylerse söylesin halkta kafa karışıklığı yaratabiliyordu. Fakat bu seçimde doğru bile söyleseler inandırıcılıkları kalmadı. Artık kendi yaptırdıkları GDO'lu anketlere bile güvenmiyorlar. Vaat edecek bir şeyleri kalmadığı için cennet vaat ederek sümme haşa yanlışlarına Allah'ı da ortak etmeye çalışıyorlar. Allah'ın sopası yoktur ama bu dünyada rezil eder ahrette cehenneminde esir eder.
Sayın Meral Akşener'i alanen hapisle tehdit ettiklerine, Mansur Yavaş'ın yükselişini engellemek için şizofren bir çocuk tacizcisinden medet umduklarına göre demek ki artık yolun sonu görünüyor.