Bu başlık üzerinde düşünürken, neresinden başlamalı dedim. Öyle ki, neresinden tutsam elimde kalır dedikleri bir durumdayız. Potbori yapalım mı?
Herşeyin başı eğitim mi,yoksa adalet mülkün temeli mi?Üretimde yerli ve millî olmalı mıyız, yoksa AVM'siz ekonomi çöküntüsü bekâ sorunu olur mu?
Tüketim ekonomisi candır (!). Şaka değil, vergilendirilmiş kazanç eğer kutsalsa (vergi dairelerimizin duvarlarında yazıldığı gibi) devletin canı da tüketime dayalı vergiler olmuyor mu? Ben yine de "yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" diye beyni yıkanarak büyütülmüşüm ki, keriz yerine konulduğumu bile bile,üretim ekonomisi diyorum. Donkişot'tan halliceyiz yani...
Yol, elektrik... Özelleştiyse vergi ne için gereklidir diye yersiz bir soru sorar mıyım hiç? Ben oturduğum yerde köprüler geçen bilinçli bir vatandaş olarak öderim parasını!
Konuları dağıtıp daldan dala atlamıyorum aslında... Yönetim anlayışını (böyle bir anlayış hâlâ varsa) sorgularken bunların hepsi birden çıkıyor karşıma... Hepsi birbirine bağlı. Eğitim, sağlık, adalet, millî güvenlik... Tamam yine Suriyeliler'e bağlamayacağım konuyu... Başımı gömecek kum mu yok? Zaten eğitim, sağlık, ekonomi, güvenlikle ne ilgisi var ki Suriyeliler'in? O konu bizim Ortadoğu'ya açılan büyük projemiz...
Sonuç olarak, gelinen noktada, oyunda oynaşta değil de, neden sağlam bir silkinişle 'at bin!' emrini kendimize vererek millî güvenlik sorunu durumuna gelen YÖNETİLEMEZLİK sorununu çözmemiz gerekliliğinin çıplak gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Acı gerçek şu ki; Talancılara karşı koruyamadık çocuklarımızın rızkını. Onlara ümit dolu bir vatan veremedik. Boğuşmak zorunda kalacakları belâlar bırakmak üzereyiz.
Millî Devlet yapımıza karşı bütün tehditler her koldan yönelmektedir.
Bizler nefsî davranırsak,değil vatanı, nefsimizi bile kurtaramayan, sözde milliyetçiler olarak tarihe geçip, çocuklarımıza mezarlarımizdan bile bakamayacak noktaya gelebiliriz.
Bizim yolumuz, erdemle yürüyerek yarınlara dik bir duruşla gidilen, omurgalı bir yol olmak zorundadır.
Fantazî için siyaset yapma döneminde değiliz. Bizdeki kararlılık, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın yedi düvele karşı millî iradeye yaslanarak Başkent Ankara'dan meydan okuyan türden bir kararlılık olmak zorundadır.