Türkler 10.yy’dan itibaren, İslamiyetle tanışmaya başlamışlar. Türk töresinde var olan sevgi, hoşgörü, hak, hukuk, adalet vb. hasletleri İslamın ulviyetiyle mezc edip, kuvvetli bir devlet refleksi oluşturmuşlar.
Orta Asya bozkırlarından Anadolu'ya geçen Alperenler, bu coğrafyada insanların gönlüne, aşkı, sevgiyi, yiğitliği, mertliği, teşkilatçılık ve dayanışma ruhunu, ilmek ilmek işleyip, nakış nakış dokumuşlar. Ve Anadolu'ya Türk mührünü vurmuşlar.
Malumdur ki, kadim Türk milleti, tarih boyunca çok sıkıntılar çekmiş, ama her seferinde de irfanıyla, inancıyla, azmiyle, güvendiği, inandığı Başbuğlarının önderliğinde bu darboğazları aşmasını bilmiştir.
Birinci Cihan Harbi sonrası kazanılan, Milli Kurtuluş Savaşı, buna örnektir. 1453’ten beri Türk şehri aziz İstanbul da dahil, şehirlerimiz düşman işgaline uğramış Sevr paçavrasıyla Türk’e kefen biçilmeye kalkışılmıştır.
Bir yandan askeri yıkım, bir yandan Duyun-u Umumiye, kapitülasyonlar yokluk, kıtlık, salgın hastalıklar ekonomik ve sosyal yönden milleti ayakta duramaz hale getirmiş. Kısaca, Beylikten İmparatorluğa geçen, ilk üç yüz yıl dünyaya hükmeden Osmanlı Türk devleti ve onun yöneticileri bildiğimiz sona dü'çar olmuştur.Başta İslam ülkeleri olmak üzere, İmparatorluk içindeki devletler bir bir kopmuş, işgaller neticesinde de Türk, Orta Anadolu'ya sıkışıp kalmış.
Nerde kaldı,Halife-i Ruyi Zemin,(dünyanın Halifesi), nerede kaldı Hadim-ül Harameyn‘üş Şerifeyn Mekke ve Medine’nin hizmetkarı) ünvanları…
Sevgili Dostlar; Amacım elbette tarih dersi değil, sadece tarihi kendi şablonları doğrultusunda, ters yüz edenlere ve inkarcılara kısa hatırlatma, affınıza sığınıyorum.
Evet, Atatürk’e hakaret eden kara çarşaflı bayan, eli kazmalı, heykel saldırganı beyinsiz mahluk.
OSMANLI'YI ATATÜRK YIKMADI…
Yıkılan devletin enkazından, bütün olumsuzluklara rağmen, modern Türkiye Cumhuriyetinin doğmasına önderlik etti. Hem de Damat Feritler'in, Mustafa Sabriler'in, Dürrizade Abdullahlar'ın ölüm fermanlarına rağmen… Anadolu ihtilali gerçekleştirildi.
Gelelim günümüze:
Minnet ve şükran duymak bir yana, günümüzde Türk’e, Atatürk’e, Cumhuriyet ve kazanımlarına, saldırmalar, hakaretler gırla gidiyor. İşin acı tarafı da bu meczuplar bir kısım etkili ve yetkili çevrelerce adeta ödüllendiriliyor.
Kim bunlar? Bir kısmı okumayan, fikretmeyen, düşünmeyen, sadece duyma ve komutla hareket eden biatçı robotlar; bir kısmı da kendi etnik yapılarını Yüce İslamla kamufle edip, algı operasyonu yapan, dönmeler, liboşlar, kapı kulları, sahte din bezirganları…
İşte birisi çıkıyor, Atatürk’e, Mehmet Akif’e hakaret ediyor. ’Kurtuluş Savaşını keşke Yunan kazansaydı şeriat devam ederdi.’ diyerek saçmalıyor. Buna mukabil adı fesli deliye çıkan bu zat, milletin gözünün içine baka baka ziyaret ediliyor.
En son Diyanet İşleri Başkanının 10 Kasım arifesindeki ziyareti.Haklı olarak kamuoyunda büyük bir infial yarattı.
Şimdi Sayın Başkana sormak lazım… ’Sayın Başkan bu ziyaret, (zamanlamaya dikkat) beraber poz verdiğiniz bu kişinin, herzelerini zımni de olsa desteklediğiniz, benimsediğiniz anlamına gelmiyor mu?
10 KASIM’a denk getirdiğiniz bu ziyarette, bir din adamı olarak Atatürk’ün aziz ruhuna Fatiha da okudunuz mu (!...)
O akıl hastası, size de dokuzu beş geçe ‘kenef’ ziyareti vasiyetini tekrarladı mı?
‘Kutuluş Savaşını Yunan kazansaydı, benim yerime belki bir PAPAZ gelip seni ziyaret eder ve beraber ‘haç’ çıkarırdınız’ demek aklınıza geldi mi? Merakımı bağışlayın lütfen (!...)
Ah Sevgili Başkan, keşke referansınız ilk Diyanet İşleri Reisi, Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı, kefen parasını milli mücadele emrine veren, RAHMETLİ RİFAT BÖREKÇİ (1860-1841) olsaydı.
Bir çift sözüm de, her dönem güçlünün kapısında ‘yallanıp’ efendisine yalakalık için sağa sola havlayan, tipsiz, seviyesiz, omurgasız çukura…
10 Kasım’da GENELEV'in açık mı kapalı mı olduğunu unutmuşsun. Be hey akılsız, İNSAN KENDİ DOĞUP BÜYÜDÜĞÜ MEKANIN açık kapalı olduğunu bilmez mi? Hımm, Tecahül-i Arif sanatı yaptın değil mi köftehor(!...)
YUH OLSUN! Böyle aşağılık mahlukları adam yerine koyanlara…
YUH OLSUN! Kendisinin söyleyemediğini, sahibinin sesine söyletenlere…
YUH OLSUN! Türk’e, onun değerlerine .ATATÜRK’e, Cumhuriyet ve kazanımlarına hakaret edenlere …
YUH OLSUN! Bütün bu ihanetleri görüp de bile bile destekleyenlere, destekçilere hala DESTEK VERENLERE…
VE SON SÖZ:
Tüm hainlere ,gafillere, fesli fessiz tüm meczuplara, Asil Türk milleti, kadını kızı, yaşlısı genci, çoluğu çocuğu ile 10 KASIM ANITKABİR’de milyonlarla gerekli cevabı verdi. 11/12 Kasım'da yine milyonların ,ellerinde bayraklarla Ata’sını ziyaret etmelerine bizzat şahit oldum.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE...