Yüz yılımız ve emperyalizm

Niyazi BEKTAŞ

Yer yüzünde düzenli ve teşkilatlı insan topluluklarının görülmeye başlanıldığı ilk devirlerden günümüze kadar güçlü devletler kurmuş topluluk ve milletlerin ,kendilerinden güçsüz ve zayıf olan devletleri sömürdükleri, o devletler üzerinde askeri, ekonomik kültürel baskı kurarak ezdikleri tarihi bir gerçektir..

Adına emperyalizm dediğimiz bu durum günümüzde devletler üzerinde de aynen uygulanmaktadır. Emperyalizm acımasızca güçsüz ülkeler üzerinde varlığını göstermektedir.

Güçlü ve süper devletler ;bazen askeri, bazen ekonomik, bazen kültürel bazen de eğitim alanlarında zayıf devletleri boyunduruğu altında kıvrandırmaktadır. Sömürülen ülkeler üzerinde acımasız eylemler görülüyor. Vahşi kapitalizmin sömürü aracı emperyalizmdir.

Yaşadığımız yüz yılda Afrika Kıta’sı, Güney Amerika Kıta’sı, Asya Kıta’sının büyük bir bölümü ve özellikle Orta Doğu adını verdiğimiz bölge ,bu bölgeye Türkiye’de dahil emperyalizm kıskacı altında olduğu inkar edilemeyecek bir gerçektir.

Emperyalizm, aynen kan emici vampir gibidir. Hakimiyet kurduğu ülkelerin tüm kaynaklarını vampir gibi emer, kanını emdiği ülkede yaşayan halkın sıkıntılarını asla görmez.

Günümüzde emperyalizm şekli kültür alanında etkisi daha açık ve nettir.. En tehlikeli emperyalist uygulama kültür alanında kendisini gösterir..

Kültür saldırısı ve istilası şeklinde gelişen emperyalist baskı ülke aydınlarından başlayarak bir toplumun bütün unsurlarına kadar tesirlerini ileterek , böylece o toplumun her şeyini acımasızca ve ahlaksızca sömüren bir yapı oluşturur emperyalizm.

Birkaç yıl önce YALOVA’DA ,Yalova Kent Konseyi tarafından düzenlenen bir konferansa katılan bir profesör ve O gün doçent olan bir akademisyenin şu sözlerini asla unutmadım ve unutmayacağım..

Aynen şöyle diyordu ünlü profesör” ”BANA HİÇ KİMSE ABD’NİN TÜRKİYE ALEYHİNDE TEK BİR KARARINI GÖSTEREMEZ.”” Bu sözleri salonda yanındaki doçent ve salondaki dinleyiciler tarafından alkışlanmıştı..

Ayağa kalkarak ünlü profesöre ve alkışlayan dinleyicilere aynen şu sözleri söylemiştim. ”SAYIN PROFESÖR SİZ BU ÜLKENİN ÜNİVERSİTELERİNDE OKUDUNUZ…ÜSTELİK PROF OLDUNUZ. SİZLER YALAN SÖYLÜYORSUNUZ. YAZIKLAR OLSUN.””

Aynı konuşmacıya salondan sadece orada bulunan bir siyasi partinin il başkanı benimle birlikte tepki göstermişti. Tepki karşısında sunucu “”ismi bende saklı”” toplantıyı sona erdirmişti. Emperyalizmin kültür alanındaki resmi karşımızda..

Kendi öz değerlerine , Türk Milletinin Kültür vasıflarına yabancılaşmış ,nemelazımcı, kafası satılmış bir çok Prof. unvanlı akademisyen sıfatlı sözde aydınlar bu gün yine aramızda. Bunlar değişik vakıf ve dernekler tarafından maddi olarak ta desteklenmektedir.

Emperyalizme hizmet etmek amacıyla ülkemizde kurulmuş ve faaliyetlerini hızlıca ve aleni olarak sürdüren bir çok dernek ve vakıf var. Ülkemizi yönetenlerin tamamı da şer otlaklarının faaliyetlerinden haberdardır. Her nedense yerli ve milli olduklarını söyleyen siyasi kuruluşlarda ;ülkemize düşmanlık eden bu tür sözde sivil toplum kuruluşlarına seslerini çıkarmıyorlar.

Liberalizm sözünü çokça duymuşsunuzdur. Bu kavram emperyalizmin yeni versiyonudur. Millî düşünmeyenler, millî olmayanlar liberalizmin aşırı savunucusudurlar. Kısaca liberalizm vahşi kapitalizmin sempatik örtüsüdür. Bu örtünün altında kirli amaçlar Var. İnsanlık düşmanı emperyalist devletlerin planları var.

Bir başka uygulamayı da hatırlatmak istiyorum. Lütfen herkes hatırlasın. Bundan birkaç yıl önce “”ÖZELLEŞTİRME “” furyası vardı. Devlet bütün ekonomik kurumlardan derhal elini çekmeli, deniyordu. Ülkemizde de özelleştirme taraftarları adeta bayram havası estiriyorlardı. Devletin hantal yapısından kurtulmanın tek yolunun özelleştirme olduğunu söylüyorlardı. Özelleştirme yarışı başlatılmıştı. Neredeyse özelleştirmeye karşı çıkanlar ””HAİN”” ilan ediliyordu. Karlı olmayan ,zarar eden şirketler mutlaka satılmalı, diyorlardı. Sonra ne oldu? Zarar eden kuruluşlar değil de Türkiye’nin en köklü ve karlı kuruluşları satıldı. Satılan bir çok kuruluş kapatıldı. Üretim tamamen yabancılaştırıldı. Bankalarımızın % 75 ‘i yerli ve Milli olmayan sermayenin emrine verildi.

Özelleştirilen karlı kuruluşların bazılarının içi boşaltılarak ,sermaye yurt dışına götürüldü. En yakın örneği karşımızda duruyor…TÜRK TELEKOM…

Emperyalistler bir kez daha planladıklarını sömürü oyununda ülkemizde başarılı oldular. Ne yazık ki Türk Milliyetçisi olduklarını söyleyenlerin önderleri dahi liberalizmin örtüsü altındaki karanlık tabloyu görmemezlikten geldiler.

Bir başka acı ama gerçek olan şeyde Atatürkçü olduklarını söyleyenlerde emperyalistlerin oyununu görmelerine rağmen engel olmadıkları gibi bu oyuna destek oldular. Bunlar ATATÜRK’Ü anlamadılar. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş aşamasında ATATÜRK’ÜN tam bağımsız Türkiye söylevini rafa kaldırdılar. Hala aynı yolda yürümeye devam ediyorlar.

Yerli ve Milli olmaktan uzak olanlar iş başına gelince emperyalistler, emperyalizmin kurallarını uygulamada en rahat dönemini yaşadılar. Hala yaşamaya da devam ediyorlar..

Üretmeden ,tüketen bir toplum haline gelmişsek ve bu gün ekonomik sıkıntı yaşıyorsak , bunun tek sorumlusu yerli ve milli olmayanların kafa yapısıdır. Yerli ve Milli düşünenleri emperyalizm kolay kolay sömüremez. Yerli ve Milli olmak söz ile olmaz. Hayatınızın her alanında uygulama yerli ve milli olduğunuzu göstermelisiniz.

Yerli ve Milli olanlar emperyalizme şiddetle karşı duruş gösterir. Emperyalistlerin oyunlarını önceden gören ve oyunların sahnelenmesine fırsat vermeyen fikir sahibi insanları ancak yerli ve Milli olarak tanımlayabiliriz.

Yerli ve Milli olanların devletleri de MİLLİ olur. Devletleri Milli olan toplumların sömürmek mümkün değildir.

Milli Devletler ; Sömürgeci emperyalistlerin emrinde olmazlar.

Milli Devletler ;öncelikle kendi insanının haysiyetini, onurunu, şerefini korumakla mükelleftir, GÖREVLİDİR.

Milli Devletleri yönetenler ;yönettiği insanların çıkarlarını korumak zorundadır.

Milli Devletleri yönetenler sadece ve yalnızca ,YÖNETTİĞİ MİLLETTEN emir alırlar. Başka bir Ülkenin yöneticilerinin arzu ve isteklerini yerine getiremezler, dış güçlerin isteklerini emir telakki edemezler, kabul edemezler.

Emperyalistlere karşı amansız mücadele ederek Türkiye Cumhuriyetini kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Devletin nasıl olması gerektiğini öğrenmenin yolu Ata’yı tanımaktır.

Her şeye rağmen diyorum ki biz Türk Milliyetçileri ve Türk-İslam Ülkücüleri olarak Yurdumuza karşı girişilen emperyalist saldırı ve istilaya karşı amansız mücadele etmeye kararlıyız. Dun bir başka kültür emperyalizmi karşında nasıl direnmiş-sek bu günde kan emici kapitalizmin sömürü düzeni olan emperyalizm karşısında ölümüne direneceğim izden hiç bir vatan severin kuşkusu olmasın.

Türk Milliyetçileri ; samimi ve kararlı duruşlarıyla bu toprakların emperyalistlerin istilasına uğramaması için yeminlidir..

Ne Mutlu Samimi Müslümanım ve Türk'üm diyebilene...