Dostum soruyor, “Abi bu Rıza Zarrap işi ne oldu, sesi soluğu kesildi de!”
Haklı bir soru. Sahi ne oldu Zarrap işi? Zarrap ayarlandığı gibi, itirafçı oldu, Türkiye’de yapılan usulsüzlükleri ve yolsuzlukları anlattı ve sanırım sıyırdı.
Tavuk gitti amma, pisliği kaldı.
Hükümetten birileri de, “Zarrap Türkiye’nin milli meselesidir. Bu davadan dolayı bir ceza kesilirse bu cezayı hep beraber ödeyeceğiz” diyesi imiş.
Bu efendiye, “Hangi yaptığı eylemden dolayı Rıza milli mesele oluyor?” diye sormak gerekir.
Belki, “Cari açığın % 15 ‘ni ben tek başıma kapatıyorum” dediği için birazcık milli mesele olabilir de; bu, başlı başına bir utanç meselesi değil mi? Ne demek taze bir İran bebesinin anlı, şanlı Türkiye devletinin cari açığını kapatması?
Eğer bu doğru ise bizi yönetenlerin, birazcık düşünmeleri gerekmez mi, biz ne yapmışız diye?
Neyse gelelim Rıza Zarrap’ın millilik meselesine:
Zarrap’ın hediye ettiği milyonluk satı, sırasıyla 80 milyon biz mi taktık da, borcu da biz ödeyelim?
Rıza’nın önüne 80 milyon biz mi yattık da, borcu biz ödeyelim? Yatanlar sıraya girsinler.
Rıza’nın verdiği milyon Dolar-Euro’ları, ayakkabı kutularında biz mi sakladık da, borcu da biz ödeyeceğiz?
Ne dersiniz ey millet! Ödeyecek misiniz bu gelecek borçları?
Alanlar, önüne yatanlar, saatı takanların egemen olduğu iktidar, yavaş yavaş çaktırmamaya çalışarak; Şeker Fabrikalarını gözden çıkararak (Sn. Akşener ile Temel beyin ifadelerine göre) ödemeye başladı bile.
Bu satışlar bile haksızlık.
Bize göre:
Saati takanlar ödesin.
Euro ve dolarları ayakkabı kutularında saklayanlar ödesin.
Utanmadan Rıza’nın önüne yatanlar ödesin.
Özetle ve kısaca; yiyenler ödesin. Vesselam.
İşte böyle aziz dostum Rıza Zarrap meselesi.
Esen kalınız. Nazım PEKER