2018-2019 Eğitim ve öğretim yılı başladı. Millî Eğitim; maalesef sorunlar yumağı haline döndü.
Yerelde ve genelde eğitim alanında bir çok sorun var. Bu sorunların çözümünü vatandaştan beklemek halının altına tozları süpürmektir.
Milli Eğitiminde sorunlar var demek doğrudur ancak bu sorunlarının çözümünün yolunu göstermek özellikle siyasi iktidarın görevidir o zaman ne yapılmalı? Sorusunun cevabını da vermek mecburiyetindeyiz.
Öncelikle diyorum ki eğitim milli olmalıdır. Millî Eğitim tüm tarafların katılımıyla yeniden planlanmalıdır. Öyle bir eğitim sistemi yapılmalı ki uzun yıllar uygulanmalıdır. Kısaca eğitim yeniden yapılanmalıdır. Okullarımızda uygulanan sistemler eğitimin sorunlarını çözmeye yeterli değildir.
Milli Eğitim yeniden ele alınması ve eğitimin Türkiye’nin ilimde ,teknikte ,sanayide, kültürde ekonomide dünyanın en ileri gitmiş ülkesi haline gelmesini sağlayacak bir uzun vadeli planlama yapmak ,bu plana göre milli eğitim alanında kalıcı eylemler yapmak zorunluluğu doğmuştur.
Milli eğitimin dört amacı okullarımızda uygulanmalıdır. Bu hedefleri sırayla şöyle ifade edebiliriz…
Türk insanı yaşı ne olursa olsun ,Türk Milleti’nin tarihinden şuur almış bir nesil yetiştirmek.
Geleceğin neslini Türk Kültür medeniyetinden esinlenen gençler olarak donatmak.
Milli ve manevi değerlerimizden beslenen gençlik yetiştirmek.
Türk Gençliğini ,Türk Milleti’nin örnek kişisi ,Türk Milleti’nin bütün vasıflarını üzerinde taşıyan yapıya kavuşturmak.
Demokrasi-hukuk-adalet gibi dünyaca kabul görmüş insanı kıymetlerle donatılmış bir nesil yetiştirmek.
Çok okuyan, okuduğunu özümseyen, ülkesel ve küresel olayları yakından takip eden, dünyadaki her alanda meydana gelen gelişmeleri izleyen bir gençlik yetiştirmek.
Gençliğe kişilik kazandıracak ,şahsiyetini olgunlaştıracak edinimler kazandırmak. Bir başka ifadeyle taassup adı verilen körü körüne fikirleri sorgulamadan savunmaktan uzaklaşmış bir gençlik yetiştirmek.
Ülkemizde zaman zaman fikir ve yazar kesimi bazı kişiler ortaya çıkmıştır ki bunlar kendilerinden başka türlü düşünenlere tahammül etmek şöyle dursun, bu gibi kişileri yok etmek için her türlü iftira ve tertiplere baş vurmuşlardır. Özellikle İslamiyet alanında son günlerde hem İslam Coğrafyasında hem de ülkemizde sıkça karşımıza bu insanlar çıkmaktadır. Kendi inançlarını toplumun tümüne hakim kılmak için her yol bunlar mubahtır. Farklı düşünen insanlara ,farklı inançlara bu zevatların asla tahammülü yoktur.. Bunların başında da CEMAAT adı verilen din istismarcıları gelmektedir.
Bu düşünce de olanları üzülerek söylüyorum okullarda okutan biz öğretmenleriz. Bundan dolayı kendimizi mutlaka sorgulamalıyız…
Şimdi tam sırası gelmişken soralım: Bu tek yönlü sapık düşünce sahiplerinin eğitimle ne alakaları var? Üstelik bazı cemaatlerin içinden okullarımızda etik değerler dersleri verilmek üzere görev verilenleri gördükçe endişelenmiyor değilim.
Bunlar mı Türk Milleti’nin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını tayin edecek?
Türk gençliğini bunların zihniyetine nasıl teslim edebiliriz? Ülkemizin her alanında kalkınmasını bilimsel çalışmalardan uzak, her alanda taassup inancına sahip böyle gruplara emanet etmek ,Türk Gençliğine ihanet etmek değilse nedir?
Milli Eğitimin temel sorunları sadece bunlar mı? Hayır…
Okullarda görev yapan öğretmenlerin sorunları çok. Öğretmenlerimiz ekonomik olarak sıkıntıda. Verilen siyasi vaatlerin hiç birisinin çözümü için gayret edilmiyor. Öğretmenler öğrenciler karşısında adeta maymuna döndürülmüştür. Öğretmenin itibarı maalesef sıfırlanmıştır. Öğretmelerin büyük çoğunluğu sahipsiz oldukları için sıkıntıdadır. Huzurlu değiller. Başta okul yöneticileri olmak üzere Milli Eğitimin diğer yöneticilerine öğretmenlerin büyük çoğunluğu güvenmiyor.
Bir başka konu ise liyakat bilgi , yetenek ve ehil olmanın hiçbir önemi yok okullarımızda. Adamı olan yönetici oluyor. Bir yıllık tecrübesiz ve deneyim öğretmen belli bir sendika üyesidir, anlayışıyla okullarımızda yönetici yapılıyor. Bu yöneticiler ne öğrenciyi anlıyor ne de öğretmeni. Öğrenci velileriyle ilişkileri hemen hemen yok.
Bir başka önemli nokta ise öğretmen olmak için uzun yıllar umutla yola çıkmış atanamayan öğretmen gençlerdir. Bu genç öğretmenlerimizin umutları yok etmek hiç kimsenin hakkı olmasa gerek. Devlet sosyal yönünü kullanmalı ve atama bekleyen binlerce genç öğretmenin geleceğini kurtarmalıdır.
Öğrencilerin ise sistemden kaynaklanan mağduriyetleri hat safhada. Öğrenci hangi okula kayıt yaptıracağını bilmiyor. Ders kitapları ise milli eğitimin amaçlarına uygun konuları içermiyor. Günlük hayatla alakası olmayan hikayelerle çocuklarımız resmen kandırılıyor.
Eğitimin başlı başına bir disiplin olayı olduğu unutulmuştur. Disiplin denilince hemen beylerin aklına dayak atmak, sıkmak, yasaklamak geliyor. Hâlbuki eğitimde disiplin demek çağımıza uygun kurallarla gençlerimizi yetiştirmek ve onların kişilik değişimlerini kurallarla sağlamaktır.
Bir başka sorun ise öğretmenlerin kendilerinin sorunlara neden olmasıdır. Meslek onurlarını korumak için hiç bir emek sarf etmeyenlerden öğretmen olmaz.
Öğretmen her şeyi ile topluma örnek olan meslek erbabıdır. Maalesef öğretmenlerimiz son yıllarda kılık kıyafetiyle tarlada çalışan emekçilerden farklı değiller. Sacı sakalı birbirine karışmış ,dış görünüşleriyle örneklikten söz edilemeyecek durum olan öğretmenler mutlaka kendilerine çeki düzen vermelidirler. Öğretmen olduklarına hepsine hatırlatıyorum.
Türk insanının topluma yük olmaktan kurtaracak öğretmenler; maalesef kendileri topluma yük olmuşlardır. Bazı meslektaşlarım biliyorum bu yazımı okuduktan sonra bana kızacaklar. Varsın kızsınlar. Yazdıklarımın tamamı gerçek.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenler için söylediği “Öğretmenler; Millet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdani hür nesiller ister" sözleri hatırlatarak bu öğretim yılının hepimize hayırlı olmasını diliyorum…