Yıllar önce öğretmenlikten emekli oldum.
Her yıl olduğu gibi bu sene de okullar açılmadan yaşadığım ilin, yani Yalova’nın her hangi bir okuluna gitme geleneğini tekrarladım. Amacım bir yıl önce ile bir yıl sonraki zaman aralığında eğitim ve öğretim alanında değişenleri bizzat öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin ağzından duymak...
Birkaç gün önce de bazı okullarımızı ziyaret ettim. Okulların isimlerini yazmayacağım. Yazarsam eğitim yöneticileri hemen devreye girer, okullar hakkında inceleme ve soruşturma başlatırlar.
Bu cümleleri niçin kurdum?
Eğitim ve öğretim alanında en hızlı bir sürede yapılan çalışma, küçük bir sorun olduğunda hemen öğretmen hakkında soruşturma ve inceleme başlatmak, soruşturma ve inceleme sonucunu beklemeden suçluyu belirlemek ve de ardından ceza vermektir. Bu yanlış ve hatalı uygulamayı hemen hemen konuştuğum bütün meslektaşlarımdan dinledim.
Bir başka yanlış ve hatalı uygulama daha yapılıyor... Diyelim öğretmen suçlu bulundu. Soruşturma sonucunda mevcut yasalara göre müeyyide uygulanmasına karar verildi. Derhal bu arkadaşımızın üyesi olduğu sendika devreye giriyor ve olay örtbas ediliyor. Şayet hatalı olan o sendikanın üyesi değilse son hukuk hükmü beklenmeden ceza veriliyor ve uygulanıyor.
Okullarda öğretmenler; üyesi oldukları sendikalardan dolayı birkaç gruba ayrılmışlardır. Mevcut yandaş sendika üyeleri dışında kolay kolay eğitim yöneticisi ya da her hangi bir farklı uygulama yapılması mümkün değildir.
Haksızlık ve hukuksuzluk diz boyu.
Okullarda öğretmenlere sordum: Size göre en önemli sorununuz nedir?
Büyük çoğunluğunun yüzünden sorunları çokça olduğunu ancak konuşamayacaklarına tanık oldum. Maalesef öğretmenler de konuşmaktan çekiniyorlar.
Meseleleri konuşanlar elbette var. En önemli sorun; yönetenlerle yönetilenler arasındaki meslek sorunları. Hele şu okullara kayıt var ya, tamamen bir rezillik. Özellikle orta okuldan sonra liselere kayıt olayı kar topu gibi büyüdü. Her orta okuldan mezun olan öğrenci öncelikle İmam-Hatip liselerine zorla yönlendiriliyor.
Kayıt alanı diye uydurulan ucube bir sistem var. Kayıt alanınızda öncelikle bir İmam Hatip Lisesi tercih edeceksiniz. Bunun yanında normal bir lise ve varsa kayıt alanınızda bir de Meslek Lisesi tercih edeceksiniz. Bu alanda tercihinize göre okul yoksa ikinci kayıt alanında da aynı uygulama İmam-Hatip Lisesinden başlamak üzere yapılıyor. Böyle bir uygulama kesinlikle doğru değildir. Ailenin çocuğunu istediği okulda okutma hakkına bizzat devlet eliyle tecavüz ediliyor.
Mevcut Anayasamızda ve Anayasamıza bağlı yasalara göre de tam bir insan hakkı ihlali yapılıyor.
Öğretmen Liselerinin ve Anadolu Liselerinin kapatılması eğitim ve ğğretime büyük darbe vurdu. Proje okulların ise tamamıyla fiyasko ile sonuçlandığı görülüyor.
Orta okullardan mezun olan çocuklarımızın geleceği resmen karartılmıştır. Bu çocuklarda motivasyon dediğimiz moral değerler sıfırlanmıştır. Rekabet yok olmuştur. Eğitim alanındaki daha iyi insan yetiştirme hedefi hayal olmuştur.
Çözüm nedir?
Öğretmen Liseleri ve Anadolu Liseleri hiç vakit geçirilmeden tekrar açılmalıdır. Meslek Okullarının durumu da mutlaka ele alınmalı en az eski Anadolu Liselerinin seviyesine çıkartılmalıdır.
Dördüncü sınıftan başlamak üzere ilk okul ve orta okullarda yapılan tüm sınavlar ortak olarak bizzat bakanlık tarafından organize edilerek yapılmalı, bu sınavların sonuçlarına göre de öğrenciler okullara yerleştirilmelidir. Bu sistem uygulandığında bütün ilk okul ve orta okullarımızda eğitim ve öğretim seviyesi gözle görülür bir seviyeye yükselir ve okullar arasında tatlı bir yarış başlar. Böylece gerçek manada okullarımızda fırsat eşitliği de sağlanmış olur.
Sınavlarda test sistemi mutlaka kaldırılmalıdır. Pratik hayatta ne varsa eğitim alanında da onlar uygulanmalıdır. Test sistemi, düşünmeyi, yorumlamayı, yargılamayı, merak etmeyi yok ediyor. Özellikle bilgiye ulaşmayı okuma yoluyla sıfırlıyor.
Bütün bu yanlışlıkları yazmamın tek nedeni var:
Eğitim ve öğretim her alanda çöktü. Ülkemiz ve geleceğimiz için çok büyük tehlikeyle karşı karşıyayız. Senelerce görev yaptığım Milli Eğitimin çöküşünü birileri gibi film izlercesine takip edemeyiz. Doğru ya da yanlış kötü gidişatın önünü kesmek için düşüncelerimizi yazmak ve halkımızla paylaşmak, insanlık görevimizdir.
Ülkesini seven herkes düşüncelerini yüksek sesle yazmalı, konuşmalı, söylemeli ki eğitimi yönetenler yanlıştan dönsünler...
Gelelim okullardaki yanlış uygulamalara...
En çok üzüntü duyduğum bir konu da öğretmenlerimizin kılık-kıyafetleridir. Öğretmenlik mesleği en önemli meslektir. Öğretmen;her şeyi ile topluma örnek olması gereken insandır. Rast gele giyinemez. Konuşamaz, söz söyleyemez, hareket edemez. Öğrencilere rol model olmak kolay bir iş değildir. Derhal ortak bir giyim tarzı belirlenmeli ve bütün öğretmenler mesleklerine yakışır bir kılık kıyafetle öğrencilerinin karşılarına çıkmalıdırlar. Soytarı kılıklı insanlardan öğretmen olmaz.
Bana göre bir başka yanlışlık da işlevsiz hale getirilen teftiş ve denetimsizliktir. Yetersiz olan okul yöneticilerinin öğretmenlere rehberlik yapmaları, yol göstermeleri mümkün değildir.
Okullarda okutulan ders kitapları yetersizdir. Mutlaka tüm okullarda yardımcı kaynak ders araç ve gereçleri kullanılmalıdır. Resmi okullarda yardımcı ders kitaplarını yasaklayan Milli Eğitim Bakanlığı, özel okullara sesini çıkarmıyor. Bunu da anlayabilmiş değilim. Yardımcı Ders Kitapları resmi okullarda yasak, özel okullarda serbest. Böyle ikircikli bir duruş olur mu?
İlk okul, orta okul ve liselerde mecburi eğitim olduğuna göre, ders kitaplarını parasız dağıtan devlet, yardımcı ders kitaplarını da parasız dağıtsa ne olur ki?
Tüm öğretmenlere üniversitelerde şartsız ve koşulsuz yüksek lisans ve doktora imkanı sağlanmalıdır. Öğretmenler kendi alanlarında en üst düzeyde bilgiye ulaşmalı ki geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı çağdaş uygarlık sevisinde yetiştirsin.
Yıllarca söylenir durur: Sınıflarda öğrenci sayıları dünyada eğitim alanında başarılı olmuş ülkelerle rekabet edecek seviyeye getirilecek. Bu söylemin her zaman cek-cak'tan öteye geçtiği yok!
İşte size somut örnek: Okulun öğrenci kapasitesi 700, ancak okul mevcudu bin 150... Bu okulda kaliteli eğitim ve öğretim olur mu? Okulun mevcut yapısı 700 öğrenciye göre planlandığı için, öğrenci fazlalığı nedeniyle ne laboratuvar ne de diğer ortak kullanım alanlarından öğrenciler yeteri kadar faydalanamıyorlar.
Bir başka sorun ise "NORM-KADRO" uygulanmasında yaşanıyor. Kişilere göre norm kadro uygulaması olmaz. Bir okula daha önce gelen bir öğretmen ile, daha sonra gelen öğretmen arasında puanlama sistemi nedeniyle sorun yanıyor. Öncelik mutlaka önce okulda göreve başlayan öğretmene verilmelidir.
Okullara yönetici atama ise başlı başına sorun yumağı. Tecrübeden, liyakatten ve ehliyetten uzak olanlar yönetici yapılıyor. Yönetici olmanın neredeyse tek şartı var. "Ya adamın olacak ya da malum sendikanın üyesi olacaksın.”Bu şartlardan birisini elde etmişsen istediğin okula yönetici olabilirsin. Okulu yönetebilir misin? Onu Allah bilir...
Yönetici olmanın mutlaka belirli kuralları olmalı,hak eden şahıs yönetici olmalıdır.
Liyakatsiz ve ehliyetsiz yöneticiler sayesinde öğretmenler arasında güven sıfırlanmıştır. Ne yönetici öğretmene güveniyor ne de öğretmen yöneticiye güveniyor.
Öğretmenler; Saygınlıklarını bizzat kendi elleriyle okuma yazması olmayan siyasi kişilerin emrine sunmuşlardır.
Öğretmenlerin maddi durumları da halk arasında itibar görecekleri seviyede değildir. Ne yazık ki meslek onurlarını ayaklar altına almakta marifetli sözde sendikaların üyesi olan öğretmen sayısı çoğunluktadır.
Yazım çok uzun oldu. Sorun çok. Bir de mesleğim öğretmelik olunca, duyarlı olmak zorundayım.
Değinemediğim birçok sorun daha var. Önümüzdeki günler dede ömrüm vefa ederse eğitimin diğer sorunlarını yazmayı düşünüyorum.
Her şeye rağmen diyorum ki 2019-2020 Eğitim ve Öğretim Yılı ülkemize, eğitim çalışanlarına, analara, babalara ve özellikle de öğrenci kardeşlerime hayırlı olsun...