Şeytan'ın avukatı...
Önsöz: "Özel şartların beklenmedik şaşırtmaları olur..."
Savunma makamı şüphesiz adalet kurumunun vazgeçilmez üç ayağından biridir; ister yargılanan kişiler bunu doğrudan yapsınlar, ister avukatları aracılığıyla. ancak "avukatlar" üzerinde her zaman bazen haklı bazen haksız şüphe bulutları her zaman dolaşır. Özellikle de ister kelimenin ister sözlü anlamı ister mecazi anlamına muhatap olanlar.
Aslında "Şeytan'ın avukatı" doğru insandır ve çabası da sadece gerçeğin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. "Pürüz" şuradadır ki, halk arasında bu kavramın, kötülüğün savunma makamı gibi algılanmasındadır. Hal bu ki, kazın ayağı sanıldığı gibi değildir.
İsevi inançlılar da bir "aziz"lik kurumu-mertebesi vardır ve bu makama kilisenin üst makamı olan Papalık tarafından belirlemesi ve onayı ile gelinir. Ancak bu konu bir süreç ve prosedürler içerir. Aziz ilan edilecek aday kişi belirlendikten sonra, karar öncesi hakkında çok "ciddi" bir soruşturma süreci geçirir. Şüphesiz bu "aziz adayı" kişi kilise ve kamuoyu önünde Hristiyanlık için yaptığı iyi ve yoğun işleri nedeniyle tanınıyordur. Ancak 'aziz' unvanı bir kez verildiği zaman geri alınamadığı için, soruşturmada bu unvan hiç bir olumsuz-şüphe izi kalmamasına dikkat edilir. İş tam da burada "şeytan'ın avukatı" algılanan kişiye düşüyor: Çünkü 'aziz' adayı zaten iyi insan" olarak bilindiği için, onun hakkında normalde "acaba" sorusu akla kolay kolay gelmez. "Şeytan'ın avukatı" da işte tam burada kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları sormaya başlar; ki son karar-yargı da bir hata olmasın, "hak" yerin bulsun.
Sonsöz: Sayfamdaki "Şeytan'ın avukatları"na selam olsun...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.