Sınır güvenliğimiz ve Suriye bataklığı...
ABD binlerce TIR dolusu silahı PYD'ye vererek eğitip, donattıktan sonra; kendisine bağlı sadık bizim de başımıza bela potansiyel donanımlı bir gücü başımıza sarıp gitmek istiyor.
Herhalde Trump'ın Erdoğan'a "Gel Emevi camisinde namaz kılalım. Böylece senin de bizim gibi heves ettiğin bir şey gerçekleşmiş olur. Biz Kürdistan uydu devletimizi kurduk, sen de huşu içinde murad ettiğin namazını kılmış olursun" diyecek hali yoktur.
Şu anda ABD'nin bıraktığı çöp enkazından işe yarar moloz toplamak yerine, Suriye resmi devleti ile doğrudan diyalog kurarak gerek Suriye gerekse ülkemiz adına güvenliği sağlamaya yönelik tedbirlerini alarak; PYD yapılanmasına her türlü katkı sağlayıp ete kemiğe büründüren ABD ihanetine bir anlamda misilleme yapmanın fırsatını yaratabiliriz.
Suriye resmi devleti anlaşmamız durumunda; PYD'ye karşı sınır güvenliğimizi sağlamak üzere Suriye topraklarında varlığımızın devamını kabul edecektir veya bu minval üzerine kendileri ile anlaşma sağlamak gerekir diye düşünüyorum.
Tabi ki bu arada Recep Tayyip Erdoğan'ın BOP projesi eş başkanlığını bıraktığını da ilan etmesi lazım. Çünkü bırakmamak; bölgede 'ABD ile amaç birlikteliği devam ediyor' demektir.
Suriye bataklığına dahil olmamızın nedeninin başlangıcında sınır güvenliğimiz falan yoktu.
Tüm mesele; narsist bir egonun tatmini için, içine sürüklendiğimiz bir süreci yaşıyor olmamızdır.
Adamın birisi milletine onu yapıyormuş, bunu yapıyormuş, şunu yapıyormuş. Sana ne, bana ne, kime ne.?Önce o devletin halkı karar verecek; yönetiminden memnuniyetsizliğini. Peki kim karar verdi; BOP projesi gereği onun eş başkanları. Bedelini kim ödedi; masum Suriye halkı ve Türk milleti.
Bu milletin en az yarısı da; hak, hukuk, adalet demokrasi ve insan hakları anlamında yılardır sizden memnuniyetsizliğini dile getiriyor değil mi? Türk Ordusu dahil olmak üzere sivil milliyetçi, ulusalcı Atatürk'e sadakatle bağlı nice kişi ve sivil toplum örgütlerine kumpaslar kuruldu, üstelik de siyasi iktidarın gözleri önünde, hatta gözetiminde. Ama hiç birimiz dışarıdan "Gelin duruma el koyun, bu işleri düzeltin" demedik, demiyoruz öyle değil mi? Böyle niyet, düşünce ve temennide olanları hep beraber lanetler, gerekirse hadlerini bildiriyoruz. Peki kendimize yapılmasını istemediğimizi biz niçin başkalarına yaptık? Esad ile sabah kahvaltıları seremonileri verilirken; ne oldu da düşman olduk ve sofraya tekmeyi vurma ihtiyacı duyduk?
Dolayısıyla, Suriye'de de bir şeylerin değişimine ve dönüşümüne ihtiyaç duyulmuşsa şayet, buna Suriye halkı karar vermeliydi, BOP projesinin eş başkanları, hamileri değil!
Neyse; bizler şu anda böyle bir sürecin müsebbibi olanların siyasi olarak arkasında değil; onların devletimizin başına musallat ettikleri sınır güvenliğimizi sağlamaya matuf olarak Türk Ordu'sunun her türlü harekatının ve inisiyatifinin arkasındayız. Siyasi hesaplaşması er veya geç elbette olacak ama bunu bir süreliğine erteliyoruz.
"Ayşe tatile çıksın" sözünü rahmetli Turan Güneş ve Rahmetli Bülent Ecevit kaç defa tekrar etiler; bir defa. Sonra ne oldu, gereken yapıldı ve devamında yeni bir Türk devleti kuruldu: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Ya şimdi. Kaç aydır aynı tekrar; "Bir gece ansızın gelebiliriz". Ama tekrarlanan o anın ne gündüzünü ne de gecesini yaşadık. ABD kendince bölgeyi istediği kıvama getirene kadar aynı nakaratı tekrarladık ama o geceyi bir türlü tutturamadık. Teneke çalarak av bekledik.
57 Yaşımdayım. Böyle gayri ciddi bir devlet yönetimine şahit olmadım. En zayıf halimizde; evet, tüpgaz kuyruklarında bekledik ama aynı zamanda savaşıp devamında bir de devlet kurduk.
Yine aynısını yapabiliriz. En büyük gölge mevcut iktidar. Türk milleti öyle veya böyle; yönetenleri gafil olsa da; yanlış süreçlere sürüklenmiş olsak da; yek vücut halde geçmişte olduğu gibi daima devletinin arkasındadır.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin.
Araçlarımızdaki ''Türk Bayrağı arması'' ağır kusur görülüyor
Biz Türk milliyetçileri olarak "Türk Bayrağı" armasını vatandaşın aracından "ağır kusur" gerekçesi ile söktüren Allahsız, kitapsız vatan haini güruhu araştırıp, sorgulayacak bir "Takip komisyonu"un kurulmasını beklerdik.
Bu kadar kripto Allahsız kitapsız vatan hainleri etkin ve yetkin kurumları işgal etmişlerken; Türk oğlu Türk olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun vatan ve millet sevgisinden şüphe duyup, o da yetmeyip kendisini takip ve tetkik komisyonu kurulmasını şiddetle kınıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığındaki bir CHP'nin; HDP ile kuracağı ilişkiler ile HDP'yi makul bir çizgiye çekme konusunda bir şans olduğunu düşünüyorum.
Eğer CHP gün gelir de radikal sol unsurların inisiyatifine geçerse; işte böyle bir CHP'nin HDP ile korkulan işbirliğine girerek bu ülkenin başına gelebilecek musibetleri düşünmenin yanında aksine Kılıçdaroğlu'nun CHP üzerindeki siyasi gücünü daha da güçlendirmesi için yardımcı olmak gerekir. Ben de bir anlamda bireysel olarak bunu yapmaya çalışıyorum.
Kılıçdaroğlu CHP'yi merkeze çektikçe Cumhur İttifakı bundan müthiş rahatsızlık duyuyor. Böyle bir CHP'den kurtulmak için O'nu HDP'lileştirme gayretine girerek, radikal solun hakimiyetine doğru iterek, HDP ile iç içe geçmiş bir CHP olsun istiyorlar. Ancak ne var ki; solda biat kültürü olmadığından böyle bir yönlendirmede başarılı olmaları mümkün değil.
"Özgür düşünen demokrat Türk milliyetçisi" olarak düşüncem budur; arz ederim efendim.
HDP sopası ile muhalefeti terbiye etmek
HDP, AKP için çok lazım olan bir argüman. O'nu sopa olarak kullanıp, gelene geçene vuruyorlar.
Şimdi de Millet İttifakını HDP üzerinden vurarak dağıtmak istiyorlar.
Ben onu bunu bilmem; HDP hiç bir şartta bu ülkenin istikbaline kement atamaz ama AKP'nin bu ülkeye şimdiye kadar kaybettirdiklerinden, verdiği zarardan anlıyorum ki; bundan sonra da devletimizi dahi kaybedebiliriz. Benim şahsi endişem budur. Cumhuriyet tarihinin en aşağılık ve hain kalkışmasına döl yatağı olmuş, sürecin müsebbibi olmuş bir parti burada dururken; kimse bana HDP sopasını göstererek korkutamaz.
Dolayısıyla HDP onu demiş, bunu dememiş; CHP, HDP ile yan yana gelmiş, yöresinden geçmiş kışkırtmaları ile Millet İttifakı'nın altını oymaya matuf tezgahlara gelinmemesi gerektiğine inanıyorum.
HDP ancak ve ancak CHP marifeti ile makul bir çizgiye gelmesi sağlanabilir. İşte Cumhur İttifakı böyle bir ihtimalden korkuyor ve her akşam trolleri marifeti ile HDP üzerinden felaket tellallığı yapıyorlar. Hatta yüzde 40+1 polemiğini de muktedirliklerini kaybetme korkusu üzerinden götürüyorlar.
Ben Cumhur İttifakı ve onların yandaşlarının dediklerine aldırış etmiyorum, siz de etmeyin...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.