Siyaset ve siyasi partiler
Seçimlerden sonra en özgün adetimiz seçmeni sorgulamaktır..İşimize geldiği gibi oy verince "bilinçli", aksi bir irade ortaya koyunca da "sorunlu" olarak yargılarız seçmeni.
Oysa seçmende aranması gereken demokrasi bilinci, öncelikle siyasi partilerde aranmalıdır. Partiler, kendilerini sorguya çekmelidir. Bu sorgulama, suçlama esaslı değil kendi hatalarıyla yüzleşme esaslı olmalıdır. Yeni seçimlerde başarıyı getirecek olan doğru yöntem budur...
Maalesef kangren olmuş hastalıkları var partilerin. Genel itibariyle de siyasete ve ülkeye katkı sunacak isimlerin, beyinlerin arayışından öte "söz dinleyen çocukların" arayışı söz konusudur...
Seçilenlerin ya da seçilmeye namzet kişilerin derdi karar vericilere yaranmak. Oysa dert millet olmalı.
Çünkü siyaset toplum için yapılan, yapılması gereken bir iştir.
Mevcut iktidar partisi , tek adam hegomanyasında şekillendi, güçlendi ve varlığını devam ettirmektedir. 'Güç' elde edildikçe sevildi, dahası istendi ve gelinen nokta da metal ve mental yorgunluk oluştu. Artık ne demokrasinin ne de ülkenin bu yapıyı taşıyacak gücü kaldı.
Muhalefet için bu bir fırsattır. Kısmen yerel seçimlerde bu fırsat değerlendirilmiş olsa da ileriye dönük ülkede bir yönetim değişimi olacağına dair emareler göremedik.
Buradan ders çıkarıp ülkeyi yönetecek kadroların mevcudiyetine önce teşkilatlar inandırılmalıdır sonra da seçmenin karşısına ikna edici adaylarla çıkılmalıdır.
Evet, ülke ciddi bir darboğazda, çıkmazda. Bu kadrolar ülkenin yeniden inşasını sağlar algısı millette oluşmalı... Oluşturulmalı...
Bu maalesef sözle olacak şey değil...
Klişelikten ve klişe olmuş kimliklerden siyaset kurtulmalı, seçmen bize mecbur anlayışı siyasetten arındırılmalıdır..
Müsterih olalım ki bu ülkenin insan potansiyeli ziyadesiyle vardır.
Sadece gidiş yollarının yanlış olması doğru sonuçların çıkmasına engel olmaktadır.
Her siyasi parti önce rakibi olan partileri yargılamayı seçmektedir... Oysa partiler önce kendilerini yargılamalıdır...
Yetki, güç kesinlikle bilgiyle süslenmeli...
Siyaset, toplum önünde olmaktan daha anlamlı olmalı. İkbal alanı olarak görülen siyaset aslında ülkenin istikbal alanı olarak görülmelidir..
Ülkenin sosyo-ekonomik durumu,politika belirleme yetisini kaybetmiş olması, bilinmeyen ve öngörülemeyen yeni sorunların olasılığı, AKP'nin yaşadığı ve ufak ufak kamuoyuna yansıyan aile içi şiddetli geçimsizlik, ORDU üzerinde bitmeyen yıkıcı faaliyetler,uluslararası birliklerle yaşanan kopmalar ve toplumsal barışın tekrar tesis edilemeyecek düzeyde yaralanması.
Erken genel seçimi kaçınılmaz hale getirecektir.
Bunu, bugünden muhalefet öngörmeli. Parti içi demokrasi işletilmeli ve ivedi bir şekilde ülkenin yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak kadrolar oluşturulmalı. Bu kadrolar milleti ikna edici donanımda olmalı ve temcit pilavı misali siyaset aynı isimlerden ibaretmiş gibi millete aynı isimler sunulmamalıdır...
Unutulmamalıdır ki kaçırılan her fırsat ülke için kayıp yılların oluşmasına sebep oluyor..
Siyasetin buna bir kez daha izin vermesi veya bu hakkı kendinde görmesi söz konusu olmamalı.
Futbol maçı gibi "kaybettik,önümüzdeki seçimlere bakacağız", siyasetin veya siyasetçilerin tutumu, duruşu olmamalıdır.
Özetle... Siyaseti hakkını vererek yapmak gerekir. "Kaybedersek ülke çok şey kaybeder, kazanırsak ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak kadrolara sahibiz" diyen siyasetçiler ve siyasi partiler siyasette olmalıdır.
Siyaset yapıyorsak, ülkenin ve milletin menfaatinin bunu gerektirdiğini özümsemeliyiz...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.