Siz ne düşünüyorsunuz?
“Bu gün işlerin kötüye gideceğini düşünüp duruyorsanız, kahin olmak için iyi bir fırsat yakaladınız!” yazıyordu okuduğum kitapların birinde.
Ne düşünürsek, neye odaklanırsak, zihnimizi ne ile meşgul edersek, onunla karşılaşma ihtimalimiz her zaman daha yüksektir. Zihnimizi umutsuzlukla, karamsarlıkla doldurduğumuzda, umuda yer bırakmamış oluruz. Unutmayalım ki yarına olan umudumuz, bu günkü enerjimizin yakıtıdır! Yakıt bittiğinde sağlıklı yarınlara ulaşma enerjisini nasıl elde edeceğiz? İşte bundan dolayıdır ki umutsuzluğa yer vermemeliyiz zihinlerimizde. Peki, ne yapmalıyız?
Günlük vaka istatistiği tutmayı bir kenara bırakmalıyız. Televizyon kanallarında ilgisiz kişilerin, sırf reyting artırma çabaları uğruna giriştikleri tartışmaları bu dönemde izleme. Fazla meraklanma, elindeki kumandayla her dakika ne oldu diye zapping yapma. Gazete, Messenger, Facebook, Twitter ve WhatsApp gibi sosyal medya alanlarında, güven vermeyen, kaynağı belirsiz paylaşımlarla zihnini kirletme. Paylaşarak başkalarının da zihninin kirlenmesine sebep olma!
Elbette ki gelişmelerden, çevremizde olup bitenlerden haberdar olmak isteriz. Yanlış anlaşılmasın, haberleri izlemeyin, gündemi takip etmeyin demiyorum. Zihninize olumsuzluklar yükleyerek kaygı düzeyinizi artırmayın diyorum. Endişe bir enerji sızıntısıdır! Düşüncelerinizle hayat enerjinizin vücudunuzda sızarak eksilmesine müsaade etmeyin! Gündemin ana konusu, koronavirüs ile ilgili uzman görüşlerini elbette izle. Uzmanların sözlerine harfiyen uymalı ve bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız. Gerisini boş ver, zamanın akışına bırak.
Sağlıklı uyandığın her sabahı Allah’ın bir lütfu olarak gör, haline şükret. Evdesin diye kişisel bakımını ihmal etme. Sabah kalktığında dışarı çıkacakmış gibi hazırlan. Aldığın her nefesi sana verilen bir ödül olarak düşün, zamanı dolu dolu yaşa.
Yakınlarını ara, uzun zamandan beri görüşmediğin akrabalarını, arkadaşlarını ara. Dua et, kitap oku, bulmaca çöz, spor yap, sevdiğin müzikleri dinle, eski Türk filmleri izle…
Olumlu düşünmenin vücut direncimiz üzerindeki etkisini deneyerek görmek istiyor musunuz? Vücut dik vaziyette ayakta durun. Gözlerinizi kapatarak güçlü olan kolunuzu omuz hizasından yere paralel açarak avucunuzu yumruk yapınız. Çok mutlu olduğunuz bir anını hayal edin. Bu arada bir yakınınız havadaki kolunuza baskı uygulayarak yumruğunuzdan yere doğru itsin. Daha sonra aynı kolunuzu yine yere paralel duruma getirin. Bu kez de sizi üzen yaşadığınız olumsuz bir anı düşünün. Aynı yakınınız yine kolunuzu yumruğunuza baskı uygulayarak yere doğru itsin.
İlk durumda iyi bir şey hayal ederken baskıya direndiğinizi, ikincisinde olumsuz, sizi üzen bir şeyi düşündüğünüzde direncinizin düştüğünü göreceksiniz.
Hayatını olumsuzluk üzerine kuran bir demiryolu işçisinin öyküsü olumsuz düşünmenin insanı nereye götüreceğine güzel bir örnektir.
Nick adında bir demiryolu işçisinin öyküsü bu. Nick adında güçlü, sağlıklı bir işçi, manevra sahasında çalışmaktadır. Arkadaşlarıyla iyi ilişkiler içerisinde olan güvenilir bir insandır. Ne var ki, kötümser biri, her şeyin kötüsünü bekler ve başına kötü şeyler geleceğinden korkmaktadır.
Bir yaz günü, demiryolu isçileri, ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat önceden serbest bırakılırlar. Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick, yanlışlıkla içerden kapıyı kapatır; soğutucu vagon içerisinde mahsur kalır.
Diğer işçiler Nick’in kendilerinden önce çıktığını düşünürler. Nick kapıyı tekmeler, bağırır, ama kimse duymaz, duyanlar da tamirat sırasında bu tür seslerin sürekli geldiği bir ortamda oldukları için kulak vermezler. Nick burada donarak öleceğinden korkmaya başlar. “Eğer buradan çıkmazsam, burada kaskatı donacağım” diye düşünmeye baslar.
İçerde bulunan bir karton kolinin içine girer. Soğuktan titremeye başlar. Kalemini çıkarır ve koliden yırttığı karton parçasına o anda düşündüklerini ailesine yazmaya başlar:
“Çok soğuk, kanımın çekildiğini hissediyorum. El ve ayak parmaklarımın hissizleşmeye başladı. Korkunç son, donuyorum, uyuyorum, gözlerim kapanıyor. Bunlar son sözlerim olabilir. Sevgiler Nick…”
Ertesi günü soğutucu vagonun kapısını açan işçiler, donmuş bedenini bulurlar. Ceset üzerinde yapılan otopsi sonuçları Nick’in donarak öldüğünü göstermemektedir. İşin daha ilginç yanı, vagonun soğutma motorunun bozuk olmasıdır. Vagonun içindeki hava sıcaklığı 18 derece ve içerideki hava da temizdir.
Nick, zihinsel olarak donacağına öylesine inanmıştı ki, onun bu inancı sonunda kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüştü.
Düşüncelerimizin vücut direncimiz üzerindeki olumlu ve olumsuz etkisini yukarıdaki iki olayda da göstermektedir. Sağlıklı düşünerek sağlıklı yarınlara ulaşmak için, alınan bütün tedbirlere uymanız ve EVDE KALMANIZ dileğiyle...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.