Sohbetten gıybete!
İnsanların yaşantısında sevdikleriyle, yakınlarıyla, tanıdıklarıyla, arkadaşlarıyla sohbet etme ihtiyacı vardır, var olmaya da devam edecektir. Sohbetlerin iyisi fikir alışverişi, öğrenme isteği olsa da ‘’Geyik muhabbeti’’ dediğimiz gayesiz hoş vakit geçirmelerde sohbete girer. Bu tür sohbetler de ihtiyaçtandır.
Konulu sohbetler de genelde konu hakkında bilgi sahibi olanlar konuşur, diğerleri de sorularla sohbete iştirak eder. Sohbetler bazen daha samimi bir havaya muhabbete dönüşür. Konular konuları açar. Muhabbetler koyulaştıkça, orada var olanların dışındaki tanıdıklarda sohbete konu olur.
İşte bu sohbete konu olarak adı geçenlerin, sohbet halkasında iken yüzüne söyleyemediklerimizi onların gıyabında söylemek ‘’gıybet’’ olmaktadır.
Bir gün Peygamber efendimizin evine bir şey danışmak için kısa boylu bir kadın gelir. Kapıyı eşi Hz. Ayşe açar. İçeri girerek kapıda çok kısa boylu bir kadın sizi görmek istiyor der. (kuması Safiye olduğunu söyleyenler de var) Peygamberimiz hemen gıybeti bırak, kadını içeri davet et der. Misafir kadın sorusunu sorar cevabını alır. İkramlardan sonra evden ayrılır. Hz. Ayşe Peygamberimize dönerek, ‘’Ben kadının kısa boylu olduğunu söyleyerek gıybet mi yapmış oldum’’ diye sorar. Peygamberimiz evet der. Çok kısa boylu olduğunu yüzüne söyleyebilir misin? Deyince, Hz. Ayşe: Hayır söyleyemem diyerek cevap verir. Peygamberimiz: ‘’İşte, kişinin yüzüne söyleyemediklerimiz gıybettir’’ der.
Evet.Gıybette tek ölçü var. Konuşurken kişinin yüzüne söylemekten utandığımız veya çekindiğimiz her söz her davranış (öykünme gibi) gıybettir. Yapılan gıybetler, kişinin kulağına gitmese bile büyük günahlara girer. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda çok ayet vardır. Aşağıya bu ayetlerden üçünü alacağım.
Nisa s.148.ayet: Allah, zulme uğrayanlardan başkasının kötü sözü açıktan söylemesini sevmez. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. Bu ayete göre tek şart, zulme uğrayanlar gördüğü zulmü aydınlatmak için müstehcen kelime ve benzetmeler dahil, insanı rahatsız eden şeyleri söyleyebilirler. Bunları söylemenin bir sakıncası zaruret halinde yoktur. Mahkemede hâkime, savcıya, hastane de Dr.’a veya aile içinde zaruret halinde söylenebilir. Bir sohbet ortamında erkek erkeğe, kadın kadına da olsa akıl sahiplerinin, müminlerin, insanların ve Allah’ın hoşlanmayacağı sözleri söylememesi gerekir. İlla bir konuyu açıklamak maksadıyla söylenmesi gerekirse, açıktan değil (sinkaf gibi) ima yoluyla, üstü kapalı ve naif söylenmeli. Muhatabını rahatsız edecek kelimeler kullanılmamalıdır.
Hucurat s. 12. Ayet: Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin açığını araştırmayın ve kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin! Herhangi biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemeyi sever mi? Bak, ondan tiksindiniz! O halde Allah’a karşı gelmekten sakının! Muhakkak ki Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.
"Zan, gerçeği ifade etmez.’’(Yunus/36) Duyulan bir intibaın adıdır. Doğruda olabilir. Doğru olursa bilgi olur ki, şüphe edilmeyen anlamındadır. Zan sahibini iyiliğe, hayra yöneltiyorsa ‘’Hüsn-i zan olur. Kötülük ve şerre götürüyorsa ‘’Su-i zan olur. İstenmeyen zan budur. Zan kesin bilgi olmadığından, ardından gıybet, dedi-kodu, çekiştirme gelir ki: Bunlar, din açısından yasak, ahlaki olarak çirkin davranışlardır. Yasak ve çirkin olması söyleyen ile muhatapları arasında, toplumda infiallere sebep olmasındandır. Hele birinin kusurlarını açığa vurup, onu aşağılamak, mahcup etmek, ayıp aramak ve ayıbını açığa çıkarma amacıyla zanda bulunanların; imanın bile zedeleneceğini öne süren Ulemalar vardır. Yapılması gereken Müslümanın ayıbı kusuru açığa çıkarma yerine, tam tersi bilinen ayıbı kusuru varsa bile; onu örtmesidir. Hele kişi kendini ilgilendirmeyen konularda kör sağır olmalıdır. Allah, İsra suresi 36. ayette: Hakkında bilgi sahibi olmadığın konuların ardına düşme! Zira kulak, göz ve kalp; bunların hepsi ondan sorumludurlar.
Gıybet, Bir kişinin ardından, hoşlanmayacağı şekilde konuşmak, çekiştirmek, dedi-kodu yapmaktır. Eğer konuşulan şeyler O kişide varsa gıybettir. Yoksa iftira olur. (İftira ayrı bir yazı konusu olacaktır)
Gıybetin kötülüğü: İyi bildiği kişilerden kendisi hakkında küçük düşürücü, aşağılayıcı, ayıplayıcı sözleri duyanlar, O kişiler hakkındaki önceki olumlu kanaatleri yok olur, iyi tanıdığı kişi onun gözünde küçülür, sıfırlanır, etleri lime lime parçalanmış dökülmüş hal alır. Bunun için ayette Allah, ‘’Ölü kardeşimizin etini yemekle; gıybeti eş tutmakta tiksintiden bahsetmektedir. İnsanın manevi kişiliği ve değeri de parçalanıp yok olur. Gıybeti yapılan kişi, gıybet yapanları aklına geldikçe ruh hali gittikçe bozulur, hasta olur veya intikam peşinde koşarak hoş olmayacak neticeler ortaya çıkar. Gıybet topluluklar arası olursa kavgalar savaşlar çıkar.
Hümeze suresi 1. Ayet: İmalı ve kinayeli sözlerle insanlara laf dokundurmayı, jest ve mimikleriyle onları eğlenceye alıp aşağılamayı, huy edinmiş her kişinin vay haline! Burada şahsın arkasına veya yüzüne ayırımı yoktur. Kişinin İster yüzüne isterse arkasından yapılan her türlü aşağılama, horlama, laf dokundurma, çekiştirme, dürtükleme, tahkir etme, ayıplamaları huy haline getirenlerin vay haline! Denilmektedir.
Mümin, müminin kusurunu varsa ayıbını örtme yerine açığa çıkarıp alay konusu, mahcup etme, gönlünü yaralama, aşağılama yaparsa; yaptıklarının, kendine ve ailesine döneceğine dair inançlar vardır ki; çevremizde örnekleri çoktur. Kınayanın kınaması kendine döner.
Kişiye hoşlanmayacağı lakap takmak veya lakabıyla çağırmak, gıybettir.
Bir sohbet halkasında, bulunmayanlar hakkında gıybet olmayacak konuşmalar olmaz mı? Elbette olur. Ölçü bellidir. Hakkında konuşulan kişiyi yanınızda kabul edeceksiniz. Yüzüne söyleyebileceklerinizi gıyabında konuşmakta bir zarar yoktur. Hatta faydalı ve yapılması gereken gıybetlerde vardır. Bunlar özetle:
- Topluma zarar veren veya vermesi beklenen kişileri, çevredekilere bilgilendirmek, uyarmak.
- Suçluları ilgili yerlere şikayet etmek bilgilendirmek.
- Evlenecek kimseler hakkında doğruları söylemek.
- Ticaret hayatında dolandırıcılığı bilinen kişileri bilmeyenlere, o çevreye yeni gelenlere tanıtmak.
- Dini ölçüleri tanımadan günah işlemeyi adet haline getirenlerin, hakkında konuşmak gıybete girmez.
Bilerek veya bilmeyerek yapılan gıybetler için, tövbe kapısı her zaman açıktır. Tövbe etmeden ölenler hesap gününü bekleyeceklerdir. Hüküm Allah'ındır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.