Sonuç itibariyle...
Sonuç itibariyle her zaman bir çıkış yolu vardır ve bu genelde daha büyük bir akıl ve güçten gelir. O yüzden biraz inançla ve biraz akıl ile üstesinden gelmeyeceğimiz bir sorun veya mesele olamaz.
Son günlerde katil İsrail'in kural tanımadan hemen heryeri, herkesi bombalanması... Hastane bombalaması... Kilise bombalaması... Camileri bombalaması... Okul bombalaması... Uluslararası sığınma kampını bombalaması... Gazetecileri öldürmesi... Bebekleri-anneleri-sivilleri ve yaşlıları katletmesi! Daha doğmamış bebekleri anne karnında infaz etmeleri! Sağlık çalışanlarını ve 25 gazeteciyi katletmesi ve bütün bunları hemen hemen herkesin gözü önünde yapması... Ve son olarak Birleşmiş Milletler Barış Gücü çalışanlarının 35 tanesini öldürmesi herhangi bir kurallarının olmadığı anlamına gelir.
Bu sebeplerden dolayı bu arsız işgalci katil siyonist akılla aynı güçle denk ile mukavemet edilmelidir. Bu tamamen aynı ölçüde yapılmalıdır. Hukuk tanımayanlara bu kadar kibar olunmaz ama dünya devletleri gözü önünde bu olaylar cereyan ederken herkes sus pus olmuş! İstatistik yayınlarken medyaların israil'i haberleri ile manipüle ederken, yalan haberleri desteklemesi ise kanımızı donduruyor. İşgalci İsrail'in haksız toprak edinmesi meselesini daha açık bir dille anlatmak gerekmektedir.
Yaklaşık 22 gündür bazı devlet başkanlarının israil'e "nasıl yalakalık yaparım" diye sıraya girmiş görünüyor. Bu yüzden BM kendi konumunu, yetkisini ciddi bir derecede ve bütün dünya halkı nezdinde yitirmiştir. Zaten bölgemizde olan biten herşey İsrail'in güvenliği üzerine kurulmuş değil midir?
Türkiye 22 gündür terör devleti işgalci İsrail'in katilamına en yüksek perdeden sesini çıkartan tek ülke oldu. Özellikle Filistin'e yardım tırları ile uzman doktorlar yollayan ayrıca dış politika temasları ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın çabası takdire şayandır. Kaldı ki Filistin'nin yarasına merhem olmaya çalışıyor olması ayrıca gurur duyulacak bir olaydır. Bir yandan Batı'nın çirkin yüzünü bu savaş anlatırken bir yandan dünyayı yöneten küresel güçlerin kimler neler olduğunu görmüş olduk. Bu güç merkezleri ve devletlerin katillerin yanında yer alışını acı ile izliyoruz.
Bir yandan dünya halklarının bu zulüme/katliama ve işkenceye sessiz kalamadığına şahit oluyoruz, öbür yandan protestolar sürerken diğer yandan Arap Birliği'nin saçma sapan toplantısında alınan kararların temenni ve kınamadan öteye gidememesi bir Arap liginin sesinin çok cılız kaldığını gördük. İsrail deyim yerindeyse bu toplantıyı ne de alınan kararları tınlamadı bile! Aslında zamanın bize gösterdiği en önemli mesajlardan biri de zalime "zalimsin" demenin ne kadar önemli olduğudur. Bunu dahi söyleyemeyen devletlerin olduğunu gördük. Konuşmaktan öteye kimse gidemedi bir tek Türkiye hariç. Bütün bir Müslüman halkı olarak tek ses tek yumruk olduk ve büyük İstanbul Filistin mitingi düzenledik. Tek başımıza yine dik bir duruş sergiledik. Biz bu olaylara gayet insanî ahlaki ve vicdani baktığımız için öldürülen onca sabi subyanları 75 yıl boyunca öldürmenin ve herkesin kör/sağır ve dilsiz olmanın kötü bir şey olduğunu maalesef idrak ettik.
İsrail'in geçmişten günümüze kapalı hapishanelerinde ölüme terk edilenleri mi anlatalım? Keyfine göre siyonist işgalci yerleşimcilerin zorla evleri zaptetmesi mi diyelim? Nereden bakarsanız hep zulüm. Kendi ülkesinde ölümle burun buruna yaşayan bir halktan bahsediyorum. İnsanları yavaş yavaş yavaş ölümle tecrite, işkenceyle kontrol etmek 10 mt duvarlara hapislere koyacaksın ve bir yandan da buna sessiz kalacaksınız.
İşte bu Türkiye'nin fıtratında bu yoktur. Dağılan imparatorluğumuzun ardından kurulan hiç bir devlet mutluluğa eremedi ve ebediyen de eremez! Daha adil bir hayat yaşamıyorlar! Türk'ün liderliği gibi hiç kimse adil olamaz, yaşayamazlar. Adaleti bizim gibi kimse yaşatmaz ve "devletin özünü oluşturan insanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesini benimseyemedikleri için bütün bunlar onların başına geldi denebilir. O yüzden Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına geldiğimiz bu günlerde fıtrat aynı kurtuluş savaşı günü olan fıtrattır. Bilinç aynı bilinçtir. Hiç bir şey değişmedi bir tek semboller hariç. Bu yüzden çevremizde bekamızı ilgilendiren her konuya parmak sokacağız ve bunu hazmedemeyenler ise söylüyorum alışacaksınız.
Özellikle 75 yıldır Müslüman halkı hedef alan siyonist rejim de cevabını alacak ve ülkemize nifak tohumları ekenlerin de artık sonu geldi. Türkiye bir muz Cumhuriyeti değildir. Herkes haddini bilecek bu minvalde yine ülkemizin Cumhuriyetinin kabul edilişinin 100'üncü yılını en içten samimi dileklerim ile kutluyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarını ejdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Bunu da belirtmek isterim biz Türkiye Cumhuriyetimizin ve Devletimizin yanındayız. Savaşa Türkiye girerse tabi ki gideriz ama milletvekili müsveddesi birinin "düşman safında olurum" diyenlerin de sonu geldi. O yüzden ne içeride ne de dışarıda o bedbahtların ömrü uzun olmayacaktır. Tam tersi kısa olacaktır.
Devletine güvenmeyen, sevmeyen, zor günde destek vermeyenler her kimse sınırdan defolup gidebilir. Biz tarih boyunca her sahnede anlımızın akı ile zaferler almış ve Kızıl elmaya yürümüş bir milletiz son dönemde yaşanan en büyük arıza özgürlük kisvesi adı altında bütün ezikliğin yaşanmasıdır.
Batıya her alanda ilimi, bilimi öğreten Türkler olmuştur. O yüzden batının ırkçı barbar ve sömürgeci tarihini unutmamak gerekir. Onlardan medet beklemek ölüden dua beklemek gibidir. O yüzden biz işimizi kendimiz yaparız kanuna kurala ve düzene uyarak yaparız.
Sonuç itibariyle, artık o eski Türkiye yok yeni müreffeh, büyük, güçlü ve geniş Türkiye var. Dünyada var olan bütün ülkelerin tarihini yazan bir ülke var. O da Türkiye'dir. Tarihten Türkiye'yi çıkarırsınız dünyada tarih diye geriye hiç bir şey kalmaz. Allah'ın izni dünya durdukça var olacaktır. Vatan mefkuremiz daha adil bir dünya içindir vesselam...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.