Tamirci çocuk!..
Aslında bu öykü benim, bizim ve bizlerin çocukluğumuzu/gençliğimizi çok ilgilendiriyor. Birçoğumuzun gençlik ve okul gerçeği olduğu gibi. Maalesef hala vazgeçilmeyen bazı yönetici ve öğretmen davranışları ile gençlerimiz disiplin cezası veya başarısızlıklarından dolayı sınıfta bırakılmakta, okuldan atılarak sokaklara gönderilmekte ve bu günün değerleri, yarının varlıkları katledilmektedir.
“Milli Eğitim Bakanlığı bayan müfettişi, Anadolu'da bir okulu teftiş etmek için görevlendirir:
Müfettiş okula gitmek için yola koyulur ancak yolda arabası hararet yapar ve aracı çalışmaz. Oradan geçen bir çocuk araca doğru yanaşarak yardıma ihtiyacının olup olmadığını sorar.
Müfettiş: ”Araçlardan anlar mısın?”
Çocuk: ”Babam tamircidir, ben de bazen ona yardım ederim.”
Arabanın motoruna bir bakış attıktan sonra, alet-edevat çantasını ister. Çocuk bir kaç dakika uğraştıktan sonra, müfettişten aracı çalıştırmasını rica eder. Bu arada bütün bu olanları dehşet içerisinde izleyen müfettiş, marşa basınca araç tekrardan hareket etmeye başlar. Çocuğa teşekkür ettikten sonra, bu saatte neden okulda olmadığını sorar. Çocuk:
"- Bugün okulumuza müfettiş gelecekmiş. Öğretmenin dediğine göre;!! ‘ben sınıfın en tembel öğrencisiymişim. Müfettiş beni görmesin diye evde kalmam gerekiyormuş.”
Fikir: Yetenekler böyle bitirilir. Zeka ve üreticilik sadece dersi anlamak ile alakalı bir şey değildir. Her şahsın yeteneklerini ortaya çıkarabilmek için uygun ortam oluşturmak ve onu anlayabilmek gerekir. Aptallık diye birşey yoktur, sadece farklı yollar ve yöntemler vardır...
Enderunlarda “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz…” diye yazılırmış.
Çalıştığım tüm okullarda, odamın kapısını açık tutar ve isteyen tüm öğrenci, öğretmen, çalışanların, hatta velilerimizin ve randevusuz her insanın (bazen kuşlar da pencereden geliyor) okulda olduğum, toplantı olmadığı süre içinde gelip konuşabileceklerini, sohbet edebileceğini sözlü beyan eder ve uygulardım.
Eğitimin tanımını, odamdaki duvarlara küçük çerçevelerde ayrı ayrı şöyle yazardım;
BAŞARI:
düzen,
disiplin,
okuma,
dinleme,
sabır,
saygı,
tahammül,
vicdan,
merhamet,
ahlak,
takip,
kontrol,
koordinasyon,
motivasyon sonuçlarında,
değerlerimizin
Ve
sevginin gönüllere yerleşmesidir.”
Anayasanın 42. Maddesi ve 1739 Sayılı Kanunda “Eğitim hakkı engellenemez ve engelleyenler hakkında yasal işlem yapılır” yazmakta.
Pedagojik (öğrenmeyi öğretme yaklaşımlarını bilen ve uygulayan) psikolojik, sosyolojik eksiklik ile vicdan, merhamet ve ahlak yoksunu olduktan sonra; yasa ve kanun yazmakla oluyor mu?
Olmuyor, olmadı, olmayacak...
Hatır bilen, ip atlatan, top oynayan, karlarda öğrencilerle yuvarlanan, öğrencileriyle şarkı söyleyen, onlara insan olmayı öğreten insanların öğretmen olması ve öğretmenlerin başöğretmenlerinin (müdür, amir, esası eğitim yöneticileri) adam gibi adamlardan seçilmiş olsaydı; o tembel çocuklar, tamirciliklerini otomobil, uçak ve daha neler icat ederek ilerletebilirlerdi.
Sevgiyle...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.