TANRI DAĞLARINDAN ANAYURDA BİR SES…
Hz. Nuh’un oğlu Olcay Han, Türklüğün sembol özelliklerinden merhamet ve mücadelesiyle tarih kitaplarında yerini almıştır. Türklüğün kökenlerini Olcay Han’la özdeşleştiren bazı araştırmacılar, bu yüce milleti överken, devlet yıkıp, devlet kurmuş milletin özelliklerine vurgu yapmaktadırlar. Ancak Türkiye’de yaşayan bazı kesim mensupları, Türklük şuurunun ve başarısının altında yatan, içgüdüsel ve tamamen dinamizme dayanan varoluş yapısını görmezden gelmektedirler. Oysa Türkler, yaşamsal özelliklerini, doğal hayattaki bazı hayvanlarla özdeşleştirmişlerdir. Uçsuz, bucaksız bozkırlarda at oynatmışlar, kartal yetiştirmişler, kurtlara ayrı bir önem ve muhabbet beslemişlerdir. Tarihte bozkurt figürünü kendine en yakın hisseden Türkler, hayvanın doğal ve yaşamsal özelliklerinden dolayı bu figürü bayraklarına bile işlemişlerdir. Bozkurt asil hayvandır, mücadelecidir, esareti sevmez, baş olmak, lider olmak için çabalar. Eğer mücadelede yenilirse, sürüyü terk eder. Ancak sürüde kalanlar tarafından asla ve asla hain olarak değerlendirilmezler. Vefalı hayvanlardır. Eşlerine o kadar bağlıdırlar ki hayatları boyunca tek eşle yaşarlar. Eşine bağlı olan ailesine, milletine, devletine, bayrağına da vefalı ve bağlı olur. Böylesine asil bir hayvanı, az sayıda Türk ressamı eserlerine yansıtmıştır.
Kurt figürünü, gençlik yıllarından itibaren kendine has yorumuyla eserlerine işleyen Prof. Dr. Mehmet Başbuğ, son yaptığı resimlerinden birine de bu figürü yerleştirerek, ömrünün sonuna geldiğinde, o çok sevdiği Kurt figürüne adeta veda etmiştir. Türk Dünyasının ressamı olarak ifade edilen merhum Başbuğ, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nde görev yaptığı yıllarda, burada yüzlerce esere imza atmıştır. Bu eserleri arasında en önemlilerinden biri olan 270x700 cm büyüklüğündeki “Tarihe Sığmazsın” isimli eseri, tarihte kurulmuş Türk Devletlerinin ve onların Hükümdarlarının at üstünde tasvir edildikleri kompozisyondan oluşmaktadır. Kompozisyonun sağ üst köşesinde kurt figürü bulunurken, sol üst köşesinde de kartal figürü yer almaktadır. Kurt figürü, bozkırları inleten, Türk’e önderlik eden rehberdir. Kartal, koruyuculuk, cesaret, gücün timsalidir. Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi rektörlük binasının giriş kısmında, merdivenlerden yukarıya doğru ağır ağır çıkıldığında izleyiciyi karşılayan eser, dinamik bir tasvir ve kompozisyon yapısıyla, Türk’e has özelliklere vurgu yapmaktadır. 2014 yılında başladığı eseri 2015’in ilk aylarında tamamlayan Başbuğ, Atayurt’tan Anadolu’ya güçlü bir mesaj göndermiştir. Bu mesajın çözümlenmesi ve ifade edilmesi tarihsel açıdan önemli olduğu kadar, güncel bir olaya dayanması da yine önemlidir. Tabii bazı konular maalesef sanatçı öldükten sonra irdelendiği için, yazılı metne geç yansımaktadır. Bu nedenle eserle, bir konunun kesişmesi ilginç bir tesadüf olarak görünse de tarihsel açıdan önemli bir not olacaktır.
2015 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni ziyaret eden Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas için hazırlanan kabul töreninde, 16 Türk Devletini giydikleri kıyafetlerle temsil eden savaşçıların arasından geçen Cumhurbaşkanımız, resmi kabulü gerçekleştirmiştir. Bu karşılama töreninde, Manas Üniversitesi’ndeki kompozisyonun tersine Cumhurbaşkanımız, merdivenlerden yavaş yavaş aşağı inerken, bu savaşçıların arasından geçmiş ve Filistin liderini karşılamıştır. Metaforik yapısında gizli mesajlar içeren bu karşılama töreni, Türk devlet yapısının gücünü ortaya koyması ve dünyaya haykırması açısından rastgele düzenlenmiş bir tören değildir. Dolayısıyla Başbuğ, gerek sergilendiği yer, gerekse kompozisyon kurgusu olarak ölümsüz bir eser meydana getirirken, bazı unsurlara da ilham kaynağı olmayı başarmıştır. Çeşitli dergilerde ve yayın organlarında basılan bu eser, yazar Lokman Aydoğan’ın 2015 yılında bastırdığı “Oğuz Kağan Diriliş” isimli kitabının kapağını da süslemiştir.
Sanatçıların, yazarların, şairlerin en güzel yanı, kalıcı eserler bırakarak, eserleriyle haykırmalarıdır. Selanik’te çıkan Asır gazetesinde 1897’de yayımladığı “Anadolu’dan Bir Ses” veya “Cenge Giderken” başlıklı şiiriyle Mehmet Emin Yurdakul ne güzel söylemiş;
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.